Avrupa'yı mali krizden kurtaracak iki model

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

 

Kurumsal iktidarı, şirket yönetimine değil, hissedarlara veren İsveç modeli, uzun vadeli büyüme ve istikrar sağlıyor. İşsizliğin yerine çıraklığı; teşviğin yerine eğitimi koyan Avusturya ise, Avrupa'nın en düşük işsizlik oranına sahip ülkesi konumunda. 
 
Şirket yönetiminde İsveç modeli
 
Uzun vadeli istikrar ve büyüme sağlayan İsveç iş modeli, son dönemde batılı şirketler ve hükümetlerin ilgisini çekmeye başladı. Bu model, kurumsal iktidarı, şirket yönetimine değil, hissedarlara veriyor. Hissedarlar hem yönetim kurulu üyelerini seçiyorlar, hem de büyük stratejik kararlarda söz sahibi oluyorlar. Küresel kriz sonrası önem kazanan denetleme ve hesap verme uygulamalarını etkin bir hale getiren bu model, sahiplik ya da kontrolün birkaç kişide toplandığı yoğunlaşmış hissedarlık yapısından oluşuyor. Bu kişilerin yönetimde kontrol sahibi olmaları, sistemin "içerdekiler sistemi" olarak tanımlanmasına yol açıyor. İsveç modelinin en önemli özelliği uzun vadeli düşünmeyi destekliyor olması. 
Financial Times'a açıklamada bulunan Börje Ekholm ve Anders Nyren İsveç'in en önemli iş adamları arasında yer alıyor. Ekholm ve Nyren'in yönettiği şirketler Stokholm borsasının yarısından fazlasını temsil ediyor. Ekholm ve Nyren'e göre, Elektrolux, Volvo, Ericsson, Atlas Copco gibi başarılı şirketlere ev sahipliği yapan İsveç'in sırrı, gücün şirket sahiplerine verilmesi ile gelen istikrar.
İsveç Finans Bakanı Anders Borg, bu modelin önemini şöyle açıklıyor: "Kriz zamanlarında ayakta durmak ve yeni yönetimine ihtiyacı olanı vermek için herhangi bir yatırım fonuna ihtiyacınız yok. İsmi, sorumluluğu ve net bir rolü olan güçlü şirket sahiplerine ihtiyacınız var. Batı kültürlerinde şirket sahipliği rolüne yeterince önem vermediğimizi düşünüyorum."
 
Anglo-Sakson yönetim modelinden farkı ne?
 
Bugüne kadar ABD ve Avrupa'ya hakim olan Anglo-Sakson yönetim modeli, dışarıdan kontrol ve geniş tabanlı sahiplik yapısı ile "dışarıdakiler sistemi" olarak tanımlanıyor. Bu durum çok sayıda küçük hisse sahibinin bulunduğu yayılmış hissedarlık yapısını ortaya çıkarıyor. Yönetim kurulu ve üst düzey yönetimin faaliyetlerini denetleme konumundaki küçük hissedarlar, şirketin faaliyetlerini yeterli ölçüde denetleme ve gözetim yapma konusunda yetersiz kalabiliyorlar. Bu modelde yönetim kurulları, hissedarlara hesap verme konusunda yetersiz kalabiliyor. Sonuçta, "güçlü yönetici, zayıf sahiplik" durumunu ortaya çıkıyor. 
Bugün Avrupa ve ABD'de Anglo-Sakson modelden uzaklaşıp, İsveç modelini destekleyenlerin sayısı artıyor. Bunlardan birisi Avrupalı yatırım şirketlerinden Cevian Capital. Cevian'ın kurucu ortaklarından Christer Gardell, "Hissedarlar şirketin sorumluluğunu üstleniyorlar. Yönetim kurulu ve hissedarlar birbirlerine karşı şeffaf ve hesapverebilir bir tutum takınıyorlar" diyor.
Brüksel de bir süredir, hissedarların rolünü artırmaya odaklanmış durumda. Gündeme gelen yeni öneriler, AB şirketlerindeki uzun vadeli hissedarların oy hakkını ve kar payını artırmayı hedefliyor. . 
Ekholm ve Nyren'ın güçlü hissedar modelini desteklemelerinin temel nedeni, bu modelin uzun vadeli bir bakış açışı sağlaması; şirketin, kısa vadeli önlemlerin baskısını yaşamadan, uzun vadeli bir objektif doğrultusunda büyümesini sürdürmesi. Ekholm'ün de dediği gibi: "Güçlü bir şirket kurmak istiyorsanız, uzun vadeli doğru kararların neler olduğuna odaklanmanız gerekir. İsveç modeli size bu imkanı sağlıyor."   
 
