Avrupa'dan hızlı büyüdük
Konjonktürdeki iktisadi ve mali olumsuzluklara karşın futbol sektörü büyümeye devam ediyor. Deloitte Spor Grubu'nun 21'inci Yıllık Futbol Finansmanı Değerlendirmesi'ne göre, Avrupa futbol pazarı 2010/11 sezonunda gelir açısından %4 büyümeyle (0.6 milyar euro) 16.9 milyar euroya ulaştı.
Deloitte'un bu çalışması Avrupa'nın 'beş büyük' liginin (Bundesliga, La Liga, Ligue 1, Premier League ve Serie A) bir önceki yıla göre toplamda 181 milyon euroluk, (yaklaşık %2) bir büyüme kaydederek 8.6 milyar euroluk bir büyüklüğe ulaştığını bize gösteriyor.
Gelir artışı etkileyici
Avrupa futbolunun zorlu ekonomik koşullarda bile devam eden bu gelir artışını elde edebilme becerisinin etkileyici olduğunu belirten Deloitte Türkiye Spor Endüstri Lideri Burç Seven, şöyle konuştu: "Sporun kitleleri çekebilme ve sürükleyebilme becerisi temel bir güç olmaya devam ediyor. Bununla beraber başta Fransa, İtalya ve İspanya olmak üzere birkaç lig ve kulüp, izleyiciler için maç günü deneyimini iyileştirmekle ilgili bazı önemli zorluklarla karşı karşıya. Uzun vadede maç günü ve reklam avantajları elde edebilmek için planların hızlandırılması projelerin tamamlanması gerekiyor. Fransız kulüplerinin, Fransa'nın Euro 2016 ev sahipliği için hazırlıkları süren stadyum yenilemelerinden faydalanmaya başlaması lazım."
Yayın ihaleleri sektörü büyüttü
Deloitte Türkiye Spor Endüstri Lideri Burç Seven'in açıklamalarına göre; "Önceki on yılda elde edilen ortalamadan daha yavaş bir büyüme olsa da ekonomi genelindeki zorluklar düşünüldüğünde yine de istikrarlı bir performans olduğu görülüyor. Özellikle 2010-11 sezonunda başlayan yeni Premier Lig ve Serie A yayın sözleşmeleri, üst seviye futbolun kitleleri çekme becerisinin devam ettiğini ortaya koydu"
Türk futbolu Avrupa'nın en fazla gelir yaratan 7. ekonomisi
Avrupa futbolundaki bu parasal büyümenin doğal olarak Türk futbol ekonomisini de olumlu etkilediği Deloitte'un raporundan görülüyor. Yine aynı rapora göre, Türk futbolu ise bir önceki yıla oranla 137 milyon euro büyüyerek 515 milyon euro'yla Avrupa'nın en değerli 7'nci ligi konumuna yükseldi.
Benim çalışmalarıma ve düşünceme göreyse, Türk futbolu Avrupa'nın en fazla gelir yaratan altıncı ekonomisiyken, bu sene yerini Rusya'ya bıraktı. Yani, biz en çok gelir yaratan yedinciliğe yükselmedik, bir sıra kaybederek yedinciliğe düştük.
Yine benim hesaplamalarıma göre Türk futbolunun parasal büyümesinde henüz krizin etkilerini görmedik. Bu nedenle Türk futbolu parasal büyüklüğünü bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde on bir artırarak 525 Milyon Euro'dan 585 Milyon Euro'ya yükseltti.
Yaşadığımız şike skandalının parasal etkisini biz ancak 2011-12 sezonu değerlendirmelerinde, bazı kulüplerimizin Avrupa'dan men edilmelerinin ekonomik ve mali etkisini de 2012-13 sezonu değerlendirmelerinde göreceğiz.
Avrupa futbolundan daha hızlı büyüdük
Türk ve Avrupa futbolunun son on yıl itibariyle parasal büyüme gelişimlerini aşağıdaki tabloyla sizlerle paylaşıyoruz. Bu tabloya göre; Avrupa futbolu son on yılda ekonomik olarak gelirini %156 artırırken, aynı dönemde biz %290 artırdık.
Parasal büyüdük ama sportif rekabette geride kaldık!
Son on yıla ilişkin daha önceden ortaya koyduğum tezi tekrar sizinle paylaşmak istiyorum.
Türk futbolu son on yılda parasal gelirlerini yüzde 290 oranında artırabilme başarısı göstermişken, aynı başarıyı ne yazık ki, sportif performansta gösteremedi ve 2000'deki UEFA ve FIFA sıralamamızın gerisine düştük.
2000 yılında UEFA'da 7. sıraya, FIFA sıralamasında ise 29. sıraya kadar yükselen Türk futbolu bu gelişimini sportif gelişime yansıtamadı ve hızla sıra kaybetti. Buna göre Ruslar ise hem sportif, hem de parasal olarak yukarı yönlü hareket ettiler.
