Avrupa’nın başının belası: Çifte standartları
Türkiye’de gezi olayları sebebiyle, basına (özellikle CNN gibi uluslararası basına) “orantısız” yansıyan görüntüler Türkiye’yi “yangınlar” içinde gösterdi. Türkiye içinde de yangınları çıkartmaya çalışanlarla bunu körükleyerek uluslararası basına ve sosyal medyaya servis etmek isteyen arkadaşlarımız oldu.
Her konuda yavaşlaığı ve kararsızlığıyla maruf Avrupa Birliği ve özellikle Alman hükümeti nasıl olduysa bu kez çok hızlı davrandı ve hem hakim hem savcı olarak Türkiye’yi mahkum etmeye çalıştı. Yeni fasılların görüşmeye açılması ertelendi. AB, böylece Türkiye’yi cezalandırdığını düşündü. Oysa AB sürecinin uzaması Türkiye’ye zarar verdiği kadar Avrupa Birliği’ne ve onun imajına da zarar veriyor. Zira Avrupa Birliği ve genelde Avrupa’nın çifte standartlar içinde boğuşuyor olduğu inancını kökleştiriyor.
Avrupa Birliği basına yansıyan görüntülerle alel acele Türkiye hakkında hükme varacağına, kurumsallaşmış bir yapı gibi davranıp bir araştırma yapsa durumu daha iyi anlamaya çalıştıktan sonra karar verse kendisi ve imajı açısından daha doğru bir iş yapmış olurdu. Sonuçta, aynı “cezayı” vermek için dostlar alışverişte olsun araştırması bile olsa.
Neden mi? Gezi olaylarının içinde haklı istekler kadar ciddi bir provokasyon çalışması ve siyasi rant arayışı olduğu belli. Olayların daha ilk günlerinde, ortada üzücü ölüm olayları yokken, bazıları milletvekili olan çok sayıda kişinin “gözümüzün önünde insanlar öldürülüyor” yetişin Kızılay’a (ya da Taksim’e cinsinden yalan ve tahrik edici twitleri nasıl açıklanabilir.
Avrupa Birliği çifte standartlarından arındığı sürece “değerlerini” savunabilir. Eğer o değerler Avrupa Birliği için önemliyse ve Avrupa Birliği o değerlerin insanlığa yayılmasını gerçekten istiyorsa kurumsal karar ve iletişim süreçlerine dikkat etmelidir.
Türkiye’deki olaylara bu kadar hızlı ve kararlı tepki veren Avrupa Birliği’nin ve genelde Avrupa’nın yakın zamandaki diğer tutumlarını hatırlarsak durum daha iyi açıklanacak.
- Yakın zamanda Srebrenitza katliamının en önemli sanıkları Avrupa kurumları tarafından birer birer temize çıkartılıyor. Ortada katliamla öldürülmüş tecavüz edilmiş binlerce insan var ama sanık yok. Kasaba halkının silahlarını topladıktan sonra Sırp Çetniklere katliam için teslim eden Hollanda’lı komutan katliam sırasında Çetniklerden aldığı hediyeyi bir tarafa bırakın şimdi neredeyse Avrupa tarafından ödüllendiriliyor.
- Demokrasi ve insan haklarını ana değeri olarak kabul eden Avrupa Mısır’da bariz askeri darbeye karşı net bir protesto dahi yapamıyor.
- Uluslararası basının çok az yer verdiği Burma katliamları konusunda Avrupa bir tek kelime dahi etmedi. Biliyorsunuz, Burma’da bazı Budist rahipler uluslararası medyada çıkan demeçlerinde dahi dahi hem cinsleri olan müslüman Burma’lıları “kuduz köpekler” ve “yılanlar” olarak niteleyerek katledilmeleri emrini veriyor. Avrupa Birliği ve değerleri nerede?
- Bengaldeş’te hükümet aylardır “teatral” ve yanlı mahkemelerde rakibi olarak gördüğü “İslamcı” liderleri ölüm cezasıyla yargılıyor. Avrupa Birliği’nden çıt yok.
- Almanya’da Türkleri katleden Neo Nazi örgütünün görünürdeki lideri mecburen çıkartıldığı mahkemede “krallar gibi” ağırlanıyor. Aleyhine şahitlik edecek örgüt üyeleri her nasılsa hapiste intihar ediyor. Bazı olaylara katılan Türk zanlı ya da sanıklar Almanya, Belçika, Danimarka gibi ülkelerde polis tarafından hapiste ya da karakolda öldüresiye dövülüyor. Bazıları zanlı ya da sanık Türklerin ise hapiste “intihar” ettiği söyleniyor.
Avrupa Birliği’den yine çıt yok.
Avrupa Birliği bir değerler topluluğuysa ki umarız öyledir. Bu ev ödevlerini yapmadan “mezun” olamayacak.