Ayakta kalmak için stresle başa çıkmak
Gazete başlıkları ne derece stresli bir dünyada yaşadığımızın somut kanıtı. Dünyanın hemen her yerinde terör, nefret ve şiddet hüküm sürüyor. "Filler tepinirken çimenler ezilir" misali, bir yandan yaşananlara anlam vermeye çalışıyor, diğer yandan ise hayatta kalmaya gayret ediyoruz.
"İmkanı olan delirsin" mesajları dolaşıyor sosyal medyada... Herkes kendince dayanmanın yollarını arıyor.
Peki kaos içinde bir dünya ile başa çıkmanın yolu nedir? Neden bazılarımız gerçekten stresten delirecek gibi olurken, diğerleri sanki olup bitenden hiç etkilenmemiş gibi yaşayabiliyor?
Geçtiğimiz günlerde bu konuda bir araştırma yayınlandı. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yer alan araştırma, insanların stres karşısında neden farklı tepkiler verdiklerini sorguluyor.
Araştırmanın baş yazarı Yale Stres Merkezi Direktörü Rajita Sinha, hepimizde "başa çıkma ve ayakta kalma dürtüsü" olduğunu söylüyor.
Sinha ve arkadaşları, araştırma kapsamında insanların beyinlerini incelemişler ve strese farklı tepkiler verilmesine neden olan unsuru aramışlar.
30 sağlıklı insana altı dakika boyunca öldürülmüş, parçalanmış insan fotoğrafları gibi stres yaratacak fotoğrafların yanı sıra; masa, sandalye gibi normal fotoğraflar gösterilmiş ve beyinleri MR'da izlenmiş.
Araştırmaya göre, strese girmek anlık bir duygu değişimi değil. Belli bir süre alıyor. Bu süre içinde de, beyin ne yapması gerektiğine karar veriyor.
MR görüntülerinde, strese giren kişilerin ön beyin kabuğu adı verilen prefrontal korteks bölümünde bir hareketlenme izleniyor.
Bu alan; açlık, istemek gibi davranış ve duyguların bütün bileşenlerinin bağlantılarını yapan; önemli duyu ve motor sistemlerinin arasındaki geri bildirim döngülerinin ve bağlantılarının yer aldığı alan.
Tüm kaynaklardan gelen bilgiler burada düzenleniyor; ortaya çıkacak davranışa burada karar veriliyor.
Strese karşı verilen tepkilerin farklılığı da işte bu bölgedeki hareketlerin yoğunluk düzeyi ile açıklanıyor.
Prefrontal korteksi esnek bir yapıya sahip olanlar, stresle mücadelede daha başarılı olabiliyorlar; çünkü bu beyinler, yeniliğe, öğrenmeye daha fazla açık. Böylece, muhakeme etme, planlama ve davranışları kontrol etme süreçlerinde çok daha esnek olabiliyorlar.
Bu arada, Berkeley Üniversitesi tarafından yapılan başka bir araştırma da, savaş yıllarında bir ergen olarak büyümenin insanların hayatlarından pek çok yılı alıp götürdüğünü ortaya çıkarıyor.
Beynin bu bölgesinin esnekliğinin artırılması şart. Sinha, bunun için daha fazla araştırmaya gerek olduğunu söylüyor. Kendi yaptıkları araştırmanın ise, dayanıklılığı öğrenmek adına önemli bir ilk adım oluşturduğunu düşünüyor.
Sonuçta, öyle ya da böyle, ayakta kalma dürtüsü ile kontrolü ele geçirmeye çalışıyoruz; çünkü stres nedeniyle kontrolü kaybedersek, hayatımız da elimizden gider...