‘Ateşle oynuyorum doğrudur… Sanat için…’
Bu hafta konuğumuz ‘Cam Sanatçısı’ Dilara Egeli. Biz onu medya sektöründen tanıyoruz. Yani eskiden ekranlara hayat veriyordu, bugün ise cama hayat veriyor. İtalya’da Cam Takı Tasarımcısı Davide Penso ile çalışarak pekiştirdiği sanatçılığını 14 yıldır sürdürüyor. Yurt dışından ve yurt içinden birçok öğrencisi var Dilara Hanım’ın. “Kaybolmaya yüz tutmuş cam sanatını gelecek nesillere taşımaya çalışıyorum” diyor. Hem ateşle hem de camla ilk tanışması canını yakmış. Ancak ateşle cama şekil veriyor. Başından sonuna kadar sanat ve zarafet dolu sohbetinin noktasına, virgülüne bile dokunmaya kıyamadım. Türkiye’de sanatçı olmak, kadın olmak ve kadın sanatçı olmayı sordum. İçtenlikle cevapladı. Paylaşmasak olmazdı.
Cama şekil vermek bir heves mi? Yoksa bir felsefe mi? Neden bu sanat dalını seçtiniz?
Bir hevesle başladı. Üniversiteden sonra 14 yıl boyunca radyo ve televizyonlarda program hazırladım sundum fakat içimde her zaman sanat için üretmek isteği vardı ama uykudaydı.12 sene önce de bu isteğimi bir cesaretle uyandırdım. Aklıma cam geldi, çok heyecanlandım. Üretmek için kullanacağım malzemeyi bulmuştum. Günlerce kapanıp camı araştırdım. Dersimi çalışırken fark ettiğim şu oldu: Beni cama çeken, camla birbirimize çok benzememizdi. Cam şeffaf benim gibi, dışardan nasıl görünüyorsa, içi de öyle. Cam kırılgan ve hassas, ben de öyleyim. Cam uyumludur, ben de uyumlu bir insanım. Onu sevgiyle şekillendirdiğinizde ateş ile, öyle uyumla şekle girer ki ilk bakışta gördüğünüz camın katılığı yok olur. Cam özgürdür benim gibi, Bazen ateşte erirken öyle kendine buyruk bir şekle girer ki, onu bir daha şekillendirmeye kıyamaz özgür bırakırsınız. Yani heves duyduğum cam, yaşam felsefem oldu. Şeffaf ol, sana değer veren insanlarla birlikte ol, kimseyi kırma, uyumlu ama özgür ol.
Ailede sanatçı var mı?
Evet var, rahmetli babamın büyük dayısı ressam Nazmi Çekli. İstiklal savaşına ve Birinci Dünya Savaşı’na katılan daha sonra binbaşılığa kadar yükselen bir asker ressammış Nazmi Bey. Kazım Karabekir’in düzenlediği bir kongrede bütün eserleri sergilenmiş ve Atatürk, Nazmi Bey’e bir gümüş madalya hediye etmiş. Çocukken evimizin duvarlarında ki tablolarını seyrettiğimi hatırlıyorum. Işık doluydu hepsi.
Cama hayat vermek, camla sanat yapmak çocukluk hayaliniz miydi?
Hayır, çocukken resim yapardım, babamla kendi kendimize piyano çalardık. Bale yaptım bir süre. Cam ile ilgili hatırladığım tek şey, ayağımı büyük bir şişe camının kesmesiydi.
'Cama aşık oldum, birbirimize benziyoruz...'
İyi ki vazgeçmemişsiniz… Nasıl bir eğitim aldınız?
İlk, orta ve lise eğitimimi Şişli Terakki Lisesi’nde, üniversite eğitimimi Bilkent İngiliz Dili ve Edebiyatı’nda tamamladım. Üniversite de sanat eğitimi almadım fakat grafik bölümünden ekstra dersler alıyordum. Camla tanıştıktan sonra Selin Okçu’dan cam dersleri aldım ve camın ateşle buluşup erimesini gördüğüm anda cama aşık oldum ve hemen ilk cam atölyemi açtım. Sonra cam üfleme tekniğini de öğrenmem gerek diye düşündüm ve Veysel Gümüş’ten dersler aldım. Ardından camı gümüşle birleştirmek istedim ve gümüş tasarımcısı Ayhan Eski’nin yanında çırak gibi çalıştım bir süre. Ayhan ustam hala benden yardımını ve bilgisini esirgemez, sağ olsun. Venedik’te Murano adasında yaşayan cam tasarımcısı Davide Penso benim idolümdü. “Bir gün Davide ile tanışıp onun öğrencisi olacağım ve atölyesinde beraber cam yapacağım” diyordum kendime. O hayalimi de gerçekleştirdim.
