Avrupa bilmecesi devam ediyor
Şevket Keresteci / FİNANSİNVEST
Avrupa'da faiz artışlarının çekirdek üyelere sıçramasının, güçlü ülkelerin zayıf olanları desteklemede sınırlarına geldiğine işaret ettiği bir ortamda, Fed önderliğinde başlıca merkez bankalarından Avrupalı bankaların dolar sıkışıklığına koordineli bir likidite desteği geldi. ABD, Kanada, Avrupa, İngiltere, Japonya ve İsviçre Merkez Bankaları, dolar swap faizlerini 50 baz puan indirerek, dolar fonlamasın da ciddi sıkışıklık yaşamaya başlayan Avrupa bankalarını rahatlatmayı amaçlıyorlar. Her ne kadar pratikte Fed'in ECB'ye sağladığı bir likidite kanalından söz ediyorsak da, koordineli bir aksiyon, "sinyal etkisi" olarak daha fazla ses getirdi. Bu gelişme, ülke borçları ve bankacılık sistemiyle ilgili temel dinamikleri değiştirmese de, "psikolojik" etkisiyle dahi, yılın geri kalanında bir "olay şoku" riskini hafifletmesi açısından kısa vadeli risk iştahını destekleyecektir. Merkez bankaları 2008 yılında da swap kanallarını yoğun olarak kullanmış ve Ekim 2008'de koordineli faiz indirimine gitmişlerdi.
İtalya ve İspanya gibi ülkelerin 2012'deki yüklü ödeme takvimi ve finansman ihtiyacı göz önüne alınırsa, bu ülkelerin piyasa erişimini sağlıklı olarak sürdürebilmesi için, ECB, IMF ve EFSF'nin daha fazla gecikmeden krize müdahil olmaları gerekiyor. İkinci maddedeki gelişmenin (sorunlu ülkelerde yapısal reformların hızlandırılmasıyla da birlikte) ilk maddeyi de tetiklemesi umuluyor. Ancak AB antlaşmasında gereken değişiklikler oldukça uzun zaman alacağından, Almanya ve Fransa ara bir formül üreterek ülkeler arası anlaşmalar ile, daraltılmış bir mali birlik oluşturmayı planlıyor. Zayıf ülkelerin ise bu birliğe dahil olup ECB fonlarına erişim sağlamak için mali bağımsızlıklarından feragat etmeleri hedefleniyor. Bu ülkelerin, daraltılmış mali entegrasyon çatısının dışında kalmamak için reform süreçlerine hız vermeleri gerekecek.
Almanya'nın liderliğinde AB'de Euro Bölgesi odaklı bir antlaşma değişikliğine gidilmesiyle mali birliğe dönük ilk adımların atılması bekleniyor. Bunun da bugüne kadar ikincil piyasadan tahvil alımlarında elini daha fazla açmayan ECB'nin ülkelerin taahhütleri karşısında "peşinen güven duyarak" daha cömert tahvil alımlarına gitmesinin önünü açması umuluyor. 27 ülkeli AB genelinde yapılacak bir antlaşma değişikliğinin alacağı uzun zaman düşünülerek, tüm üyelerin katılımını gerektirmeyen "Schengen Modeli"ne benzer şekilde, Euro Bölgesi içinde ülkeler arası bir "istikrar paktı"nın 2012 başında devreye sokulması planlanıyor. Bu şekilde oluşturulacak "daraltılmış" bir mali birliğe dahil olmayacak ülkelerin nasıl etkileneceği konusu ise muallakta. Plana göre, en azından AB antlaşması değişiklikleri hayata geçene kadar, bölgenin zayıf halkalarının mali birlik içinde kalabilmeleri için bütçe kontrolünde bağımsızlıkları ellerinden alınacak şekilde sıkı bütçe disiplinine tabi tutulmaları öngörülüyor. Daha fazla piyasa ateşi altında kalmamak ve ECB fonlamasına erişim sağlamak için, zayıf ülkelerin bu kurallara boyun eğmesi bekleniyor.
Cuma günü Almanya Başbakanı Merkel'in ülke parlamentosunda yapacağı konuşmada mali birliğe dönük önemli sinyaller vermesi bekleniyor. Almanya, politik kaygılarla şu an için ayak dirediği "ortak tahvil" konusunda, mali birliğin oluşturulması sonrasında "evet" demek durumunda kalabilir. Ancak bunun oluşturulması daha oldukça uzun bir zaman alacağı için en erken 2012'de gündeme gelmesi beklenebilir. EFSF'nin etki gücünün arzulandığı kadar artırılamaması üzerine, IMF'nin krize müdahale etmek için daha etkin bir rol oynaması ihtiyacı doğuyor. Ülkeleri doğrudan fonlayamayan ECB'nin "gözden geçirme" programları kapsamında ülkelere koşullu borç verebilecek olan IMF'ye kredi temin etmesi akla gelen en yatkın açılım. Mali birliğe dönük girişimler sonrası, ECB'nin ayrıca sorunlu ülkelerin reform çabalarına "peşinen güven duyarak", ikincil piyasadan tahvillerini daha agresif olarak almaya başlaması da kaçınılmaz olarak gerekebilecek.
TCMB Başkanı Erdem Başçı'nın dün "gereken parasal sıkılaşmanın yapıldığını ve faiz koridorunun daha fazla genişletilmesine gerek olmadığını" belirtmesi, yurtdışında merkez bankalarının koordineli şekilde likidite desteği adımı atması, Avrupa Merkez Bankası'ndan önümüzdeki hafta faiz indirimi beklentisi ve Hazine'nin borçlanma takviminin rahat geçecek bir Aralık ayına işaret etmesi kısa vadede faizlerde gevşeme alanı yaratıyor.