Avrupa’da karışık
Ne demişti Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Destanı’nda “Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer. O ne müthiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer… Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak. Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak. “
Öyle bir dönemdi ki o, ortalık karışık, toz duman. Bugünün Avrupa’sında belki kafa, göz, gövde yahut bacak fiziki olarak darbe almıyor. Ama şu bir gerçek ki, soğuk savaş diye tabir ettiğimiz krizler ise dinmek durmak bilmiyor. Bazılarına göre rahat batıyor. Bakınız örneğin, İtalya ve Fransa arasındaki ilişkilere ve gerginliğe. 1939-1945 yılları arasında yaşanılan 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana belki bu iki ülke en sorunlu döneminden geçiyor. Göç sorunuyla başlayan ve Sarı Yelekliler ile büyüyen kriz, Fransa'nın 79 yıl sonra ilk kez Roma Büyükelçisi'ni geri çağırmasıyla ne denli sıkıntılı bir döneme girildiğini ortaya koyuyor. Diğer bir deyişle 1940 yılından bu yana ilk kez bir kriz yaşanmış oldu bu iki güçlü ülke arasında.
Fransa ve İtalya arasındaki krizin temelinde düzensiz göç sorunu yatmakta. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un partisi En Marche, İtalyan Hükümeti’nin Akdeniz'deki düzensiz göçmenlere karşı haziran ayında aldığı limanlarını kapatma kararını eleştirirken, İtalyan Hükümeti de buna cevaben "Göçmen sorununda her zaman yüzünü çevirmeyi tercih eden ikiyüzlü ülkelerden ders kabul etmiyoruz" açıklamasında bulunmuştu. Ağustosta da İtalya'nın kuzeyindeki Ventimiglia kasabasında bir kampta tutulan bir grup düzensiz göçmen yüzerek Fransa tarafına geçmeye çalışmış, Fransız polisi daha sonra bu kişileri İtalya'ya göndermişti. Bu olaydan sonra Salvini, "En büyük rakibi Fransız halkı" dediği Macron'u aynı zamanda "ekonomik çıkarlar için Libya'yı istikrarsızlaştırmakla" suçlamıştı.
Ekim ayında Fransız polisinin, aralarında kadın ve çocukların olduğu bir grup düzensiz göçmeni İtalya sınırındaki Claviere'ye bırakıp gittiği görüntüler ortaya çıkarken, İtalya İçişleri Bakanı Salvini, Fransa'nın "düşmanca bir eylem" yaptığını iddia etmişti.
İtalya’ya göre, bugün insanların ülkelerini terk edip Avrupa'ya gelmesinin ana sebebi Fransa devletinin tarihsel geçmişi. İddiaya göre Fransa onlarca Afrika ülkesini sömürmeyi hiçbir zaman bırakmadı. İtalyan Hükümeti, AB’nin, Fransa'ya ve Fransa gibi Afrika'yı yoksullaştırarak bu insanların ülkelerini terk etmesine yol açan tüm ülkelere yaptırım uygulaması gerektiği düşüncesinde. İtalya'da geçmiş hükümetlerin hiçbir zaman gündeme getirmediği, hüküm giyen aşırı solcu militanların Fransa'da yaşaması konusu ise iki ülke arasındaki sorunların bir yenisini oluşturmuş durumda.
İki ülke arasında zaman zaman gündeme getirilen diğer bir sorun ise İtalya'nın AB ile yaşadığı bütçe krizinin arka planında Fransa'nın baskısının olduğu iddiası. AB Komisyonu Ekonomik ve Mali İşler Komiseri olan Fransız sosyalist Moscovici'nin İtalyan Hükümeti’nin bütçe müzakereleri süresince sunduğu önerilere en fazla karşı çıkan kişi olduğu İtalyan basınında gündeme getirilmişti. Salvini de ekim ayındaki bir açıklamasında Moscovici'yi kastederek, "Brüksel'deki sığınağa kapatılmış Avrupa düşmanı" ifadesini kullanmıştı.
Aslında gergin olan ilişkiler ve düşünceler bugüne kadar hep bastırılmış, su yüzüne çıkartılmamıştı. Ancak gerginlik yükseldikçe herkes eteğindeki taşları dökmeye başladı. Hani tüm bu gelişmeler de insanın aklına Avrupa Birliği içerisindeki çatırdamalar arttı mı sorusunu getirmiyor değil. Brexit ile Avrupa’dan ayrılan ama diğer yandan bir o kadar da dünya üzerinde güçlenen İngiltere, Fransa ile İtalya arasındaki telafisi zor bulunacak gerginleşmeler, AB’nin geleceği hakkındaki soru işaretlerini arttırıyor. Bize düşen en önemli görev ise, gelişmeleri yakından takip edip, resmi iyi okuyup, fırsata dönüştürülecek noktaları hızlı keşfetmek olsa gerek.