İşsizlikle mücadelede Avusturya
 
Avusturya'nın işsizlikle mücadele politikasının başarısı çıraklık-formasyon modeline dayanıyor. Ülkedeki işsizlik oranı yüzde 4.9. Bu, Avrupa genelindeki en düşük işsizlik oranı. Avusturyalı gençlerin yüzde 33'ü çıraklık uygulamasından faydalanıyor. En az yedi sene mecburi eğitimin ardından, okuldan ayrılarak mesleki formasyon alabilen gençler, bu sürecin sonuda 200 farklı meslek birimi arasında tercih yapabiliyor. Bu tercih fırsatı ülkedeki 35 bin şirket tarafından sağlanıyor. Çıraklık 2008 yılından bu yana Avusturya'da hak olarak kabul edildi. Dolayısıyla şirketlerde çalışma fırsatı bulamayan gençler, kamuya ait atölyelere yerleştiriliyor.
Avusturya Çalışma Bakanı Rudolf Hundstorfer de, çıraklık sürecinden geçmiş bir isim. Bakan, gençlerin yüzde 80'inin şirketlerde çıraklık sürecinden geçerek; yüzde 20'sinin ise meslek okullarına devam ederek, ülke ekonomisinin ihtiyaçlarına cevap veren bir işgücü profili oluşturduklarını kaydediyor. 
Gençler, politeknik okullarda genel eğitimin pekiştirilmesi, mesleklerin tanıtımı ve meslek temelinin
oluşturulması yoluyla meslek hayatına hazırlanıyorlar. İşletme ve meslek tanıma gezileri ile işletmelerde, okul harici kurumlarda ve eğitim atölyelerinde gerçekleştirilen uygulamalı
meslek günleri yoluyla meslek seçiminin kolaylaştırılması hedefleniyor. Politeknik okul sistemi tüm Avusturya'yı kapsayacak şekilde organize ediliyor. 
 
Esneklik ve sosyal güvenlik
 
Le Nouvel Observateur'e açıklamada bulunan Avusturya İsdihdam Bürosu Direktörü Johannes Kopf'a göre Avrupa'da işsizliği yarı yarıya azaltmanın tarifi şöyle:
 
1. Esneklik:
 
Resesyonun devam ettiği, talep düşüşünün yaşandığı ve işverenin işten çıkarmalara başvurduğu bir dönemde, istihdam piyasasında esneklik çok önemli.
 
2. Sosyal güvenlik:
 
Hedef, insanları umutsuzluğa düşüren uzun vadeli işsizliği engellemek. Bu kapsamda, 20 haftalık isşizlik döneminin sonunda, maaşın yüzde 60'ına denk gelen isşizlik sigortası yüzde 10'a indiriliyor. Bu ödeme sadece ilk altı ay boyunca yapılıyor. Bunun yerine, tüm işsizler, kısa sürede iş bulmalarını sağlayacak bir eğitim sürecinden geçiyorlar. Uzun süreli işsizleri işe alan şirketlerde ilk üç ay boyunca maaşların üçte biri devlet tarafından karşılanıyor. Kopf, bu uygulama sayesinde, ortalama iş arama süresinin üç ayı geçmediğini ifade ediyor.   
Tüm bu uygulamaların sonucunda, Avusturya'da, mutsuz işsizler yerine, umutlu çıraklar görüyorsunuz.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar