‘Avrupalı Türk oy kullanmasın’ tartışması abesle iştigal!
14 Mayıs seçimlerinin heyecanının yurtdışında en çok yaşandığı Brüksel’de büyük buluşma: Ak Parti, CHP, İyi Parti ve Türkiye İşçi Partisi’nin Belçika temsilcileri, milletvekili seçimleri ile 28 Mayıs’a kalan cumhurbaşkanlığı ikinci turu hakkında konuştu.
Avrupa’dan bakınca seçimler… Belçika’da yayın yapan Radyo Gar’da yaptığım “8. Gün” programında 14 Mayıs seçimlerini değerlendirdik. Zana Eminli Acar ile birlikte yaptığımız haftalık haber ve yorum programında Adalet ve Kalkınma Partisi AB Temsilciliği Brüksel Başkanı Ruhi Açıkgöz, Cumhuriyet Halk Partisi Belçika Birliği Başkanı Derya Bulduk, İyi Parti Belçika Temsilciliği Genel Sekreteri İzzet Sağlam ve Türkiye İşçi Partisi Belçika Sözcüsü Elif Durmuş’u ağırladık. Türkiye’de son yıllarda bir türlü başarılamayanı Brüksel’de radyo programında gerçekleştirdik. Seçim öncesi her üç ittifakta yer alan partileri stüdyoda topladık. Seçimin ilk turundan sonra da yine her partiyi aynı programda ağırladık
“Demirel’in anlattığı ‘tencere’ hikayeymiş” İyi Parti Belçika Temsilciliği Genel Sekreteri İzzet Sağlam:
Bizim de beklemediğimiz bir sonuç ortaya çıktı. Seçmenin verecek oylarını tahmin etmek bizim ülkede çok zor. Türkiye’de yapılmış olan anketlere baktığımız zaman herkesin ne kadar çok yanıldığını gördük. Recep Tayyip Erdoğan, 21 yıldır girdiği bütün seçimlerde sorunsuz galibiyetle çıkmıştı. Ama bu seçimi kazanamadı, ikinci tura gitmek zorunda kaldı. Bu açıdan baktığımızda bu muhalefet açısından bir başarıdır. Umuyoruz ki Kemal Kılıçdaroğlu yeniden Türkiye Cumhuriyeti’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olarak göreve başlayacak. Bizim beklentimiz bu.
Türkiye’deki seçmenin bu kadar ekonomik sorunlara ya da 21 yıldır yöneten iktidarın kendilerine yaptıklarına sert bir cevap vermesini beklerdik. Bunu anlamak çok zor. İnsanlar sosyal ve ekonomik durumu bir kenara koyarak aynı bir takım tutma mantığıyla siyasal bir görüşe tabi olmaları ve bunun kutuplaşmayı getirmiş olması göz önünde bulundurulmalı.
Bizim beklentimiz, insanların kendi sosyal durumlarını ekonomik durumlarını ve hayat standartlarını ülkenin ve dünyanın gidişatını göz önünde tutarak oy vermesidir. Partiler bizim ailemiz, tuttuğumuz takım olmamalı. Partileri bir sivil toplum kuruluşu olarak görüp yeri geldiğinde oradan ayrılıp başka bir sivil toplum kuruluşuna gidebilmek gerekir. Ama bizim seçmen profilimiz böyle değil.
Bunu bu seçimde gördük. Türkiye’de gerçekten büyük bir kutuplaşma var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman böyle olmamıştı. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, ekonomik parametreler ortada. Süleyman Demirel “tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur” diyordu. Tencerenin hikâye olduğunu, insanların körü körüne bir partiye bağlı olduklarını gördük.
“Deprem bölgesindeki oylar şaşırtmadı, normal”
Türkiye İşçi Partisi Belçika Sözcüsü Elif Durmuş:
Zor bir gece olacağını biliyorduk. Ama Kılıçdaroğlu’nun önde bitirmemesini, Erdoğan’ın bu kadar yüksek oy almasını, Cumhur ittifakının parlamentoda çoğunluğu elde etmesini beklemiyorduk. Erdoğan’ın son bir ayda kampanyaya asılmış olması, muhalefete karşı kara propaganda üst seviyeye çıkarmış olması ve üst perdeden “bunlar Kandille beraber, bunlar terörist, LGBT’ye serbestlik getirecekler” diye kendi seçmeni açısından korkutucu ve negatif propagandanın insanlarda beklediğimizden çok daha büyük etki yaratması. Kararsız ve AKP’den uzaklaşan seçmeni konsolide ederek birinci parti olarak çıktı ilk turdan.
Deprem bölgesinde AKP’nin bu kadar yüksek oy almasına şaşırmadım. İnsanlar genelde bu tarz krizlerin ardından siyasi fikirlerini değiştirmiyorlar. Güvendiklerinden medet umuyorlar. Depremin oy tercihini değiştirmediğini zaten araştırmalar da gösteriyordu. Bence iki büyük faktör var.
