Avrupa Birliği IMF'si
Avrupa Birliği'nin avro bölgesi derin bir kurumsal tasarım sorunu yaşıyor. Yunanistan ve İspanya'nın içinde bulundukları durum bu tasarım sorununu oldukça belirgin biçimde ortaya koyuyor. En temel sorun şu: Avro bölgesinde yer alan ülkeler için Avrupa Merkez Bankası tarafından tek elden yürütülen bir para politikası var. Buna karşın, her ülkenin maliye politikası farklı.
Her iki politika uyumlu oldukça sorun yok. Oysa Yunanistan örneği, iki politika arasında uyumsuzluk olduğunda ve bu uyumsuzluk yıllarca sürünce başa neler gelebileceğini gayet güzel gösterdi. Şu açık gerçek iktisat derslerinde öğretilir: Gevşek maliye politikası ile sıkı para politikası kombinasyonu eninde sonunda böyle bir karşımı tercih eden ülkenin başını belaya sokar.
Şüphesiz AB'ye ve özellikle de avro bölgesine giriş tasarlanıyorken Avrupalılar da farkındaydılar bu yalın gerçeğin. Temelde bu nedenledir ki zaten üye ülkelerin bütçe açıklarının ve kamu borçlarının belli sınırların üzerine çıkmamasını sağlamaya çalışan kurallar koydular.
Ama 'çalışan'; Yunanistan örneği bunun bazı durumlarda çalışmadığını kanıtladı herkese. Ülkelerin maliye politikasına ilişkin AB kurallarına uyup uymadıklarının denetlemediğini gösterdi son gelişmeler. Denetlenemeyince de, gevşek maliye politikası uygulamaya 'cesaret eden' ve bu cesaretini yıllarca sürdüren ülkelerin başı derde giriyor.
Bu durumda olan ülkelerin düze çıkabilmeleri için elbette her şeyden önce maliye politikalarını disiplin altına almaları gerekiyor. Kamu borcunu makul bir düzeye çekene kadar da bu disiplinin bayağı bir disiplin olması gerekiyor. Ama yıllarca muhasebe oyunları ile AB kurallarını 'atlatmayı' başaran ülkelerin bundan sonra 'tövbe ettiklerine' nasıl inanılacak?
Bu durumdaki ülkelerin uygulayacaklarına söz verdikleri maliye politikasının gerçekten 'sıkı' olduğunu denetleyecek kurumlara ihtiyaç var. Bu da yeterli değil. Mali uyumu daha az sancılı gerçekleştirebilmeleri için hiç olmazsa yurtdışına daha fazla mal satmaları gerekiyor. Bunun için paralarının değer kaybetmesi kısa dönemde onlara yardımcı olabilir. Oysa böyle bir olanakları yok; kendi paraları yok çünkü avro kullanıyorlar.
Bu tür ülkelerde yaşayanların mali uyum sürecini daha az acıyla atlatmalarının bir yolu daha var. Uygun koşullarla (düşük faiz ve uzun vade) dış borç bulabilirlerse, daha rahat manevra alanı bulacaklar. Uluslararası finansal yapıda bu işlevi IMF yerine getiriyor. Üstelik IMF ile anlaşma imzalandığında, yukarıda değinilen sorunlardan biri daha ortadan kalkıyor: Maliye politikasının kalitesi hakkında en ehil elden onay alınıyor.
Öte yandan AB para birliğinin sağlıklı yürüyebilmesi için IMF'lik bir durum olmaması gerekiyor. Bu nedenle AB, IMF'nin 'iç işine' karışmasını istemiyor. İstemiyor ama ortadaki sorun da öylece duruyor. Yunanistan gibi ülkeler maliye politikalarına nasıl ciddiyet kazandıracaklar? Toplumsal muhalefeti en aza indirerek bunu nasıl gerçekleştirecekler?
İşte bu nedenledir ki AB'nin kendi IMF'sini kurması gündemde. Üye ülkeler böyle istenmeyen bir durumda kalırlarsa, onların istikrarı sağlamalarına daha az acı çekerek yardımcı olacak bir kurum olacak Avrupa IMF'si. Bizim açımızdan bu konuyu ilginç kılan nokta sanırım açık:
Elalem kendi üyeleri ileride zor duruma düştüklerinde yardımcı olsun diye IMF benzeri bir yapı düşünüyor. Yani, bir nevi sigorta olarak görüyor böyle bir yapıyı. Biz ise krizden en çok etkilenen ülkeler arasında olmamıza karşın, IMF'ye başvurmadan, yani sigortamızdan yararlanmadan küresel krizi atlattık diye seviniyoruz. Artık bu nasıl atlatmaysa!