Sanatçılığı nasıl tarif ediyorsunuz?
Sanatçı farklı gören, duyan, farklı hisseden, düşünen ve farklı yorumlayandır. Her sanat dalının kendine ait bir dili var, Bu dili taklit etmeden kullanıp, yaratabilen ve kalıcı eserler üretebilendir sanatçı.
'Kadın olmamın bana faydası oldu diyebilirim...'
Sanatçının Türkiye'de çektiği zorluklar nelerdir?
Bu soruyu kendimden örnek vererek cevaplamak istiyorum. Ne yazık ki ülkemizde cam çubuk üretimi yapılmıyor ve camlarımı Murano adasından ithal ediyorum. Bu kadarı bile durumu anlatmaya yeter. Belki birileri sesimi duyar.
Bir kadın olarak seçtiğiniz yolda yürümenin zorlukları oluyor mu? Genelde Türkiye'de kadın olmanın zorluğu ne?
Aslında zorluk yaşamadım diyebilirim. Kadın olmak fark yarattı benim mesleğimde, İnsanların daha çok ilgisini çekti. Yaptığım iş estetik üzerine kurulu. Camlarıma bakışım da bu yönde olunca ,hem kadınlara hem de erkeklere daha kolay ulaşır oldum. Bunu daha çok şirketlere düzenlediğimiz workshoplarda fark ediyorum. Ateşle oynayan bir kadın gördükleri zaman şaşırıyorlar. Türkiye’de kadın olmanın zorluğu ise erkek egemen bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor diyebilirim.
Sanattaki başarıda kabiliyet ve eğitimin ağırlığını nasıl tarif edersiniz?
Alevde cam şekillendirme sanatında, kabiliyetin yanında eğitim almak şart. Camı şekillendirirken teknik öğrenmek geriyor. Öğrencilerim bana ilk şunu sorar: “Cam sanatına karşı çok ilgi duyuyorum ve bunu öğrenmek istiyorum ama yeteneğim var mı biliyorum.” Ben de onlara şu yanıtı veririm: “Sizin içinizde cama karşı bir ilgi varsa, mutlaka bir yerlerde gizli bir yetenek de vardır, onu bulup çıkartmak ve size teknikleri öğretmek ise benim işim.” Kabiliyetin üzerine eğitimi katmak çok önemli.
'Ekmeğimi kazanıyorum bu işten...'
Parasal kaygıları bir kenara bırakmak zor, karın doyuruyor mu bu uğraş?
Tabii ki, geçimimi bu sayede sağlıyorum. “Atölyemi açtığım zaman bir cam markası yaratacağım” dedim. Her şey istediğim gibi gitti. Sonra bu sanatı öğretmek istedim. Bırakın şehir dışını, yurt dışından öğrencilerim gelmeye başladı. Şimdi çalışmalarımda bir başka dal daha gelişti. Kurumsal şirketlerle günü birlik cam workshopları düzenliyoruz. Katılan kişiler iki saat boyunca yaptıkları işin stresinden uzaklaşıyorlar, Çünkü cam yapmak bir meditasyon gibi. Güle oynaya cam yapıyoruz birlikte.
Bu serüvende sizi güldüren ya da şaşırtan ne oldu?
Cam atölyesi açmak istediğimi babama söylediğimde tepkisini hatırladıkça hala gülümsüyorum, endişelenmişti. “Kızım ateşten korkmuyor musun sen?” diye sorunca neden endişelendiğini anladım tabii. Dört yaşımdayken yuvada gösterimiz vardı, gösteri sonunda eve gelip çakmakla oynadığım için üstümde ki elbiseye kıvılcım sıçradı, boynum ve kolum birinci derece yandı. Bu yüzdendi endişesi, atölyemi açtıktan sonra ara sıra atölyeme gelip beni kontrol ederdi, her şey yolunda mı diye.
Yaptığınız işte küresel olarak öne çıkmış isimler var mı?
Benim için tek isim Davide Penso. Tasarımlarına, vizyonuna ve çalışkanlığına hayranım.
Çocuklarınız bu işi yapsın ister misiniz?
Kızım küçükken cam yapmaya meraklanmıştı. Bir kez ateşin başına oturdu, eli de çok yatkın ama sonra bir daha istemedi ben de zorlamadım. Şimdi 18 yaşında, cam yapmak istese, seve seve öğretirim. Benim danışmanım gibi şu anda. Renk bilgisi ve görsel yeteneği kuvvetli bir genç kız olduğu için, tasarımlarım bittikten sonra mutlaka onun fikrini alırım.