Milli takımımızın özellikle 2000 Avrupa Şampiyonası'na katılım öncesi oynadığı eleme maçlarından kazanılan puanlar ve daha sonra 2 Dünya Kupası eleme ve finallerinde kazandığı maçlar ile ülke puanımız hızla yükselmeye başlamış ve sonuçta 2000 ile 2004 arasında FIFA ülke sıramız 29. sıradan 8. sıraya kadar yükselmiştir. Ancak geçen on yıllık süreye bakıldığında, Türk futbolunun FIFA sıralaması olarak çok fazla yükselemediğini, 2000 yılındaki sıralama derecesinin altına düşüldüğü görülüyor.
2000-2011 arasında kulüpler bazında Türk futbolunun, milli takım bazlı FIFA sıralamasına göre daha iyi bir performans ortaya koyduğu görülmektedir. Nitekim yukarıdaki tabloya da göre 1999-2000 sezonunda Galatasaray'ın topladığı puanlar UEFA Ülke katsayısı sıralamasında ülkemize önemli avantajlar sağlamıştır. 2000 yılında UEFA Kupası'nın kazanılması ve izleyen iki yılda yine Türk takımlarının ve de özellikle Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı başarılı maçlar ve 2000-01'de çeyrek finale çıkma başarısı bir sonraki yılda ise gruplardan çıkma performansı Türkiye'yi UEFA'da Özellikle kulüpler bazında daha yukarılara taşımıştır. Ülke sıramız UEFA'da 2000 yılında 7. Sıradayken, 2011 yılında 10 sıraya gerilemiş durumda görünüyor.
Sonuç
Türk futbolu Avrupa'da yarattığı gelir bakımından Avrupa'nın en büyük yedinci ekonomisi konumunda olmasına karşın, içinde bulunduğu sorunlara çözüm bulmada gerekli yeterliği göstermemesi, onu sportif olarak olumsuz etkilemiş ve buna bağlı olarak Türk futbolu irtifa kaybetmeye başlamıştır. Orta ve uzun vadede sportif yetersizlik, parasal performansta da doğal olarak bir küçülmeyi beraberinde getirecektir. Özellikle yaşadığımız şike skandalı ve bazı kulüplerimizin finansal yetersizlikleri nedeniyle UEFA Avrupa Ligi'nden men edilmeleri Türk futbolunda ekonomik anlamda bir küçülmeye de neden olabilecektir.
Kısacası, Türk futbolu son on yılda gerek milli takımlar, gerekse kulüp futbolu bazında sportif başarıda beklenen performansı sergileyememiş, aksine on yıl öncesinin gerisine düşmüştür. Sportif performans yeterli olmamasına karşın geçen on yıllık süreç içinde Türk futbol pastası sürekli büyümeye devam etmiştir. Beklenen ve olması gereken sportif performansa dayalı bir mali başarı veya mali başarının sonunda gelmesi gereken bir sportif performanstır. Oysa Türk futbolu sportif başarıdan bağımsız, futbol otoritesi destekli naklen yayın gelirlerine göbeğinden bağımlı, kendi iç dinamikleriyle gelir yaratamayan bir lig haline gelmiştir. Kısacası, ülkemizde futbol gelirleri "dış destekle" artarken, sportif performans düşmeye başlamıştır. Bu çok doğal ve sürdürülebilir bir durum değildir aslında. Futbolumuz kendi iç dinamikleriyle gelir yaratmakta zorlandığı için Avrupa ile rekabet edebilecek bir kalite düzeyi ve rekabetçi yapıya da ulaşamamıştır
En hızlı büyüyen lig: Türkiye Süper Lig
2009-2010 sezonunda 378 milyon euroluk ekonomik gelire ulaşan Türkiye Süper Lig'i geçtiğimiz sezon yayın gelirlerinin artmasıyla 515 milyon euroya ulaştı. Kazancını bir yılda 137 milyon euro arttıran Süper Lig, Avrupa'nın en hızlı büyüyen ligi oldu.
İngiliz Premier League, 2010-11 sezonunda kulüplerinin ürettiği 2.5 milyar euro gelir ile dünya futbolunda lider lig olmayı sürdürdü. Ortalama 42 bin 100 seyirciyle Avrupa'nın en çok futbol taraftar kitlesine sahip ülkesi olan Almanya'da reklam gelirleri de arttı. İspanya'nın La Liga'sı ise 74 milyon euroluk büyüme ile 1.7 milyar euroyu buldu. La Liga'da reklam ve yayın geliri artarken maç günü gelirler bir önceki yıla göre yüzde 3 düştü.
Serie A, 1.5 milyar euro
İtalya'nın Serie A ligindeki gelir 2010-11 sezonunda 21 milyon euro arttı. 1 milyar 553 milyon euroya ulaşan ligde yayın hakları öne çıktı. Serie A yayın haklarının toplu olarak satılmasına geri dönüş, hem gelir artışı getirdi hem de kulüpler arasında gelirin daha dengeli dağılmasına yardımcı oldu. Fransa'nın Ligue 1 kulüplerinin gelirleri ise 32 milyon euro yükseldi. Ligin geliri 1 milyar euro'yu geçti.