Atış serbest!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

 

 

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ağustos ayı sınai üretim rakamı, bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yüzde 1.5 oranında gerilemiş. Söz konusu veri bu senenin üçüncü çeyrek döneminde büyüme olmayabileceği kanaatini güçlendiriyor. Aynı zamanda ders niteliğinde önemli bir bilgiyi de bünyesinde barındırıyor. Yapısal sorunların ciddi ve eğilimlerin sürdürülebilir olmadığı koşullarda evdeki hesaplar çarşıya uymuyor. Herhangi bir eğilimin yönünü değiştirmek zaman alıyor, beraberinde ciddi yan tesirler de yaratıyor. Hem iç talepteki mevsimlik canlanmanın umulanın gerisinde kalması, hem de dış satım imkânlarımızdaki daralma bu sonuçta etkili olmuş gibi görünüyor. Ayrıca yapısal sorunlara bağlı olarak ekonomideki etkileşimin iyi çalışmaması, paranın devir hızının gerilemesine bağlı sıkıntılarda da katkı yapmış olabilir.

Sınai üretim rakamından türettiğimiz dersin, ekonomi yönetimi tarafından açıklanan Orta Vadeli Plan hedeflerinin belirlenmesinde pek dikkate alınmadığını görüyoruz. Ayrıca gerek küresel düzeydeki ve bulunduğumuz coğrafyadaki olumsuzluklar pek hesaba katılmamış. Önümüzdeki üç yılda her şeyin daha iyiye gideceği öngörülmüş, ya çevre koşullarının bu durumu destekleyeceği ya da mucizeler yaşanacağı varsayılmış!.. Ekonomi bu yılın ikinci yarısında kontrollü bir şekilde kalkışa geçecek, büyüme ivmelenecekmiş, enflasyon yavaş da olsa gerileme eğiliminde olacakmış; cari açık kontrollü bir şekilde geriler iken bütçe disiplini korunacakmış; iç tasarruflar artacak ve dış finansmana olan bağımlılık azalacakmış; yapısal sorunlar çözülecekmiş… Tedbirli gitmek böyle oluyormuş! Ya gaza basılsaydı ne olurdu acaba?.. Bir hedefler bir de çevrenize baktığınızda kafamız karışıyor, aynı dünyada yaşamadığınızı düşünmeye başlıyorsunuz… İyimser veya kötümser olarak nitelemek gerçekle hedefler arasındaki mesafeyi nitelemek için kullanılır, fakat söz konusu hedefler setinin gerçeklerle bağını ölçmek tek kelime ile imkânsız…

Gerek üreten

Gerek üreten, gerekse tüketen kesimlerin azalan rekabet gücü ve faaliyet gelirleri nedeniyle çok yorgun olduğu, borçların kontrolsüz bir şekilde büyüdüğü tümüyle ihmal edilmiş. Bu ortamda faaliyet gelirleri artmadan tasarruf oranı nasıl yükselecek ve kredi kalitesi bozulmayacak? Mevcut koşullarda tüketim ve yatırım eğilimini daha yukarı çekmek nasıl olacak? Para veya maliye politikası uygulamaları ile aşırılıkları zorlamanın Türkiye ekonomisine faydası mı olur, yoksa zararı mı?

Diğer taraftan Suriye merkezli sorunlar yumağının, küresel ölçekte çıkar çatışmasının merkezi haline geldiği ve ülkemizin de komşuları aleyhine taraf durumuna düşürüldüğü ve onlar nezdinde ciddi itibar kaybettiği yine tümüyle görmezden gelinmiş. Güçlülerin hukukunun belirleyici olduğu bir ortamda insanlık hukukundan dem vurmak ya olup bitenleri hiç anlamıyor ya da masal anlatıyor olmaktır… Reel politik açısından baktığınızda ticaret yollarının kontrolü açısından Suriye önemli bir ülkedir ve bölgedeki insanların durumu çatışma içine girenlerin önemsediği bir konu değildir. ABD'nin başını çektiği blokla Rusya-Çin eksenli blok arasındaki çıkar çatışmasında bazı komşuların rejiminin değişmesine yönelik taraf olmak büyük bir kumardır. Türkiye, eğer gerçekten insanlık hukukunu gözetiyor olsa idi durum iç savaşa dönüşmezdi; diğer blok aktif rol alıp sahneye çıkmak gereği hissetmeyebilirdi…

Türkiye açısından ekonomi ve Orta Vadeli Plan hedeflerine yaklaşmak önemli ise dış politika tercihleri değişmek zorunda kalacak; yok öyle değil ise içeride ve dışarıda herkes her şeyi yeniden değerlendirmek zorunda kalacak ve anormal dalgalanmalar yaşanacak. Eğer plan hedeflerinin misyonu gündemi farklılaştırarak bir süre için beklentileri yönlendirmekten öte gitmiyor ise durum bellidir!.. O zaman siyasi iradenin frene basmak olarak tanımladığı yönlendirmenin de aslında gaza basmak anlamında olabileceği dikkate alınmalıdır!.. Suriye'nin durumu Libya'nınkine hiç benzemiyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar