Avrupayı duyuyor musunuz?

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

Şevket KERESTECİ / FİNANSİNVEST

Avrupa borç krizinin merkezinde yer alan Yunanistan ve İtalya'da yönetim kadroları değişiyor. Yunanistan'da Avrupa Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı iktisat profesörü Lucas Papademos, İtalya'da ise eski Avrupa Komisyonu üyesi ekonomist Mario Monti iktidar sorumluluğunu alıyor. İtalya'da Monti'nin hafta sonuna kadar güvenoyu alması bekleniyor; öncelikleri büyüme ve güven tesisi olacak. Böylece, Avrupa'da borç krizinin odağında olan iki ülkede kritik ekonomik kararların, yıpranmış ve karar almakta zorlanan eski hükümetlere göre yeni teknokrat yönetimler tarafından daha verimli ve hızlı bir şekilde alınması bekleniyor. Geçtiğimiz haftanın son iki gününde küresel piyasalarda fiyatlara olumlu yansıyan bu beklenti kalıcı bir iyimserlik yaratmak için ise yetersiz kalıyor. Parasal birliğin olduğu Euro Bölgesi'nde mali birliğin olmamasının sakat bir yapı yarattığı artık herkes tarafından kabul görmekte. Piyasaların rahatlaması için ise Avrupa'da yapısal reformların hayata geçirilmesi ve reformların işe yarayacağına dair inancın desteklenmesi gerekiyor. Varlık değerlerinin ve ekonomik göstergelerin daha fazla zarar görmemesi için de, yapısal reformlara yönelik yol haritasının belirlenmesi ve yatırımcılara tatmin edici parametreler sunulması gerektiğini düşünüyorum.

Son G20 toplantısında, Avrupa dışındaki ülkelerin EFSF destekli özel amaçlı yatırım fonuna katkısına dönük somut bir katılım gözlenmeyince AB krizinin kontrolüne dönük kaygılar tekrar arttı. Yunanistan ve İtalya'daki hükümetlerin devrilmesi, ekonomik programların teknokrat hükümetler altında devam edeceği ümidini doğurduysa da, köklü sorunların bir iki ay içinde çözülmesi beklenmiyor. Böyle bir ortamda;

- Ekonomik büyümenin yavaşlaması bütçe hedeflerine dönük kaygıları artırıyor.

- Politik arenada yaşanan patinajlar ise sürecin "doğrusal" bir düzlemde ilerlemesine engel oluyor.

Avrupa'da, ülkelerin borçlanma maliyetlerindeki artışlar ve bölge için gösterge niteliğinde kabul edilen Almanya tahvil faizleri ile diğer ülke tahvil faizleri arasındaki farklar giderek artan bir trend sergilemekte ve kritik seviyeleri aşmakta. Özellikle Güney Avrupa ülkelerinin bütçe açıklarından kaynaklanan sıkıntılar sürdükçe, borçlanma maliyetlerinin (tahvil faizlerinin) eski denge ve istikrar noktalarına gerilemesi kolay görünmüyor. Ülkelerin resesyona doğru sürükleniyor olması ise borç / GSYİH dengelerini daha da bozuyor. Bu hafta özellikle İtalya, İspanya ve Fransa tahvil faizleri ve bu ülkelerde gerçekleşen tahvil ihaleleri yatırımcılar tarafından yakından takip edilecek. İtalyan 10 yıllık tahvil faizlerinin, Almanya'nın aynı vadeli tahvil faizleri ile arasındaki fark, kritik %4 eşiğinin üzerine gelmiş durumda ve piyasaların rahatlaması için bu farkın yeniden %4'ün altına gelmesi gerektiğini düşünüyorum.

AB borç krizinin önümüzdeki dönemdeki seyri açısından 3 senaryo aklımıza geliyor:

1. Karamsar Senaryo: Kriz derinleşir; bankacılık sisteminde ve ekonomide çöküşe neden olur; euro dağılır. Bu senaryoda euro ve hisse senetleri birlikte erirler.

2. İyimser Senaryo: ECB agresif şekilde nicel gevşemeye (QE2) kalkışır; sorunlu ülkelere yeniden yapılanma için zaman kazandırır. Euro yine zayıflayabilir; ancak hisse senetleri olumlu etkilenir.

3. "İdare-i Maslahat" Senaryosu: ECB mevcut politikasını sürdürerek krize dönem dönem müdahalelerde bulunur. Euro ve hisse senetleri bant içinde volatil bir seyir izlerler.

ECB halen bu son senaryoya bağlı ilerliyor; ancak bu inatlaşma, faiz oranlarını yükselterek piyasaların bir finansal kriz riskine gebe kalmasına da neden oluyor.

Yurtiçinde gündemin kısmen sakin olduğu, TCMB'nin parasal sıkılaşma adımlarını yavaşlatması ile makro verilerin öne çıktığı bir dönem yaşıyoruz. TL bono faizlerinde çift haneli rakamlara ulaşılmış olmasına rağmen, gösterge tahvilde kısa vadede elde edilebilecek getiri potansiyelinin alınacak riske göre sınırlı olduğunu düşünüyorum  ve pozisyon almakta aceleci olunmamalı diyorum. İki ay kadar önce risklerin azaltılması ve "nötr" bir pozisyona geçilmesini önerdiğimiz İMKB'de ise, Avrupa kaynaklı riskleri ve yurtiçi faizlerdeki volatiliteyi gözeterek, henüz duruşumuzda bir değişiklik gereği görmüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017