Avrupa Birliği durgunluğun eşiğinde

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

İktisatçılar resesyonu (recession) durgunluk, depresyonu (depression) çöküntü, bunalım olarak tanımlar. Bu iki kavrama ilişkin meşhur da bir cümle var. Komşunuz işsiz kalırsa ekonomi durgunluk içinde, siz işsiz kalırsanız ekonomi bunalımdadır. Durgunluk ekonomide GSYH'nın düşmesidir, eğer bu oran %10'u aşarsa ekonomide çöküntü durumu var demektir

Son günlerde hem akademik yayınlarda, hem de genele hitap eden yayınlarda AB'nin durgunluk içerisine gireceğine ilişkin yazıların sayısı arttı. Avrupa ülkeleri durgunluğu 1929 krizi ile tatmıştı. Stagflasyonu yani durgunluk içinde enflasyonu da 1970'li yıllarda yaşamıştı. Şimdi yeniden durgunluğa girmekten korkuyorlar. AB'nin yetkili ağızları bunun seslendirmesinden bile rahatsızlar. Çünkü bedelinin ağır olacağını biliyorlar.

Korkunun ecele faydası yok, en hafif söylemle AB durgunluğun eşiğinde. Çünkü AB'de ortalama büyüme oranı %1,2 AB'nin yükünü çeken ülkelerden Almanya'da yılın ikinci çeyrek büyüme oranı %1.3, Fransa'da %0.1, İtalya'da ise ekonomi %0.2 küçüldü. Büyümedeki bu olumsuz tablo doğal olarak işsizliğe de yansıyor  ve AB adeta %10 işsizliğe çakılı kalmış durumda. Büyüme olmadığı için fiyatlarda artmıyor (AB enflasyon ortalaması %0.1 düzeyinde), yani aslında tehlike durgunlukta öteye gidiyor.

Büyümenin olabilmesi için toplam arzın artması da yetmiyor, bunun bir de talep edilmesi lazım. Talep ya iç talep olacak, yani AB içinde tüketim, yatırım harcamaları artacak, ya da dış talep yani ihracat artacak. İç talep uygulanan istikrar prgramı nedeni ile düşük faiz oranlarına rağmen kımıldamıyor, dış talepte biraz umut var. Çünkü Euro değer yitirdi, yani halk ağzı ile AB malları ucuzladı. Ancak küresel ekonomide büyüme oranı önemli oranlarda artmıyor, ABD'deki büyüme de tek başına AB'nin ihracatını kurtaracak gibi durmuyor.

Kriz sorumlusu Almanya olacak

Eğer AB durgunluğa girerse, bunun ana sorumlusu AB Merkez Bankası ve Almanya olacak. Çünkü istikrar programı konusunda en ısrarlı olan ikisi idi. AB'nin borçlu ülkelerinin içine düştüğü durumdan sadece o ülke halklarını sorumlu gören bu anlayış, bir taraftan vergilerin artmasını, diğer taraftan da ücretlerin aşağıya çekilmesini ve buna bir de kamuda işçi çıkarılmasını içeren program dayattılar. Sonuçta hane halkının geliri düştü, bu da doğal toplam tüketimi aşağıya çekti. Keynes yaşasa idi, bunlar Genel Teori'yi iyi okumamışlar derdi. Hatırlayın özellikle krizin ilk yıllarında nerede ise emekliler krizin sorumlusu olarak basının önüne atıldı. Buna karşın finansal piyasaların şişmesine ve sonunda çökmesine neden olan bankalar ve yönetcileri sütten çıkmış ak kaşık gibi sunuldu. Yani ECB ve Almanya aslında bankaları kurtardı.

AB krizi Türkiye'yi etkiler

Bu politikalara karşı belki on yazı yazmışımdır. Şimdi gelinen noktaya genede oh olsun diyemiyorum. Olan gene çalışanlara, küçük işletmelere olacak. AB'nin gireceği yeni bir kriz ihracatının yaklaşık % 40'ını bu ülke grubuna yapan Türkiye'yi de etkileyecek.

Umarız ECB ve Almanya istikrar programında gevşeme sağlayacak adımlar atar. Aksi takdirde 2015'te yeni bir krizii satın almış olurlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019