Athena’nın flütü Galway’in ellerinde

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Onun öyle çok kaydını dinledim ki… O zamanlar “youtube” falan yoktu… Sevgili Dostum Kâmil Şekerkaran’dan duymuştum ilk kez, hemen çalmıştı. Nasıl etkilenmiştim… Yurtdışı seyahatlerinde kayıtlarını bulup dağarcığımı genişletmeye çalışmış; plaklar, kasetler yerini CD’lere bırakınca coşkumu hiç yitirmeden satın almaya devam etmiştim James Galway yorumlarını… Yani bugüne kadar sattığı 30 milyondan fazla albüme (kendi söylediğine göre Maria Callas da bu rakamlara ulaşmış!) benim de karınca kararınca da olsa katkım vardı!

Ama sahnede hiç dinlememiştim. “Ah, yıllar geçiyor, üstat 70’ine de geldi, aynı salonda, ‘sihirli flüt’ü izleyemeyecek miyim?!” diyordum. 70. doğumgününün hemen ardından İsviçre Alpleri’ndeki evinde merdivenlerden düşerek sağ dirseğini incitip sol bileğini kırınca, bırakın seyretmeyi, “bir daha flüt çalamayacak mı?!” diye endişelenmeye başlamıştım.

Neyse ki korktuklarım gerçekleşmedi. Kazadan 3 ay sonra konserlere başladı. Geçtiğimiz günlerde de Zorlu Center PSM’ye bir performans için geleceğini öğrenince hemen yerimi ayırttım...

Flüt kelimesinin kökeni, eski Latincedeki flautare sözcüğü. Üflemek ya da rüzgârın sazlar ve kamışlar arasından geçerken ses çıkarması anlamına geliyor. Günümüzden 4 bin 500 yıl önce Çin’de bambu kamışlarından yapılmış biçimiyle karşımıza çıkıyor ilk kez.

Mitolojide ilk flütü çalan, Tanrıça Athena. Athena flütünü, bugünkü Afyonkarahisar ili Dinar ilçesinin yerinde kurulu Eldere şehrinde bulunan göldeki sazlardan kendi elleriyle yapmış. Efsaneye göre flütü icra ederken sudaki yansımasında yanaklarının şiştiğini görünce kendinden tiksinerek aleti yok etmiş!

Galway ise üyelerinin neredeyse tamamının flüt çaldığı Kuzey İrlanda, Belfastlı bir aileden geliyor, böyle bir şansı yok! 1939 doğumlu. Daha okula bile başlamadan flüt elinde, doğal olarak da Londra’yı, Kraliyet Müzik Koleji’ni tercih ediyor. Yıllardır “Altın Flütlü Adam” olarak tanınıyor.

Konser günü Zorlu’nun Performans Sanatları Merkezi’nin Drama Sahnesi’nin önden üçüncü sırasına, üstadı 3-5 metre mesafeden dinleyebilecek şanslı kişilerden biri olarak yerleştiğimde, ruhumu sükûna kavuşturacak 2 saat başlıyordu.

Galway, usta yorumculuğunun yanında espritüel kişiliğiyle de dikkati çekti konser boyunca. İlk bir saate yaklaştığımızda, belki kazanın da etkisi ile sanıyorum ki yorulup konsantresi azaldığında “flütümü dinlendirmem gerekiyor, size kötü çalmak istemiyorum” dediğinde; yersiz alkışlamalara gülümseme ile karşılık verdiğinde; konser öncesinde piyanistin nota defterini çevirecek gönüllü aradığında, notaları görebilmek için ışıkların ayarlanması ile uğraştığında hep sempatik, hep espriliydi.

En çok istediklerimden biri gerçekleşmişti; iyi bir ses düzeni ile donatılmış sahnede Galway vardı. Bizler, harika ezgiler dinliyorduk: Dvorak, Saint Saens, Gaubert, İrlanda halk şarkıları, Doppler, Morlacchi.. derken eve dönüşte arabanın CD çalarında da devam etti Galway’in sihirli flütü... Unutulmayacak bir akşamdı...

Yazımın sonunda söylemesem olmaz, dünya son üç, dört yıldır Denis Bouriakov dinliyor. Flütün gelmiş geçmiş bütün ustalarından daha iyi çaldığı, bir “mucize” olduğu söyleniyor. İnternette kayıtları var. Lütfen dinleyin. Ben de bir süredir koleksiyonumu oluşturmaya başladım...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar