Avrupa Birliği ile yeni dönem (?)

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Gazetelerde flaş başlık; “Avrupa Birliği (AB), Gümrük Birliği anlaşmasının kapsamını genişletiyor.” Bu haberi ve gelişmeyi nasıl okumak lazım, neye yorumlamak lazım, biraz üzerine düşünmek gerekiyor. Elbette iyi tarafı var ve ona değinmeye çalışacağım. Ancak bir yandan, Türkiye’nin AB’ye girme süreci o kadar mı umutsuz halde ki, Gümrük Birliği anlaşması üzerine yoğunlaşıp, çözüm veya gelişmenin orada aranıyor olduğunu düşünmemekte pek mümkün değil. 1996 yılında başlayan Gümrük Birliği sürecinde, 20’nci yıla gelindi. O gün doğan bir çocuk bugün neredeyse iş hayatına atılmış durumda, 20 yıl çok önemli bir süre. Uzmanlığı AB olan bir kişi olarak, AB’nin bu konuda geç adım atmasından ötürü üzüntü duyduğumu sanırım fazlası ile belli etmiş oluyorum.

Avrupa Komisyonu, AB ile Türkiye arasındaki ticaret hacmini iki katına yani 300 milyar dolara çıkarma potansiyeli bulunan Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi süreci için AB Konseyi’nden yetki talep etti ve bu yetkiyi de resmen aldı. Bahse konu yetki talebi esnasında “Avrupa Komisyonu Konsey’den Türkiye ile AB arasında 20 yıldır var olan Gümrük Birliği anlaşmasının modernizasyonu için yetki istedi” denildi. Bu gelişme, Avrupa’nın beşinci büyük ticaret ortağı olan Türkiye ile daha sağlam ekonomik ve ticari ilişkilerin oturtulması için temel teşkil edecek görünüyor. Zaten şöyle yakın döneme de bir baktığımızda, biz ilgili anlaşmanın güncellenmesi ve genişletilmesi gerektiğini defalarca dile getirmiş ve bu yönde AB yetkililerinin dikkatini çekmeye çalışmış idik. Hatta Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek’de Reuters ile yıl ortasında yaptığı söyleşide Gümrük Birliği’nin hizmetler, tarım ve kamu alımlarını da içerecek şekilde güncellenmesine ilişkin etki analizlerinin hem AB hem de Türkiye tarafından yapıldığını belirterek, 2017’nin başlarında resmi görüşmelerin başlayacağını umut ediyoruz demişti.

Yukarıda da belirtmeye çalıştığım gibi, ne oldu da bu kez AB’nin kendisinden böyle bir talep geldi; siyasi ne gibi maksatlar güdülüyor da süreçte gaza bastılar, bunu anlamak zor. Bahse konu gelişmelerin, ticaretin yanı sıra demokrasi ve temel haklara saygının anlaşmanın temel unsurları arasında yer alacağına da işaret edilmesi de ayrıca dikkat çekici. Belki de buna takılmayıp, bu gelişmeyi lehe çevirmeye gayret etmeye odaklanmamız daha doğru olacak. Hali hazırda Türkiye-AB ticaret hacmi 160 milyar dolar civarında seyrediyor. Buna kamu alımlarını ve ziraatı dahil edersek ticaret hacmini iki katına çıkarabilir beklentisi bizi daha fazla pozitif düşüncelere iter durumda. Yapılacak değişiklik ile AB’ye gümrük kısıtlaması olmadan tarım, süt ve sanayi ürünlerini ihraç etmenin önünün açılacak olması hayli mutlu edici bir gelişme. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de Gümrük Birliği’nin tarım, gıda, hizmetler, kamu alımları ve üçüncü ülkelerle yapılan serbest ticaret anlaşmalarını kapsayacak çerçeveye yayılabilmesinin Türkiye açısından başarı sayılacağını belirtiyor.

Bir Alman araştırma firması olan Bertelsman’a göre Türkiye’nin Avrupa ülkelerinde gerçekleştirdiği tarım/gıda ihracatı yüzde 95’e varan artış potansiyeli taşırken hizmet sektöründe artış yüzde 430’a ulaşabilir. Bu durum Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasında (GSYH) yüzde 1.84’lük artışı da beraberinde getirebilir.

Yazımı tamamlamadan önce, TAYSAD Başkanı Alper Kanca’nın bir açıklamasına da değinmeden ve iki konuyu birleştirmeden de geçemeyeceğim. Kanca, Avrupa’da otomotiv sektöründe daha fazla rekabetçi olabilme adına ve lojistik maliyetleri düşürebilmek için yan sanayicilerin üç ülkeye lojistik merkez kuracağından söz etmiş. Gazetemizde yer alan bu haberde zaten, Türkiye için AB’nin, AB için ise Türkiye’nin önemini ortaya koyuyor. Hem böylesine cesaretli, hem de böylesine vizyoner bir karar karşısında ben sektör temsilcilerinin de, TAYSAD yönetiminin de önünde şapka çıkartıyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar