Avrupa Birliği ile tarımda gümrük birliği

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 1996’dan bu yana, 20 yıldır uygulanan Gümrük Birliği güncelleniyor. Güncellenirken kapsamı da genişletilecek. Tarım sektörünün de Gümrük Birliği kapsamına alınması öngörülüyor.

Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için resmi müzakereler önümüzdeki günlerde başlayacak. Bu süreçte, çalışmalar, Ekonomi Bakanlığı’nın koordinasyonunda Avrupa Birliği Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütülüyor.

Gümrük Birliği ile tarımın çökertileceğini söyleyenler olduğu gibi, rekabet gücünün artacağını düşünenler de var. Hükümet adına yapılan açıklamalarda ise, Gümrük Birliği’nin tarımda büyük bir dönüşüm getireceği ifade ediliyor.

Tarımın Gümrük Birliği kapsamına alınması tarımda nasıl bir dönüşüm sağlayacak? Tarım sektörü bundan nasıl etkilenecek?

Bu konuda farklı senaryolar var. Gümrük Birliği çalışmalarını sürdüren Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamalar tarım sektörünün nasıl etkileneceği konusunda önemli ipuçları veriyor.

4 farklı senaryo gündemde

Avrupa Birliği ve Türkiye’nin, Gümrük Birliği konusunda bağımsız kuruluşlara etki değerlendirme analizleri yaptırdığını hatırlatan Nihat Zeybekçi’nin değerlendirmeleri özetle şöyle: “Elde ettiğimiz sonuçlarla ilgili 4 farklı senaryo ortaya çıktı. Birinci senaryoda, Gümrük Birliği’nde yapısal sorunların çözüme kavuşturulması, hizmetler ve kamu alımlarında tam genişleme, tarımda yüzde 50 liberasyon. Bu senaryo gerçekleştiğinde Türkiye’nin milli gelirinde yüzde 1’lik bir iyileşme öngörülüyor. Dış ticaret noktasında ise Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihracatı yüzde 30’larda artarken, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihracatı ise yüzde 23’ler seviyesinde artış gösteriyor.

İkinci senaryoda, Gümrük Birliği’nin sanayide, hizmetler ve kamu alımları dahil tam entegrasyon olacak. Tarım ürünlerinin yüzde 100 açılımı, liberasyonu olacak. Tabii bu tedricen olacak. Bir anda tak diye değil.Bir program çerçevesinde olacak, bir seferde değil. Hizmetlerde,- sanayide,kamu alımlarında tam açılım. Bu bizim en başarılı olacağımız senaryo olarak görülüyor.

Üçüncü senaryoda ise, Gümrük Birliği’nin mevcut haliyle serbest ticaret anlaşmalarına (STA) dönüştürülmesi durumu var. Burada, ‘sizin bizi karar alma mekanizmalarına almanıza, üçüncü ülkelerle STA’lara taraf olmaya gerek yok. Kapsamlı bir Gümrük Birliği de yapmayalım. Bunu klasik bir STA’ya dönüştürelim’ diyoruz. Bu senaryo maalesef son derece başarısız bir sonuç ortaya çıkarıyor.

Dördüncü senaryo da ‘siyasi olarak ben seninle aynı mekanizmada olmayacağım. Üçüncü ülkelerle imzalanan STA’lara taraf olmayacağım ama sanayide, hizmetlerde, tarımda, kamu alımlarında klasik STA imzalayalım’ yaklaşımı bulunuyor.”

Tarımda tam liberasyon

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin en uygun senaryo olarak nitelendirdiği ikinci senaryo ile tarım ürünlerinin yüzde 100 liberasyonunu öngörüyor. Koruma duvarları kaldırılarak tarım ürünleri Avrupa Birliği ile rekabete girecek.

