Avrupa’da bağımsızlık tartışması
Avrupa’da bilinen ve olağan dönemlerde üstü örtük biçimde sürdürülen bir çatışma bu günlerde bütün haşmetiyle su üstüne çıktı. Gerginlik yaratan çatışmanın tarafları Avrupa Merkez Bankası (AMB) ile Alman siyasetçiler. Aslında gerilimin özünde muhafazakarlığı ile maruf Alman tarafının para politikası anlayışı ile AMB’de uygulanan gevşek para politikası arasındaki uyumsuzluk var.
Alman tarafı AMB’nin uyguladığı para politikasını beğenmiyor. Bankanın eylemini ve söylemini eleştiriyor. İş sadece AMB’nin eleştirilmesi olsa mesele yok. Burası Avrupa, isteyen istediğini eleştirir, kimse gocunmaz deyip geçilir. Ama Alman siyasetçiler bir adım öteye gidiyor. Alman tarafı hem para politikasını eleştiriyor hem de bu politikanın hemen değiştirilmesini talep ediyor. Üstelik değişmenin ne yönde yapılması gerektiği de adeta direktife benzeyen biçimde, adeta bir buyruk gibi dillendiriliyor. Almanların pek beğendiği, kendi ülkelerinde uygulayageldikleri, AMB yönetiminde bulundukları dönemde de Avrupa Merkez Bankası’nın para politikası haline getirilmiş olan sıkı para politikasının yeniden AMB tarafından benimsenip uygulanması, faizin de hemen yükseltilmesi isteniyor. Aslında Alman tarafının bu istekleri yeni değil. Draghi başkan olmasından bu yana adeta bir Alman bombardımanı altında. AMB’den talepler ısrarla sürdürülüyor. Ancak daha önceleri kapalı kapıların arkasında yürütülen bu muhalefet son toplantının ardından artık alenen ve yüksek sesle dile getiriliyor.
Almanların Avrupa Merkez Bankasından taleplerine karşı da genel bir tepkinin oluştuğu gözleniyor. Başkan Draghi ve bankanın yürütme kurulu üyeleri bu taleplere ve tavra açıkça karşı çıkıp, uyguladıkları politikada ısrarlı olduklarını ve bunda direneceklerini açıkladılar. Çok sayıda gözlemci, siyasetçi ve gazeteci vb. de bu karşı çıkışa katıldı, AMB yönetimine destek verdi. Avrupa bir anda kendisini bir bağımsızlık tartışmasının içinde buldu.
Alman söyleminin iki boyutu var. Eleştiri boyutu bunlardan birisi. Öteki boyut ise Almanların para politikasının değişmesini istemelerinden, hatta dayatıyor gibi davranmalarından kaynaklanıyor. Eleştiri boyutu tartışma üretiyor kuşkusuz ama bunun bilinmeyen, fazla gürültü çıkartan bir mesele olduğunu söylemek güç. Sonuçta kökü teorik yaklaşımlardaki farklılaşmalara dayalı bir tartışma bu. Bir yandan da Almanların iki savaş arası dönemdeki acı enflasyon deneyinden kaynaklanan bir korku ile besleniyor. Bu süreçte Alman siyasetinin fazlasıyla katılaşmış olması güncel tartışmanın ana nedeni gibi görünüyor.
Esas gürültüyü çıkartan mesele Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ile ilgili kısım. Para politikasının değiştirilmesi, faizin yükseltilmesi gibi taleplerin Merkez Bankası’nın dışından, siyasetçilerden geliyor olması para politikasının oluşturulması ve uygulanmasında Bankaya müdahale edildiği ve Bankanın bağımsızlığının ihlal edildiği şeklinde yorumlanıyor. Almanlar ABD, İngiltere ve Euro Bölgesi siyasetçilerinden gevşek para politikası ve düşük faiz uygulayan kendi Merkez Bankalarını bu politikadan vazgeçmeye zorlamalarını da istiyorlar. Bu da para otoritesine müdahale ve bağımsızlığı hiçe sayma eğiliminin önemli bir kanıtı olarak kabul ediliyor. Bu ihlal meselesinde AMB tarafında değişik bir durum yok. Onlar zaten böyle bir müdahalenin iması halinde dahi bankanın bağımsızlığını korumaya ve kollamaya yeminliler. Bu defa da aynen böyle yapıyorlar. Alman tarafı ile ilgili ise ilginç noktalar var. Bunlardan birisi, Alman Bakanın süreci üstten bakan ve buyrukçu bir eda ile yürütmesi. Bu belki ciddiye alınacak bir mesele değil ama bağımsızlık ihlali tezini iyice vurgulu hale getirmek isteyenlerin eline bir koz vermiş gibi görünüyor. Daha ilginç olan nokta ise Almanların Avrupa’da Merkez Bankası bağımsızlığını savunanların başında geliyor olması. Avrupa’da Maasrtricht Kriterleri oluşturulurken Alman siyasetçilerin Merkez Bankasının bağımsızlığı ilkesini bu kriterlerin arasına sokmak için yoğun çaba gösterdikleri de biliniyor. Dahası, para otoritesinin bağımsızlığına saygı Almanların ünlü istikrar kültürünün temel taşlarından birisi olarak kabul ediliyor.
Hal böyleyken Almanların Avrupa’nın başına bir bağımsızlık sorunu sarmaları herhalde tarihin ünlü cilvelerinden birisi olmalı. Mesele soyut düzeydeyken en ateşli taraf olanların iş kendi kapılarına dayandığında ilkeye falan kolayca boş verdiklerinin en üst düzeyden bir örneğine tanık oluyoruz da diyebiliriz bu duruma.