Avrupa’nın yeni lideri Charles de Gaulle

Prof. Dr. Burak KÜNTAY
Prof. Dr. Burak KÜNTAY DÜNYA’NIN POLİTİKASI burak.kuntay@dunya.com

İkinci Dünya Savaşı esnasında malumu­nuz olduğu üzere, Adolf Hitler’in Nazi Al­manya’sı Paris’i işgal etmiş, Fransa’nın ta­mamını ele geçirmiş ve bu süreci daha net yönetip Fransızların da aklını karıştırabil­mek için Vichy hükümetini kurdurmuş­tu.

Birinci Dünya Savaşındaki ünlü Verdun Muharebesinin şanlı Mareşali Henri Phi­lippe Pétain de Vichy Hükümetinin başına geçmişti. Bir önceki savaşta milli kahraman olan Pétain, birçok Fransız’a göre İkinci Dünya Savaşının sonunu vatan haini ola­rak tamamlayacaktı. Bu esnada Fransa işgal olur olmaz, Amerikalılar Vichy hükümeti­ni tanımış hatta büyükelçi bile yollamışlar­dı. Ancak Winston Churchill direniş konu­sunda kararlı olan Fransız General Charles de Gaulle’ü İngiltere’ye getirtmiş ve özgür Fransa hareketini bir direniş olarak başlat­mıştı.

Kuzey Afrika’nın, müttefiklerin Meşale Harekatıyla ele geçmesinden sonra Fransız direniş hareketinin merkezi Afrika’ya taşın­mış, akabinde de Nazilerin yenilmesiyle be­raber Charles de Gaulle Dördüncü Cumhu­riyetin Başbakanı olarak göreve başlamış­tı. De Gaulle ile ilgili söylenebilecek birçok şey var ama bugünkü konu Avrupa güvenliği üzerinden şekilleneceği için, işin sadece gü­venlik tarafına değinmek istiyorum.

Fransızları, Alman işgalinden kurtaran Amerika ve İngiltere idi. Ancak savaş biter bitmez Charles de Gaulle bir şeyin çok net farkındaydı; Fransa kendi askeri kapasitesi­ni bir an önce üst düzeye taşımadığı takdir­de, Rusya’ya karşı onu ABD korumaya de­vam edecek, Fransa ise daimi olarak Ame­rika Birleşik Devletleri’nin gölgesi altında kalmaya mahkûm olacaktı. Bu yüzden Be­şinci Cumhuriyet kurulup Fransa’nın mut­lak hâkimi olur olmaz Charles de Gaulle, ge­rek nükleer kapasite, gerekse ordunun ge­nel muhteviyatını farklı bir noktaya taşıdı.

Amerika ve İngiltere’den bağımsız bir Av­rupa savunma gücü kurabilmek için, savaş acıları çok tazeyken, ülkesini işgal etmiş olan Almanların Başbakanı Konrad Adena­uer ile ilişkileri geliştirdi. Avrupa ekonomik topluluğunun kurulmasına önayak oldu ve bu topluluğa İngiltere’nin girmesini iki kez veto etti. Çünkü bir gerçek var ki ekono­mik ve askeri olarak de Gaulle, İngiltere’yi Amerika’nın “Truva Atı” olarak görüyor­du. İşte bütün bu sebeplerden ötürü ABD ve İngiltere’nin olmadığı mutlak bir Avru­pa askeri gücü kurmak de Gaulle’ün en bü­yük hayaliydi. De Gaulle öldüğü güne kadar da ülkesinin askeri kapasitesini en yukarı­ya taşımak için elinden geleni yaptı. Birçok konuda eleştirilen ve bu politikaları yıllarca çekince ile karşılanan de Gaulle ve fikirleri, Avrupa’da bugün tekrar gündemde ve o fi­kirlere Avrupalılar 55 sene sonra büyük ih­tiyaç duyuyorlar.

Tabii ki Avrupa’nın NATO bünyesinde ve büyük ölçüde ABD destekli bir savun­ma stratejisi belirlemesinin Avrupa eko­nomilerinin kalkınmasında ve Avrupa’nın refah düzeyinin bugün geldiği konuma gel­mesinde çok büyük katkısı var. Ancak bun­dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Trump’ın Başkanlığı bitip yerine Roosevelt, Truman, Eisenhower tarzı bir başkan bile gelse artık pandoranın kutusu açıldı ve Av­rupalılar güvenlik noktasında Amerika’ya bir daha asla eskisi kadar güvenmeyecek.

Buradaki esas konu, Avrupa’nın ortak as­keri kapasite ve ortak bir savunma strateji­si oluşturması ekonomik olarak gayet ola­sı. Avrupalıların bunu yapacak hem parası hem de alt yapısı var. Ancak iki önemli ko­nu Avrupa’yı bu atılımın eşiğinde düşündü­rüyor. Bunlardan birincisi teknolojik ola­rak en iyi silahları bile yapsalar, asker sayı­sı Avrupa nüfusuna kıyaslandığında çok da rahat oluşturulabilecek bir güç değil. İkin­cisi ise savunma sanayine ve yeni güvenlik politikalarına ayrılacak bütçe, bu kadar se­nedir Avrupa’yı ihya eden sosyal ve ekono­mik politikalardan geri adım atılması anla­mına geliyor. Diğer bir deyişle şu ana kadar harcanan paraların halkın refahına ve sana­yi yatırımlarına gittiğini hesapladığımızda bundan sonra savunmaya gidecek olan büt­çenin, Avrupa halklarını eski refahından ge­riye düşüreceği kesin.

Avrupa, sahip olduğu altyapıyla büyük bir savunma sanayii oluşturabilir, ekonomisiy­le buna bütçe de ayırabilir ama Avrupa hal­kı ve Avrupa devletleri bireysel refahların­dan ve alıştığı düzenden feragat etmeye ha­zır mı? İşte esas soru tam olarak bu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Birliğin Durumu 11 Mart 2025
Önce ekonomi 25 Şubat 2025
Bir devrin sonu 18 Şubat 2025
Elon Musk ve DOGE ekibi 11 Şubat 2025
Trump’lı günler 04 Şubat 2025
Tek yürek Kanada 28 Ocak 2025
Grönland 21 Ocak 2025