Atatürk'ün globalizasyon dersi

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE


“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyun! Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır.

Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington’daki Atatürk Milli Parkı (Atatürk National Park ) ve Avustralya’nın başkenti Canberra’daki Atatürk anıtlarında kazılı olan bu duygu ve barış yüklü sözler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ait. 

Düşman askerine mesaj

Tarihte en çok can kaybına yol açan savaşlardan biri olan Çanakkale Savaşları’nda ölen düşman askerlerine yönelik bir mesaj bu. İtilaf Devletleri Donanması’nın Çanakkale Boğazı’ndan Marmara’ya geçişinin engellendiği 18 Mart 1915 zaferinden sonra, bir kara harekatıyla 25 Nisan 1915 sabahı Gelibolu sahiline yapılan düşman çıkartmasıyla başlayan ve aynı yılın Aralık ayına kadar süren muharebelerde ölen Avustralya ve Yeni Zelanda’dan getirilmiş ANZAC (Australian and New Zeland Army, Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birlikleri ) askerlerinin ailelerine ve yakınlarına hitaben 18 Mart 1934 tarihinde Çanakkale Zaferi kutlamasında dile getirilen bu sözlerin hikayesi şöyle:

Yaklaşık bir yıl süren Çanakkale Muharebelerinde yaşamını yitiren yüz bini aşkın asker, savaşın kurşun ve top yağmurları arasında ancak gelişigüzel, hatta kimi zaman toplu mezarlara gömülmüştü.
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih Stratejik Etütler Daire Başkanlığı verilerine göre Osmanlı’nın şehit sayısı toplam 76 bin 625. Ayrıca 100 bin 177 yaralı, 10 bin 67 kayıp ve hava değişimi de 64 bin 440 olmak üzere toplam zayiatı 251 bin 309 olarak veriliyor. İtilaf Devletleri'nde ise toplam zayiatın yine 250 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu zayiatın 205 bini İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer ülkelerden. 47 bini de Fransa ve kolonilerden. İtilaf Devletleri'nin toplam zayiatının 115 bini ölü, yaralı ve memleketlerine gönderilen askerlerden oluşuyor. 90 bini de hasta olarak belirlenmiş.

Savaş sonrasında

Savaş sonrasında, evlatlarını ülkelerinden binlerce kilometre uzakta hiç tanımadıkları bir yere savaşa gönderip kaybeden Avustralyalı ve Yeni Zelandalı aileler, onların cenazelerinin memleketlerine nakli telaşına düşmüşlerdi. Bu amaçla Türkiye’ye heyetler gönderdiler. İşgal altındaki vatanlarını kurtarmak için canlarını dişlerine takarak bir var olma mücadelesine girişmiş olan Türklerin ise bu konuları ele alıp görüşmeye ne zamanları ne takatları vardı. Ancak vatan işgalden kurtarılıp yeni bir devlet kurulduktan sonra bu konular gündeme alınıp görüşülebilir ve bir çözüme kavuşturulabilirdi.

Fakat bu arada çocuklarının can verdiği yerleri, varsa mezarlarını görmek için savaş alanlarını görmeye gelen birçok Avustralyalı ve Yeni Zelandalı oluyordu. Gelenler bölgedeki bakımsızlığı görüp ülkelerinde durumu gündeme getirmeye başladılar. Bu ülkelerde, ölenlerin cenazelerinin geri getirilmesi konusunda önemli bir kamuoyu oluştu. Geçen yılın sonunda yurdumuzda vizyona giren ilgiyle izlediğimiz “Son Umut” filminde bu olaylar başarılı bir şekilde beyazperdeye aktarıldı.

Yıllarca süren savaşların getirdiği fakirlik, yokluk, hastalık ve daha onlarca sorunun çözüme kavuşturulması ile devrimlerini hayata geçirme uğraşısı içinde olan Türkiye Cumhuriyeti, bu sorunları ele alıp çözüme kavuşturmaya fırsat bulamadı. Ta ki 1933’e, Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yılına kadar.

