“Avusturyalılar” ve varlık enflasyonu
Murat BERK
YAPI KREDİ YATIRIM
Uluslararası alanda parasal politika yapıcıları arasında oluşan konsensüse göre, ekonomilerin büyümesi için faizlerin düşük tutulması, fakat düşük faizlerin yaratabileceği yan etkilere karşı da makro ihtiyati tedbirlerin alınması gerekiyor. Daha sonra bu ortak görüşe, merkez bankalarının “forward guidance” ile piyasaları amaçları doğrultusunda bir iletişim politikası ile yönlendirmeleri de eklendi.
Konsensüs bu şekilde oluşmuşken ülkeler arasında farklar da mevcut. Hem büyüklüğü, hem de döngüsel olarak gelişmiş ülkeler arasında toparlanma yolunda ileride bir noktada olması nedeniyle ABD ekonomisi ve para politkasının yakın tarihine bakmak faydalı olabilir. ABD Merkez Bankası politika faizinin (FED funds) GSYH’in altında olduğu dönemlerde zaman zaman değişik yerlerde varlık fiyatları enflasyonu veya balonu oluştuğunu görüyoruz. Örnekler arasında 1990’ların ortasında Asya krizi öncesi oluşan gayrimenkul gibi bazı varlıklardaki balon, 1999 Nasdaq balonu ve en son olarak da 2008 krizi ile sonuçlanan 2002-2006 dönemi gösterilebilir. Bugün ise ABD büyümesinin nominal olarak üçüncü çeyrekte yüzde 6 iken politika faizinin sıfır civarı olduğunu görüyoruz. Aslında değişik isimler verilse de merkez bankalarının uyguladıkları para politkalarının benzer şekilde daha önce uygulandığını düşünüyoruz. Örneğin 1976 yılında zamanın Fed Başkanı Arthur Burns yüzde 6,8’lik reel büyümeye karşın politika faizini yüzde 5 civarında tutarak tüketici fiyat enflasyonu yaratılmasına katkıda bulunmuştu. Tabii 1970’lerin koşullarının bugünkünden oldukça farklı olduğunu göz önünde bulundurmak gerekiyor. Fakat o zamanlar kendini tüketici enflasyonu olarak gösteren enflasyonun, özellikle iş gücü pazarlarındaki değişiklikler, teknoloji ve küreselleşme ile beraber daha düşük tüketici enflasyonu, fakat daha fazla varlık fiyatı enflasyonuna bırakmış olma ihtimalini de düşünmek gerekiyor. Ludwig von Mises ve Rothbard gibi Avusturya ekonomi ekolünün temsilcileri tarihsel olarak varlık fiyatı enflasyonuna karşı duyarlı oldular. Ancak ekonomi camiasının büyük çoğunluğu ve özellikle de son yirmi seneye damgasını vuran Neo Keynezyen ve monetarist akımlarının bunu pek dikkate almadığını görüyoruz. Tabii BIS (Bank of International Settlements) gibi bazı kurumlar, bunların William White ve Claudio Borio gibi geçmiş ve bugünkü üst düzey yöneticileri istisna oluşturuyor. Görebildiğimiz kadarıyla uluslararası alanda parasal politika yapıcıları arasında ekonomilerin büyümesi için faizlerin düşük tutulması, fakat düşük faizlerin yaratabileceği yan etkilere karşı makro ihtiyati tedbirlerin alınması yönünde konsensüs olduğunu düşünüyoruz. Fakat özellikle ABD’de ücretlerdeki artış hızını dikkate aldığımızda ABD’de varlık enflasyonun TÜFE enflasyonuna dönüşümünün ilk işaretlerini görebileceğimizi de düşünüyoruz.