Avrupa'da yeni dönüm noktası (aşağı !)

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ [email protected]

Krizin kısa tarihini hatırlayalım. 2007 Ağustos'unda Bear Stearns'ün Avrupa'daki iki fonu sıkıntıya girdi. Bu krizin kapıyı hafiften çalmasıydı.  Krizin miladını 2008'in Ekim'i olarak alırsak üçüncü yılın içindeyiz. Krizi tetikleyen sebepler ABD kaynaklıyken Avrupa'daki zayıflıklar sebebiyle depremin merkezi Atlantik'in iki tarafı arasında gidip geldi. Avrupa içinde de zayıf halkalar batıdan doğuya oradan ortalara doğru gidip geldi. Şu anda dikkatler Avrupa genelinde. Ancak Amerika en az Avrupa kadar sıkıntılı; bu ekonominin uzun süreli, makroekonomik sürdürülebilirliği kuşkulu.

2008 yılından itibaren bu köşede ve çeşitli uluslar arası ve yerel toplantılarda krizin etkilerinin beş-altı yıl sürebileceğinin altını çizdim. Bunun altında önceki büyük kriz olan 1929'un incelenmesi yatıyordu; o krizde "geri dönüş" merkez ülkelerini bırakın Avustralya gibi çevre ekonomilerinde dahi 5-7 yıl arasında değişmişti. Tek dipli- çift dipli durgunluk magazininin gösterişi bir tarafa bu sade öngörü maalesef doğru çıkıyor. 2009 yılının sonlarında uluslararası kurumlar ve gözlemcilerin büyük kısmının "çıkış senaryolarını" konuştuğu dönemlerde de bu köşede bu tartışmaların prematüre olduğunu söylemiştik.

Bu köşede (ve yine diğer değişik forumlarda)  2008'den itibaren altını çizdiğim bir nokta da euro-dolar paritesinin düşük frekanslı zigzagları öngörüsüydü. Bunun da altında yatan "hikaye" ise, yukarıda değinildiği üzere, Atlantik'in her iki kıyısının birbiriyle yarışır derecedeki makro dengesizliklere sahip olmasıydı.  Yatırımcı dikkati okyanusun bir doğusuna bir batısına bakıp her ikisinde beyaz atlı kurtarıcının geldiğini göremedi ve bu da euro-dolar arasındaki zigzagları doğurdu.

2011'in ikinci yarısında ise daha belirgin olan hikaye "kaliteye kaçış" oldu. Kafası karışan ve paniğe kapılan yatırımcı güvenli limana gidecekti. Ancak o güvenli liman acaba hangisi olmalıydı. Sürpriz: makro istikrarı kuşkulu ve notu inen ABD bonoları ve daha mantıklı olarak Alman Bund'ları ve İsviçre kağıtları seçildi. Bu kağıtların faizleri rekor seviyelerde aşağı inerken Yunanistan, İtalya, İspanya  ve İrlanda gibileri bırakın Fransa kağıtlarının faizleri dahi düşen güvene paralel olarak yükseldi. İtalyan kağıtlarında faizleri yüzde 7'leri aştı. Aritmetik olarak bunlar İtalyan borç dinamikleri açısından çok sıkıntılı rakamlardı.

Geçen hafta ise bambaşka bir gelişme oldu; bu gelişme eğer devam ederse Avrupa ekonomisi için çok ciddi bir (aşağı) dönüm noktasına işaret ediyor. Altı milyar euroluk Alman bono ihracının 2 milyarlık kısmının satılamaması yakın tarihte ilk defa oluyor. Eğer bu talep düşüklüğü Alman liderlerine (ve ekonomisine) bir güven düşmesinden kaynaklanıyprsa Avrupa ekonomisinin en önemli çıpası ortadan kalkıyor demektir. Böyle olup olmadığının işaretlerini  önümüzdeki aydan itibaren almaya başlayacağiz.

Eğer Alman bonolarına güven kalmadıysa AB bonoları fikri doğrudan rafa kalkacak. Tek alternatif olarak da Avrupa Merkez Bankası kalacak. Buna karşı çıkan Draghi'nin başkanlığındaki AMB ise güvenilirliğini kaybedeceği korkusuyla buna karşı çıkacak. Haklı da. Ancak işin sonunda büyük ihtimalle mecbur kalacak. O zaman da geç kalınmış olması büyük ihtimal. Avrupa'ya geçmiş olsun demek istiyoruz ama başın sağ olsun diyeceğiz gibi gözüküyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018