Nitekim 1934 yılında Atatürk 18 Mart Çanakkale Zaferi kutlamalarının daha bir özenle yapılması talimatını verdi. Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya, ANZAC temsilcilerinin de katılacağı törende onları rahatlatacak bir mesaj iletmesi gerektiğini bildirdi. Şükrü Kaya şehitleri ve onların kahramanlarını anacağı konuşma metnini Atatürk’e özetlerken, Atatürk “Sen orada çok daha başka şeyler söylemelisin. Çanakkale’de ölen sadece bizim şehitlerimiz değil, orada can verip kanlarını döken tüm şehitlerin, o kahraman muhriplerin hepsini hürmet ve saygıyla anmalısın” diyerek İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya yukarıdaki ünlü sözlerinden oluşan mesajını yazdırdı. 

1977'de...

Atatürk’ün özlü, insani ve samimi sözcüklerle dolu bu etkileyici mesajı bir süre sonra maalesef unutulup gitti. Daha sonra, Atatürk’ün ölümünün 15. yılında, 10 Kasım 1953 tarihli Dünya Gazetesi’nde bu sözler yer aldı ama orada kaldı. Ta ki 1977 yılında Tahsin Özeken adlı bir ilkokul öğretmeninin Çanakkale’yi gezerken tanıştığı bir Avustralyalı turiste Atatürk’ün yukarıdaki sözlerini aktarmasına kadar. Avustralyalı turisti çok etkileyen bu sözlerin oralarda duyulup hızla yaygınlaşmasıyla bu sessizlik sona erdi. Atatürk’ün bu mesajı Avustralya ve Yeni Zelanda’da çok büyük bir yankı buldu. Büyük bir duygu patlamasına neden oldu. Artık bu tarihten itibaren 25 Nisan her iki ülke halkları için bir yas günü değil mutlu oldukları bir yaş günü olarak kutlanıyor. Her iki ülkeden binlerce insan 25 Nisanlarda Çanakkale’ye gelerek bu günü coşku içinde kutluyor, evlatlarının can verdikleri topraklarda mezarlarını ziyaret ediyor, onları anıyorlar.

Bugün 2015 yılındayız. Çanakkale Savaşlarının 100. yıldönümü. Artık bilgi toplumunun globalizasyon çağındayız. Irk, renk, kültür farklılıklarının gündeme getirilmesinin kınanıp yerildiği, hatta cezalandırıldığı, tüm insanların eşit dünya vatandaşları olarak algılanıp kabul edilmesinin gün be gün gelişip yaygınlaştığı paradigmaların egemen olmaya başladığı yeni bir çağa girdi dünyamız.

Günümüzün paradigmalarının tam tersi olan ırkçılığın başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada egemen olduğu 1930’lu yılların ortasında, 1934 yılı 18 Mart Çanakkale Zaferi kutlamasında dile getirilen Atatürk’ün mesajı muhakkak ki çok büyük bir anlam taşıyor. Bu mesajın günümüz dünyasının şiddetle ihtiyaç duyduğu barış, adalet ve dayanışmanın, özgürlükler ve eşitliğin yaygınlaşıp hayata geçirilmesinde çok etkin bir araç olarak değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bu fırsat kullanılmalı

Bu makalemizi bu fırsatın kullanılmasına yol açması ümit ve dileği ile kaleme aldık.

2005 yılında, Çanakkale Zaferimizin 90.yıldönümüne katılan dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Çanakkale Savaşlarını “tarihin kaydettiği son şövalye ruhlu savaş” olarak nitelendirdikten sonra Atatürk’ün savaşta ölen ANZAC askerleri için söylediklerini hatırlatarak şöyle demişti: “Bu sözler evlatlarımızın bağrına bırakılmış kır çiçekleridir; Türk halkı anzakları   bağrına basmış ve kendi evlatları saymıştır.”

Çanakkale Savaşları'nın 100. yıldönümü olan bu yılki kutlamalarda, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak muhakkak ki tüm dünyaya etkili bir mesaj sunacaktır. Tüm dünya, içinde bulunduğumuz bilgi toplumunun globalizasyon çağında tüm insanlığın çok ihtiyaç duyduğu Atatürk’ün bu anlamlı sözlerini bir kez daha hatırlayacaktır.

(Not: Bu yazımızda Prof. Dr. Seçil Karal Akgül’ün “Anzaklar Ülkesinde Atatürk” adlı makalesinden geniş ölçüde yararlandım. Kendisine teşekkür eder, saygılar sunarım.)

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017