Birincisi, demografik olarak bölge çok fazla değişti. Hayatını kaybedenler, göçenler, farklı yerde yaşamak zorunda kalanları unutuyoruz. İkinci olarak, hem sosyolojik olarak hem de psikolojik olarak çok zor şeyler yaşamış insanlar, mümkün olan en kısa zamanda toparlanıp normale dönmek isterler.
Normali de daha önce kendilerinin bildiği tanıdığı insanlarla yapmak isterler. Oralara ulaşamamış olmamız kendi ayıbımız. Bu insanların “twitter” ile ikna edilemeyeceğini bilmemiz gerekiyor. Bir sosyalist partinin ülke genelinde yüzde 1.73 oy alması, Hatay’da yüzde 8.57 oy almak inanılmaz bir başarı. Birçok yerdeki başarımızı çok iyi buluyorum.
“İkinci turda mutlaka sandığa gidilmeli”
Cumhuriyet Halk Partisi Belçika Birliği Başkanı Derya Bulduk:
Yurtdışında bizim amacımız çok daha fazla seçmenin sandığa gitmesiydi. Fakat, Belçika’da da görüldüğü gibi ne yazık ki yüzde 50 civarında bir katılım sağlanabildi. İkinci tura hazırlanıyoruz. İkinci turda daha fazla insanı sandık başına taşımaya çalışacağız. 2018 seçimlerinde yüzde 10 civarında oy almıştık Belçika’da. Şimdi yaklaşık yüzde 15’e yükselttik.
Tabi bu yeterli mi? Elbette yetersiz. Daha fazla vatandaşımızı sandığa taşımalıyız. Ama, Türkiye’de yaşamayan ve “ben neden sandığa gideyim ben orada yaşamıyorum” diyen çok ciddi bir kitle var. Fakat bu ciddi ikinci tur seçimlerinde mutlaka ama mutlaka sandıklara gidilmesini önemle rica ediyoruz. İkinci turda Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu o koltuğa oturtmak için hepimiz kolları sıvadık.
Aksi halde bizim inandığımız, istediğimiz demokrasi açısından süreç çok zora girecek. Uzun zamandır ekonomi, temel insan hakları açısından zaten zor durumda Türkiye. Bir yerde bir sıkıntının olduğunu biliyoruz.
“Vatandaşımız bize bir muhasebe imkanı sundu”
Ak Parti AB Temsilciliği Brüksel Başkanı Ruhi Açıkgöz:
Seçimin ilk turda kazananı yok. Çok az bir farkla da olsa Cumhurbaşkanlığını ilk turda kazanacağımızı tahmin ediyordum. Ama vatandaşımızın takdiri, vatandaşlarımız seçimi ikinci tura bıraktı. İkinci turda vatandaşlarımızın teveccühü ile kazanacağız. Biz 2002’de yüzde 34,5 ile meclisin yüzde 67’sini almıştık. Aslında sistem değişikliği ile şu anda seçimi alamadık. Biz kendi koyduğumuz bir çıtanın arkasında kaldık.
Ama biz seçimi birinci bitirdik. Hem de açık ara birinci bitirdik. Hiç sistem değişikliği olmasaydı Ak Parti tek başına iktidardı. Vatandaşın verdiği mesajı, ne dediğini analiz edeceğiz. Türkiye’yi 21 yıldır yöneten bir iktidar olarak tabii ki bir iktidar yorgunluğu vardır. Vatandaşlarımızın bizi görmekten biraz sıkıldığını da farz edebiliriz. Ama biz yine vatandaşımızın gönlünü alacağız, başka yolu yok.
Vatandaşlarımız aslında bize bir muhasebe imkanı sundu ikinci tura bırakarak. 15 günde bir muhasebe yapıp, bazı şeyleri düzeltip ikinci turda 2018’e oranla daha yüksek bir başarı ile yüzde 55 ile cumhurbaşkanımızı seçeceğiz. Dünyada vatanına vatandaşlık bağı ile bağlı olan her vatandaş kendi ülkelerindeki seçimlere katılıyor.
Bizde göze çarpan şey ise bizim yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sayı olarak çok büyük olmasından kaynaklanan bir tartışma var maalesef. “Avrupalı Türkler oy kullanmasın” tartışması abesle iştigal aslında. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın hepsinin Türkiye ile bir bağı var. Evi var, arsası var, akrabası var.
Bu anlamsız bir tartışma. Deprem bölgesinde çadır yok, su yok, aş yok diyenler kim biliyoruz. Yüksek takipli sosyal medya hesapları olanların iddialarıydı. Devlet en kısa sürede deprem bölgesine ulaştı. Bugün orada devlet var. bizim vatandaşımızı hakikaten çok affedersiniz ama aptal yerine koyan yüksek sosyal medya takipçileri olanlar böyle düşündükleri için vatandaştan kopuklar. Bunlar öyle konuştukça bizim oyumuz artıyor.