Avrupa’da pişer bize düşer mi?

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

Avrupa Merkez Bankası (ECB), geçen hafta yaptığı kritik toplantıda önemli kararlar aldı. ECB’nin açıkladığı paket piyasaların beklediği doğrultuda çıktı. Hatta paketin boyutu, piyasalardaki genel beklentilerden bile büyük oldu. 

ECB, bu aşamada kendisinden bekleneni fazlasıyla yerine getirmiş gözüküyor. ECB’nin bu paketinin, Euro Bölgesi ülkelerinin ekonomisinde hedefl enen etkiyi yaratıp yaratmayacağı gündemdeki tartışma konularından birisi. ECB’nin paketinin Türkiye ve gelişen piyasalarda, ABD Merkez Bankası’nın (FED) parasal genişleme programlarının geçmişte yaptığına benzer bir etki yaratıp yaratmayacağı da ikinci önemli tartışma konusu. 

Önce ECB’nin açıkladığı paketten çıkanlara bakalım. 
ECB’nin en radikal kararı, bankaların elindeki fazla fonları kendisine getirdiklerinde onlara ödediği borçlanma faizini eksiye indirmek oldu. Buna paralel olarak ECB bankaları fonlama faizini de 0.1 puan düşürerek yüzde 0.15 düzeyine indirdi. İkincisi reel sektöre yönelik kredilerini artırmak kaydıyla bankalara uzun vadeli ucuz kaynak sağlayacak bir program başlatıldı. Üçüncüsü fazla likiditeyi strelize etmek için uygulanan program durduruldu. ECB dördüncü bir adım olarak da FED’in parasal genişleme programının bir benzerini uygulamak için çalışma yaptıklarını açıkladı. 

ECB paketinin birinci hedefi, bankaların tüketicilere ve özellikle reel sektöre verdikleri kredileri artırarak ekonomiyi canlandırmak. ECB’nin ikinci hedefi ise enfl asyonu ve enfl asyon beklentilerini yükseltmek. 

Şimdi paketten çıkan önlemlerin nasıl uygulanacağına ve olası etkilerine bakalım. 

ECB bankaların ellerinde kalan fazla likiditeyi kendisine getirdikleri takdirde ödeyeceği faizi yüzde eksi 0.1 olarak belirledi. Yani ECB’ye para yatıran banka, geri alırken yatırdığından daha az para alacak. ECB bu adımıyla bankaları, ellerindeki atıl parayı ECB’de tutmak yerine kredi vermeye zorluyor. ECB’nin bankaları fonlama faizini de düşürmesi aynı amaca hizmet ediyor. 

Ancak ECB’nin eksi faiz uygulamasının bankaların kredi hacmini artırma eğiliminde ve kredi faizlerinde pek etkili olması beklenmiyor. Eksi faize geçen ECB, bundan önce de zaten gecelik borçlanmada sıfır faiz uyguluyordu. Sıfır faizle artmayan kredi hacminin, eksi faizle artması da beklenmiyor. 

Danimarka’daki eksi faiz deneyimi de bu yönde. Danimarka, Euro bölgesi krizi sırasında ülkesine akan sıcak paranın tahribatını önlemek için Temmuz 2012’den Nisan 2014’e kadar eksi faiz uyguladı. Bu uygulamanın kredi harcmini artırma ve kredi faizlerini düşürme gibi bir etkisi olmadı. Sadece Danimarka Kronu’nun değerini yüzde 0.5 düşürmek gibi bir yararı oldu. 

ECB’nin eksi faiz uygulamasının da asıl etkisi, sıcak paranın Euro yerine daha karlı başka yerlere kaymasını sağlayarak Euro’nun değerini düşürmesi olabilir. FED’in parasal genişlemeyi frenlemeye başlamasıyla birleşince Euro’nun değer kaybı daha da kolaylaşabilir. Euro’daki değer kaybı, hem enfl asyonu yükseltici hem de ihracatı artırıcı bir etki yaratabilir. 

Kredi hacmini artırmaya yönelik adımların ne kadar etkili olacağı konusunda da soru işaretleri var. ECB bankalara 4 yıl vadeye uzanacak şekilde ucuz kaynak sağlama imkanı yaratıyor. Ancak bu tamamen reel sektöre verdikleri kredi miktarıyla orantılı olarak kullanabilecekleri bir imkan. 

Bir tarafta özellikle Güney ülkelerindeki bankaların sermaye yeterlilik sorunları, diğer tarafta kredi verilecek şirketlerin bilanço sorunları, ECB’nin amacına ulaşmasını zorlaştırıyor. Asıl sorun kredi talebinin zayıf olması. Bu durumda tek başına kredi imkanlarının artmasının sonucu fazla değiştiremez. Bu alanda asıl etkili adımları ise hükümetler atabilir. Özellikle hükümetlerin izlediği sıkı maliye politikaları canlanmayı frenleyen en önemli faktör. 
ECB’nin bankaların elindeki varlığa dayalı menkul kıymetleri satın alarak FED benzeri bir parasal genişleme uygulaması ise şimdilik sadece tasarı aşamasında ve içeriği ve boyutu henüz tam bilinmiyor. 

Bu haliyle ECB’nin ortaya koyduğu paket, parasal genişlemeyi içermesine rağmen, gelişen ülkelere yönelik FED benzeri sıcak para akımları yaratacak karekterde değil. Çünkü büyük ölçüde reel sektöre yönelik kredi şartına bağlanmış durumda. Türkiye gibi yükselen pazarların payına ancak dışarıdan Euro ülkelerine gelen sıcak paranın başka yerlere yönelmesinden birşeyler düşebilir. 

Bunun da Türkiye’ye yönelik sıcak para akımlarında anlamlı bir canlanma etkisi yaratma şansı yok. Eeğer ECB paketi Euro ülkelerinde tüketimin artmasını sağlarsa, bunun Türkiye’nin ihracat artışına dolaylı bir katkısı olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar