Avrupa en iyi yıldızlarını bekliyor

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

2014 FIFA Dünya Kupası, hiç şüphesiz biz futbolseverler için yılın en önemli ve büyük olayı. Bu oyunu izlemeyi sevenler kadar oynamayı sevenlerin de turnuvayı sabırsızlıkla beklediğini söylersek, sanıyorum hatalı bir tespit yapmamış oluruz. Dünya Kupası gibi büyük turnuvalar, her zaman bitiminde sahneye çıkardığı yeni yıldızlarla da dikkat çekici olmuştur. Mevcut şartlarda dünya futbolundaki Real Madrid-Barcelona rekabetinin, içinde Cristiano Ronaldo – Lionel Messi kapışmasını da barındırdığı söylenebilir. Futbolseverlerin cevabını merak ettiği soru ise bireysel performanslar üzerinden yürüyen bu rekabete, yakın gelecekte yeni ortakların dâhil olup olmayacağı. Bu denli büyük bir yıldız doğmasa bile futbolcular açısından Dünya Kupası’nın çok önemli bir kariyer basamağı olduğu yadsınamaz bir gerçek. 
Uluslararası Para Fonu (IMF) için Stefan Szymanski tarafından kaleme alınan bir makalede şöyle deniyor: “Dünya futbolunun tepe noktası olan Avrupa ligleri, her futbolcunun rüyasını süsleyen bir basamak. Bugün Japonya, Kosta Rika, Nijerya ya da Kolombiya liglerinde oynayan oyunculardan bazıları yeni sezona milyoner olarak başlayacak çünkü kupadaki performanslarıyla Avrupa’nın önemli kulüplerine transfer yapacaklar.” 

En güçlü 10 takımda 8'i 

Avrupalı Avrupa futbolunun başarısı aslında son 20 yılda işgücünün serbest dolaşımı ile ilgili getirilen düzenlemelere ve sağlanan olanaklara dayanıyor. Avrupa Komisyonu tarafından yapılan tespitlere göre; genel işgücü dikkate alındığında %7 olan yabancı oranı, futbolda %33 seviyesine ulaşmış bile. Bugün dünyanın herhangi bir ülkesindeki futbolsevere en güçlü futbol takımını sorduğunuzda ortalama olarak saydığı 10 takımdan sekiz ya da dokuzu Avrupa Kıtası’ndan oluyor. Tesadüf mü? 1863’te İngiltere’de ortaya çıkan modern futbol, kısa zamanda dünya geneline yayılırken bu yayılımın önemli köşe taşlarından biri de 1930’da ilki düzenlenen Dünya Kupası olmuştu. Futbolun küreselleşme konusunda ne denli önemli olduğunu anlamak için şunu söylemek yeterli: Bugün FIFA’ya üye ülke sayısı, Birleşmiş Milletler’e üye ülke sayısından fazla. Bu denli büyük kitleleri peşinden sürükleyen futbolun kalbi olarak Avrupa Kıtası’nın gösterilmesi çok da yanlış değil. 2007’de dünya üzerindeki aktif/profesyonel 113 bin oyuncunun 60 bini UEFA bünyesinde top koşturuyordu. 2011’de yapılan başka bir araştırmaya göre ise gelirleri 16 milyar euroyu bulan Avrupa futbolu, bunun yaklaşık 7 milyar eurosunu oyuncu ücreti olarak dağıtıyordu. Güney Amerika’nın iki güçlü temsilcisi Brezilya ve Arjantin’in bir nebze dengeleyici ağırlıkları olmasa, milli takım bazında da Avrupa’nın listeyi silip süpüreceği görülüyor. Elbette ki, bu dominasyonun nedenlerinden en önemlisi, bugün bizim tartıştığımız ve mesafeli yaklaştığımız yabancı sınırlamasının Avrupa Birliği içinde fiilen ortadan kaldırılması. Uygulamanın başlangıç döneminde oyuncuların sık takım değiştirmeleri hatta aynı sezon içinde 2-3 farklı takımda oynama istekleri yapılan düzenlemelerle ortadan kaldırıldı. 80’lerden itibaren gelişen haberleşme olanakları ve uydu sistemleri yayın gelirlerini arttırırken, Avrupa futboluna da yeni yıldızlar gelmesine olanak sağladı. 1992’de sadece 9 yabancı oyuncunun top koşturduğu Premier Lig’de 2013 yılına gelindiğinde sayı 300’e dayanmıştı. 

Tüm bu gelişmeleri sayarken, 1995’te Avrupa Adalet Divanı tarafından Liege futbolcusu Jean-Marc Bosman lehine verilen ve literatüre “Bosman Kanunları” olarak geçen kararı da atlamamak lazım. Bu sayede futbolcular “kulüplerin malı” olmaktan çıkınca “serbest dolaşım” gerçek anlamını buldu. Sözleşmesi biten oyuncunun istediği kulübe imza atabilmesi, mali gücü elinde bulunduran Avrupa Kulüplerinin rekabette bir adım daha öne geçmelerini sağladı. O tarihte futbol üzerine kafa yoran pek çok uzman, bu kararın küçük kulüpleri ekonomik anlamda bitireceğini iddia etse de aradan geçen yaklaşık 20 yılda transfer rekoru birkaç kez kırıldı. Son olarak Gareth Bale 100 milyon euro sözleşme fesih bedeli ile Real Madrid’in yolunu tuttu. 

İyi futbolcu iyi yöneticiler şart 

Avrupa’nın “esnek işgücü piyasası” olarak adlandırılan yöntemle futbolda elde ettiği başarılar bir yandan daha fazla ödül anlamına gelirken, diğer yandan da ekonomik verimlilik probleminin masaya yatırılmasına yol açıyor. Stefan Szymanski tarafından son 10 yılda Premier Lig ve Championship takımları baz alınarak yapılan araştırmaya göre, kulüplerin ligi bitirdiği pozisyon ile oyuncularına ödediği toplam ücretler arasında kuvvetli bir korelasyon mevcut. Bu listede yükseliş gösteren takımların yeni kaynaklar yaratma konusunda başarılı ve başka kulüplere sattığı oyuncuların yerini kolaylıkla doldurabilen ekipler olduğu dikkatlerden kaçmamış. Bu da kulüplerin büyüyebilmeleri için iyi futbolcular kadar iyi yöneticilere de ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. 

Bakalım 13 Temmuz’daki finalden sonra hangi futbolcuların hayatları değişecek, kimler rotasını Avrupa’ya çevirecek?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016