Avrupa 1: Yapıdan kaynaklanan sorun

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Avrupa meseleleri ile uğraşmaktan kurtulamadık. Her gün Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin problemi geliyor gündeme, sorun çözüldü derken bir başka ülkenin sorunları giriyor devreye. Sanki bu süreç bitmeyecekmiş gibi bir durum var. İşin içinden çıkılamıyor bir türlü.

Belki siz de benim gibi "bir yerde bir yanlış yapılıyor" duygusuna kapılmış durumdasınız. Avrupa neredeyse iki senedir ülkeden ülkeye zıplayarak dolaşan bir iktisadi sorun ile boğuşuyor. Ülke adı değişse de uğraşılan problemin niteliği değişmiyor. Sadece boyutu büyüyor, bulaşıcılığı yükseliyor.

Bunca süredir aynı sorunla uğraşıldığına göre bir yerde yanlış yapılıyor demektir. Kendi adıma sorunun yeterli kapsamda tanımlanamadığı, gereken netlikte algılanamadığı dolayısıyla ilgili unsurlar tarafından içselleştirilemediği kanısındayım. Zaten süregelen tartışmalarda olayın failinin sürekli değişiyor olması da Avrupa bu tür sorunların yaşandığına işaret ediyor. Dikkat ederseniz bir gün failin siyasetçiler olduğu düşünülüyor, ertesi gün Avrupa Merkez Bankası'nın sorun yarattığı savunuluyor,  sonraki gün de piyasalardaki spekülasyon hırsının sorumlu olduğu ilan ediliyor.

Düşüncelerimi netleştirebilmek için bu konuda birkaç metin yazdım. Kendim için yazdığım bu yazıları sizinle paylaşmak istiyorum. Bu gün sorunun ne olduğu meselesi ile başlıyoruz.

                                              *               *                      *  

Avrupa Birliğinde sorunun temelde yatan bazı yapısal katılıklardan ve Birliğin kurgusunda yatan bazı yetersizliklerden kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak bunların görünülürlüğü çok kısıtlı. Bu nedenle geri planda kalıyorlar ve güncel algıya konu olmaları pek mümkün olmuyor.  Bu durumda temel sorunların ürettiği semptomlar güncel aklı daha çok işgal ediyor, temel onarılmadığı için de aynı sorunlara takılı kalmaktan kurtulmak mümkün olmuyor.

Temel sorunlardan  birisi  Avrupa'nın yaşadığı  yapısal katılık. Bazı Avrupa ülkelerinin birlik kurarak bir araya gelmiş olmalarından kaynaklanmıyor bu sorun. Yüzyılların mirası ve tüm kıtaya yayılmış bir sorun bu. Derinine inince,  sözkonusu yapısal katılığın kaynağını kıtanın sömürgeci zenginliğine, uzun süre oynadığı liderlik rolüne  ve daha sonra devreye girmiş olan "refah devleti"  pratiğine kadar götürmek mümkün.

Kaynak ne olursa olsun bu yapısal katılık kıtanın küreselleşme dinamiğini algılamasını kısıtladı.  Yaşlı kıta küreselleşmenin dayattığı  rekabetçi  dönüşümden geçerek  gerekli  piyasa tepkilerinin oluşacağı esnek bir yapı oluşturmayı beceremedi.  Sonuçta Avrupa tarihsel yapılanmasını sürdürdü ama özel konumunu koruyamadı  bu konumun sağladığı nimetlerinden yararlanmayı sürdüremedi.  

*                    *                     *

Bu tarihsel bir süreç kuşkusuz. Sürecin bugünün sorunlarına bağlanması ise sonuçlarıyla ilgili. Tarihsel konumunun getirdiği ekstra imkanları sürdüremeyen, bunun yerine zengin ve üstün yaşama standardını beslemek için gereken kaynağı üretecek yeni bir yapı da koyamayan  yaşlı kıtanın küçülüp, daha sınırlı imkanların elverdiği yaşam standardına gerilemesi gerekiyordu. 

Avrupa buna yanaşmadı. Ama bütünüyle tepkisiz de kalamadı. Bir araya gelip, eski düzeni bir arada sürdürmeye karar verdiler.  Avrupa Birliği kendi içinde var olan imkanların paylaşılma kurallarını düzgün biçimde oluşturamayınca sonuç değişmedi. Küçülüp, bir adım geri atması gereken ülkeler bu defa Birliğin  imkanları ile bundan kaçınma olanağı buldu.

Ama yaşlı kıtanın kaderini değiştirmedi bu.  Birlik üyesi ülkeler içinde dönüşüp,  kaynak üretenler bunu yapmaya yanaşmayanlara kaynak sağladı bir süre. Küresel kriz bu tabloyu değiştirdi. Avrupa Birliği'nin kurgusundaki zafiyetler de değişen tablonun su üstüne çıkarttığı  sorunların üstesinden gelinmesini engelledi.

Bugün birçok Avrupa ülkesinin yaşadığı sorunların temelinde bu sürecin yattığını düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018