Bu senaryo ile, Türkiye’nin milli gelirinin 30-40 milyar dolarlık artış olması bekleniyor. İhracatının bugüne kadarki normal yüzde 10 büyüme trendinin dışında en sonuna geldiğinde yüzde 25’lik bir artış olması öngörülüyor. Avrupa Birliği’de ihracatta yüzde 25 artış sağlayacak.

Yapılan etki analizlerinden de anlaşılacağı üzere, Türkiye’yi en çok zorlayacak bölüm tarım olacak. Nihat Zeybekçi’nin de altını çizdiği gibi; Avrupa Birliği ile Türkiye’nin tarım politikaları arasında çok büyük farklar var.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi bu farklılığı şöyle ifade ediyor: “Biz tarımı, çiftçiyi, tarımsal üretimi,- tarımsal güvenliği sağlarken gümrük duvarları ile koruma politikaları uyguluyoruz.Bu politikalar ile buğdayı, mısırı, bir çok ürünü yüzde 140 yüzde 150 koruma duvarları ile koruyoruz. Et, buğday, sebze, meyve üretimimizi gümrükle koruyoruz. Bu korumadaki ana yaklaşım şu; çiftçinin alması gereken fiyatı, gümrük duvarlarıyla koruyarak tüketiciye ödetiyoruz. Yani 20-25 liraya tüketeceği eti 40-50 liraya tükettirerek parasını tüketiciye ödetiyoruz. Buğday dünyada diyelim ki, 200 lirayken, biz buğdaya burada 400 lira fiyat vererek, Toprak Mahsulleri Ofisi’ne, piyasayı öyle oluşturarak, yine farkı tüketiciye ödetiyoruz. Bu yanlış değil doğru ama farklı bir doğruyu Avrupa Birliği yapıyor. Piyasalarını açıyor, vatandaş ucuza tüketiyor. Eti 20 liraya tüketiyor, buğdayı bizim yarı fiyatımıza tüketiyor. Diğer gıda fiyatlarını bizim yarı fiyatımıza tüketiyor. Diğer taraftan da et, süt yumurta, tarım ürünleri üretene belirlemiş olduğu politikalarla bütçeden direk destek veriyor. Sonuçta üreticinin eline aynı para geçiyor. Fakat bunu tüketici ödemiyor, doğrudan bütçeden ödeniyor. Türkiye olarak biz de tarımı Gümrük Birliği’ne dahil ettiğimiz zaman böyle bir dönüşüm yaşayacağız.”

Rekabet eşit şartlarda olmalı

Türkiye ile Avrupa Birliği’nin tarım politikaları, uygulamaları dikkate alındığında Gümrük Birliği müzakereleri gerçekten de çok zor geçecek. Türkiye, tarım ürünlerinde yüzde 100 liberasyona gidecek. Gümrük duvarları kalkacak. Koruma kalkacak. Yüksek girdi maliyetleri ile üretim yapan tarım sektörü, Avrupa Birliği’nin yüksek desteklerle üretilen ürünleri ile rekabete zorlanacak. Bu şartlarda tarım sektörü deyim yerindeyse yerle bir olur.

Girdi maliyetlerinin çok yüksek, desteklerin ise düşük ve yetersiz olması nedeniyle üretim yapmakta zorlanan çiftçi, korumasız ve desteksiz nasıl üretim yapacak?

Özetle, tarımda gümrük birliği, sanayi veya diğer sektörlerdeki kadar kolay olmayacak. Sektörün buna hazırlanması gerekir. Tarımda gümrük birliğine gidilecekse, girdilerden başlayarak Avrupa Birliği’ndeki çiftçilerin sahip olduğu koşullar Türkiye’deki çiftçiye de sağlanmalı. Avrupalı çiftçi ne kadar destek alıyorsa Türk çiftçisi de o destekleri almalı. Avrupa’da çiftçi ne kadar korunuyorsa Türkiye’de de o oranda korunmalı. Eşit şartlarda bir rekabet olmalı. Aksi taktirde Türkiye’nin tarımı ve çiftçisi, Avrupa Birliği’ne yem olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar