Avrupa Merkez Bankası kararları bizi nasıl etkiler?
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Eylül toplantısında da tıpkı Haziran toplantısında olduğu gibi beklentileri de aşan kararlar aldı. ECB, Euro Bölgesi’ni tehdit eden defl asyon riskini bertaraf edebilmek için kendine özgü yollarla parasal genişleme politikaları ortaya koyuyor.
ECB’nin kararları, piyasalarda FED’in parasal genişleme planlarının yaptığına benzer bir etki yaratacağı düşüncesine yol açıyor. Ancak bu beklenti gerçekçi değil. FED’in bankalara para pompalaması, borsaları yükseltirken global alanda gelişen piyasalara sıcak para akışını hızlandırmıştı. ECB’nin parasal genişleme planının bu etkiyi yaratma şansı yok. Bunun bir dizi nedeni var.
En temel fark iki mekanizmanın kurgusunda ortaya çıkıyor. FED bankalara para pompalarken kredilerin canlandırılmasını arzuluyordu ama pompaladığı paranın nasıl kullanıldığına karışmıyordu. Bankalar da bu parayı kredi vermek için kullanmak yerine daha hızlı yoldan para kazanmak için borsalara ve spekülatif araçlara koştular. ECB ise bankalara para pompalarken bunun reel sektöre ve tüketicilere kredi olarak kullandırılmasını garanti altına almaya yönelik mekanizmalar devreye sokuyor. Bu fark nedeniyle, ECB’nin parasal genişlemesi FED benzeri bir sıcak para dalgası yaratmayacak.
İkinci önemli fark menkul kıymetlerde. ECB, FED’den farklı olarak devlet tahvili almayacak sadece bankaların tüketici ve reel sektör kredilerine dayalı olarak çıkardıkları menkul kıymetleri alacak. Ayrıca ECB, alacağı varlığa dayalı menkul kıymetlerin sade ve şeff af olmasını gözetecek. Yani karmaşık riskli yöntemlerle yaratılan varlığa dayalı menkul kıymetleri ve riskli kredilere dayalı menkul kıymetleri almayacak.
Bu durum, ECB’nin parasal genişlemede bankalardan satın alabileceği menkul kıymet portföyünü ciddi ölçüde daraltıyor. Özellikle konut piyasasında balon riski ve Akdeniz ülkelerindeki yüksek batık kredi oranları, bankaların ECB operasyonlarına uygun varlığa dayalı menkul kıymet yaratma alanını kısıtlayacak. Bu nedenle ECB’nin varlığa dayalı menkul kıymet alımıyla bankalara vereceği para miktarı sınırlı bir boyutta kalabilir.
Tüm bunlar ECB operasyonunun sıcak para yaratma etkisini FED’e göre çok sınırlı tutacak. Ancak kısa vadeli faizlerin sıfıra yakın seyretmesi, sorunlu İtalya ve İspanya’nın 10 yıllık tahvil faizlerinin ABD’nin bile altına inmesi, “carry trade” eğilimini besleyecektir. Düşük faizlerle Euro borç alıp, bunu diğer ülkelerde yatırımlara akıtmak mümkün.
Bu paralar için en risksiz ve güçlü alternatif ABD. Daha fazla riske razı olan fonlar için gelişen piyasalar da bir alternatif. Büyük sıcak para dalgalarına dönüşmesi beklenmeyen bu paranın gelebileceği yerlerden birisi de Türkiye. Ancak Türkiye’nin ekonomik kırılganlıkları, politik belirsizlirleri ve jeopolitik riskleri nedeniyle, buradan kayda değer bir pay alma şansı yok.
Ekonomi cephesinde yüksek cari açık oranı ve yüksek enfl asyon, Türkiye’nin riskli görülmesine yol açıyor. Büyümenin potansiyelin altında seyrediyor olması da bir diğer faktör. İç politikadaki gerilimli seyir ve belirsizlikler de sıcak parayı tedirgin ediyor. Tüm bunlara ek olarak güneyimizde Irak ve Suriye’deki iç savaşın Türkiye’ye politik ve ekonomik yansımaları ciddi bir tedirginlik kaynağı. Kuzeyimizde ise Ukrayna krizinin dolaylı etkileri de Türkiye’nin risk hanesine yazılıyor. Tüm bunlar alt alta toplandığında Türkiye’nin yükselen piyasaları tercih edecek fonlardan eskisi gibi pay alması zor gözüküyor.
ECB’nin düşük faizle bir anlamda kur savaşına girmiş olması da Türkiye’yi iki yönlü olarak etkileyecek. Euro’nun değerindeki düşüş, Türkiye’nin Avrupa’dan elde edeceği ihracat gelirini törpüleyecek. Buna karşın Türkiye’nin dış borçları ve ithalatının ağırlıklı olarak dolara dayalı olması, Euro’daki değer kaybının Türkiye’ye faturasını daha da artıracak.
ECB operasyonlarının Türkiye’ye için yaratabileceği en önemli yarar, Euro Bölgesi ekonomilerinde hedefl ediği canlanmayı gerçekleştirmesi olabilir. Euro Bölgesi ekonomilerinin canlanması, Türkiye’nin ihracatını artırarak önemli bir katkı sağlar. Ancak bu tamamen ECB’nin politikalarının sonuç vermesine bağlı. Buna da çok umut bağlamamak lazım. Çünkü ECB politikalarının başarılı olmasının önünde bir dizi sorun var.
En başta Euro ülkelerinin sorunları, tek başına ECB’nin para politikalarıyla aşılabilecek nitelikte değil. Euro ülkelerinin ekonomileri arasındaki dengesizlikler ve yapısal sorunlar, ancak hükümetlerin çözebileceği konular.
İkinci olarak Euro Bölgesi’nde bankacılıkta sermaye yeterliliği ve batık kredi sorunu hala önemli bir engel. Bu durum, bankaların kredilerini, ECB’nin destek planlarına rağmen artırmalarını engelliyor..