Aylık enflasyona bakarken birikimli enflasyonu unutuyoruz

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

 

 

 
Son dönemde enflasyonu önemsemez  olduk. O kadar ki TCMB bile  yüzde 5 enflasyonu, halkımız ise yüzde 10'u aşmayan enflasyonu olağan kabul eder oldu.
Bu arada 2 konu öne çıktı:
 
- Döviz kurunda istikrar. Döviz kuru 1.75 TL.nın altına inmesin 1.80 TL.nın üzerine çıkmasın. TCMB ise  bunu reel döviz kuru endeksinden izliyor. Endeks 1.20 nin üzerine çıktığında faiz ile oynayarak döviz kurunu aşağıya çekiyor.
 
- Üretimin  artması ihracata endekslendi. Çünkü iç talebin büyümesi cari açığı büyütüyor. 
 
Bu tabloda bekleyiş üretimin artması ve üretim artışına dayalı olarak büyümenin gerçekleşmesi.
 
Üretimde tabii ki talep önemli. 
 
Talep olacak ki üretim artsın. Fakat talebi olan her malda bir de maliyet faktörü var.
 
Ülkede enflasyon  yüzde 5 de artsa, yüzde 7 de artsa sonunda üretim maliyetini belli ölçüde yukarı çekiyor.
 
Tabii ki döviz kurunun sadece enflasyona endekslenerek yükseltilmesi mümkün değil. Fakat acaba  enflasyon faktörü bütünü ile yok sayılarak, döviz kurunda istikrarı korumak, bu arada ihracat artışını sağlamak mümkün mü? 
 
Fatih Özatay, geçtiğimiz günlerde Radikal'deki köşesinde "Enflasyona bir de bu pencereden bakın" başlığı altında bu önemli konuyu tartışmaya açtı.
 
Fatih Özatay önce enflasyon riskinin nasıl devam ettiğini anlatıyor. Diyor ki, Şubat ayında yüzde 7 olan yıllık tüketici enflasyonu mart ayında yüzde 7,3'e çıktı. Ocak ayında da bu değerdeydi. Yıllık enflasyonda ilk üç ayda gözlenen bu katılık dört aydır temel enflasyonda da gözleniyor. Merkez Bankası'nın (MB) önemle üzerinde durduğu  I endeksi 2012 sonunda yüzde 5,8 düzeyindeydi. Ocak ayında 5,7 oldu. Hem geçen ay hem de bu ay yine 5,8 olarak gerçekleşti. I endeksi gıda, enerji, altın, alkollü ve alkolsüz içecekler ile tütün mamullerini dışlıyor. Alkollü içkiler, tütün ve altını dışlayan H endeksi de zaman zaman MB'ce kullanılıyor. Yıl sonunda yüzde 6,5 düzeyinde artmıştı. Son üç aydır yüzde 6,3 oranında yükseliyor. Tüm bu rakamlar önemli bir katılığa işaret ediyor. 
 
Fatih Özatay daha sonra enflasyondaki ciddi tırmanışın büyüklüğüne dikkat çekiyor. Bir yıllık enflasyona bakmayınız. Daha uzun döneme bakınız diyor. Anlatıyor: TCMB'nin çeşitli raporlarında ve yetkililerinin sunumlarında uzun bir süredir kullanılan bir grafik var.  2012.II sayılı enflasyon raporunun ilk grafiği. Bu grafikte on gelişmekte olan ülkenin döviz kurlarının ortalamasının 2010'un Kasım ayından itibaren seyri ile liranın yabancı paralar karşısındaki değerinin (döviz kurunun) seyri karşılaştırılıyor. Uygulanan para politikası sonucunda hem bizim paramızdaki oynaklığın azaldığı hem de paramızın diğerlerine göre daha az değer kazandığı vurgulanıyor. 
 
Tabloda bu ülkeler ile Türkiye'nin enflasyon oranları var. Bu oranlar, her ülkenin Şubat 2013'teki tüketici fiyat endeksinin, 2010'un ortalama tüketici fiyat endeksine kıyasla yüzde ne kadar arttığını gösteriyor. 
 
Tablonun mesajı çok net: Enflasyonun şakaya gelir tarafı yok. Taammüden kuru arttırarak kazanılan rekabet gücü kalıcı olmuyor. Bu süreçte yaratılan enflasyonla uçup gidiyor. 
 
2013 Yılının ilk 3 aylık döneminde ihracattaki yavaşlama, bu yazıda anlatılanların ekonomi için ne kadar önem taşıdığını  gösteriyor. 2013 Yılında büyümenin hızlanması bekleniyor ama, ihracat artmadan iç talep ile büyümenin artması çok güç.
 
 
Taammüden kuru arttırarak kazanılan rekabet gücü kalıcı olmuyor. Bu süreçte yaratılan enflasyonla uçup gidiyor.
 
Veri bombardımanı sürüyor. Dün Mart ayı enflasyonu açıklandı. Gerçi 2011'in ilk üç ayında başlayan süreçte büyüme oranımız sürekli daha düşük değerler aldığı için asıl merak konusu hep büyüme oldu. Söz konusu baş aşağıya gidiş ne zaman sona erecek? Toparlanma başladı mı? 2013 için hedeflenen yüzde 4 büyüme oranına ulaşılabilir mi? Bu soruların yanıtını aradık, arıyoruz. Olsun, enflasyon ihmal etmeye gelmez. Asıl ihmal etmemesi gerekenler onu ikinci plana itebilirler ya da aldıkları kararlar ve yaptıkları açıklamalar çerçevesinde bu izlenimi verebilirler. Hiç olmazsa köşe yazılarında bizler enflasyonu ihmal etmeyelim. 
 
Enflasyonda katılık 
 
Önce Mart ayına ilişkin verilerde dikkatimi çeken noktaları kısaca özetleyeyim. Şöyle: Şimdi 'ihmal etmeme' faslına geçeyim. Daha önce bu köşede yer alan bir tabloyu güncelleyerek veriyorum. MB'nin çeşitli raporlarında ve yetkililerinin sunumlarında uzun bir süredir kullanılan bir grafik var. Mesela 2012.II sayılı enflasyon raporunun ilk grafiği. Bu grafiklerde on gelişmekte olan ülkenin döviz kurlarının ortalamasının 2010'un Kasım ayından itibaren seyri ile liranın yabancı paralar karşısındaki değerinin (döviz kurunun) seyri karşılaştırılıyor. Uygulanan para politikası sonucunda hem bizim paramızdaki oynaklığın azaldığı hem de paramızın diğerlerine göre daha az değer kazandığı vurgulanıyor. 
 
Tabloda bu ülkeler ile Türkiye'nin enflasyon oranları var. Bu oranlar, her ülkenin Şubat 2013'teki tüketici fiyat endeksinin, 2010'un ortalama tüketici fiyat endeksine kıyasla yüzde ne kadar arttığını gösteriyor. Kolombiya hariç veriler OECD veritabanından, Kolombiya'nınki ise bu ülkenin merkez bankasının web sayfasından alınma. Tablonun mesajı çok net: Enflasyonun şakaya gelir tarafı yok. Taammüden kuru arttırarak kazanılan rekabet gücü kalıcı olmuyor. Bu süreçte yaratılan enflasyonla uçup gidiyor. 
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018