Avrupa'nın yeni paketinden umut kesiliyor mu?

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Bu satırların yazıldığı saatlerde, piyasada on yıl vadeli Almanya devlet tahvilinin faizi yüzde 1.85 civarında işlem görüyordu. Aynı vadedeki İtalya devlet tahvilinin faizi ise yüzde 6.18'e yükselmişti. Oysa çok değil, üç işgünü önce Euro Bölgesi liderleri yeni bir ekonomik paket açıklamışlardı. Beklenen, İtalya tahvilinin faizinin Almanya tahvilinin faizine yakınlaşma sürecine girmesiydi. Olmadı.

Paketin açıklanmasıyla birlikte perşembe günü piyasalar çok olumlu bir tepki göstermişlerdi. Bu olumlu tepki cuma öğleden sonra yerini "yeni paketin ayrıntıları da belli değil" yargısına bırakmaya başladı. Ayrıca paketin başarı şansı üçüncü ülkelerin desteğine de bağlıydı, özellikle de Çin'in. Çin'den gelen haberler ise pek iç açıcı değil gibiydi. Sonuçta cuma gününün ilerleyen saatlerinde borsa endekslerinde Avrupa genelinde bir düşüş yaşandı. Bu düşüş pazartesi günü de sürdü.

Salı günü ise piyasalar yeni bir sürprizle karşılaştılar. Yunanistan Başbakanı Papandreou, Euro Bölgesi liderlerinin anlaştıkları planın Yunanistan'a ilişkin kısmını referanduma götüreceğini açıkladı. Ülkesinde giderek artan karşı gösteriler ve maliye politikasının her geçen gün daha da sıkılaştırılmasından duyulan rahatsızlığın üst düzeye çıkması sonucunda Papandreou'nun bu adımı gayet doğal. Sonuçta Yunanistan halkının kendi kaderini tayin etme hakkı var.

Var da Yunanistan'daki bu gelişme piyasalarda zaten olumsuz yönde giden havayı derinden etkiledi ve karamsarlığı yaygınlaştırdı. Yine yazının yazıldığı saatlerde Avrupa'nın en büyük zayıf halkalarından biri olan İtalya'nın Başbakanı için istifa etmesi yönündeki baskıların arttığı haberleri yayıldı. Fransa borsasında Fransız bankalarının hisselerinde yüzde 10'u aşan kayıplar yaşandı.  

Perşembe günü piyasalar yeni açıklanan paketi 'kutlarlarken' konunun uzmanı çoğu kişi pakete şüpheyle yaklaşıyorlardı. Pakete getirilen temel eleştiriler şöyle:

Yeni paketle birlikte Yunanistan tahvillerinin özel ellerde olan kısmına yüzde 50'lik bir 'saç tıraşı' geliyor. Böylelikle Yunanistan'ın borcu azalacak. Hesaplamalar 2020'de borcun milli gelire oranının yüzde 120'ye ineceği yönünde. Uzmanlar bu borç oranının çok yüksek olduğunu belirtiyorlar. Ayrıca, 'gönüllü' saç tıraşı görüşmelerinin bankalar için bağlayıcı olmadığına dikkat çekiyorlar. Bankaların bir kısmı Yunanistan'ın iflas olasılığına karşı satın aldıkları sigortaları devreye sokmayı tercih edebilirler. Gönüllü saç tıraşı halinde bu sigortaların devreye girmesinde yasal sorunlar var oysa.

Şimdiye kadar olan biten nedeniyle sermayeleri azalan bankaların bir de bu saç tıraşı nedeniyle sermayeleri eriyecek. Bu bankaların sermayelerinin makul bir düzeye gelmesi için 106 milyar euroya ihtiyaç olduğu hesaplanıyor. Yeni ekonomik pakete göre sermayeye bu katkının öncelikle sermayedarlardan ve kendi hükümetlerinden gelmesi gerekiyor. Son çare olarak Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) kullanılabilecek. Bazı uzmanlar bankaların sermaye ihtiyacı olarak belirtilen tutarın gerçek ihtiyacı yansıtmadığını, gerçeğin çok daha yüksek olduğunu ileri sürüyorlar.

Yeni paketin en muğlak kısmı EFSF'nin güçlendirilmesine ilişkin kısmı. EFSF'de kalan kullanılabilecek kaynak miktarı 250 milyar euro olarak hesaplanıyor. Paketi hazırlayanlarca bu miktarın, İtalya ve İspanya'nın borçlanma ihtiyaçları dikkate alındığında yetersiz olduğu düşünülüyor. Bu ülkelerin ve benzeri durumda olan diğerlerinin birkaç yıl rahat borçlanabilmeleri ve dolayısıyla Avrupa'daki krizin yayılmaması için kalan kaynağın bir banka sermayesi gibi kullanılması planlanıyor. Bu çerçevede yeni pakette kaldıraçlı iki işe soyunuluyor:

Birincisi, EFSF, yeni çıkarılacak devlet tahvillerinin yüzde 20'lik kısmına garanti verecek. Kısacası, geriye kalan kaynağın hepsi bu tür garantiler için kullanılsa, 1.25 milyar avroluk tahvil ihracına garanti verilmiş olunacak. Bu miktarın İspanya ve İtalya'nın 2013 sonuna kadar olan yeni tahvil ihraçları için yeterli olacağını düşünüyor paketi tasarlayanlar. Aynı zamanda, garanti sayesinde düşecek risk ile yeni tahvillerin faizlerinin de önemli ölçüde düşeceğini öngörüyorlar.

Ancak, bu garanti mevcut tahviller için geçerli olmadığından, onların kötü tahvil haline dönüşmemesi için şu planlanıyor. EFSF'de kalan paranın bir kısmı ve IMF'den elde edilebilecek kaynak sermaye olarak düşünüldüğünde, bu sermayeye karşılık (bir bankanın topladığı mevduat gibi) borçlanılabilecek. Mesela Çin'den. Bu borçlanma ile sağlanan ek kaynakla mevcut tahviller (ikincil piyasada) satın alınabilecek. Böylece bu tahvillerin değerlerinin düşmesi ve kötü tahvil haline dönüşmeleri engellenmiş olacak.

Uzmanların paketin bu üçüncü unsuruna temel eleştirileri EFSF'nin kaldıraçlı işlere nasıl soyunacağının açık olmaması. Bankalar sermayelerinin oldukça üzerinde borçlanırken, bu borçlarını ödeyemez duruma düşerlerse arkalarında merkez bankalarının örtülü desteği olduğunu biliyorlar. Avrupa Merkez Bankası'nın EFSF'ye desteğine ise Almanya kamuoyu karşı çıkıyor. Böyle bir destek olmadan bu sistem nasıl çalışacak? Üçüncü ülkeler (Çin gibi) hangi koşullarla EFSF'ye borç vermeye razı olacaklar? Bir diğer eleştiri de şu: EFSF'de kalan kaynağın sadece ilk kaldıraçlı işlem için kullanılacağı varsayılsa bile, bu kaynağın İtalya ve İspanya'nın 2013 sonuna kadarki yeni tahvil ihraçlarının yüzde 20'sine garanti getirmeye yeteceği hesaplanıyorsa, 2013 sonrasında yine sorun olacağı anlamı çıkar. Piyasalar açısından, bu durumda sorun bugün var demektir.

Uzmanların daha Perşembe günü ortaya koymaya başladıkları eleştiriler anlaşılan piyasalarca da paylaşılmaya başlandı. Bakalım pakete yeni bir şekil verecek mi Avrupalılar?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018