At gözlüğü
Bu yılı da bir yerli otomobilimiz olmadan bitirdik. Yıl bitmedi demeyin. Okullar geçtiğimiz Cuma günü itibariyle kapandı.
Önümüz yaz. Herkes tatil peşinde. Arada bir de Ramazan ve bayramı var zaten durur işler, sonra okullar açıldı mı eylülde bir koşuşturmanın içinde bir bakarız ki 2012’yi de uğurlamış oluruz.
Peki 2012’yi uğurladığımızda ne olacak, bugünkü durumdan farklı neler yaşanacak?
Bence çok değişik bir durumla karşılaşmayacağız.
Çünkü bizim ülkede yapılmayanlar, yapılmayacakların garantisidir. Şahın kızının peşindeki keloğlan misali, Kaf Dağı’nın ardındaki hedeflerin peşinde koşmamız gerekiyor.
Daha doğrusu sektöre bir rota çizildi ama bu rotaya gitme konusunda rotayı belirleyenin, gemicilere çok da yardımcı olduğu söylenemez.
Hedefe ulaşma konusunda yapılan en ufak eleştiri, yapıcı olsa dahi, geminin düzenini bozan isyan gibi tepki görüyor. İsyanın cezasının ağırlığını bilen gemiciler de çok fazla seslerini yükseltmiyor.
Verilen mesajlar ise genelde karar vericinin hoşlanacağı noktalardan seçiliyor. İstatistiklerin tamamı olumlu gözlüklerle yorumlanıyor.
İstatistiğin yoruma en açık bilim dalı olduğunu bilmeyen yok ama istatistiklerin okunmasında yakın gözlüğü, birçok noktada yerini nedense at gözlüğüne bırakmış durumda.
Sakın kimse yanlış anlamasın. At gözlüğü deyimini kullanmamım nedeni geçmişte sektörün vizyonunun çok daha açık olduğunu düşünmemdir. Sektörün oyuncuları geçmişte konuları çok daha geniş bir perspektiften değerlendiriyorlardı bence. Ancak bugün geldiğimiz nokta bakış açıları maalesef daraldı ya da daralmak zorunda kaldı. Bugün sektör 10 yıl önceye nazaran çok daha büyük.
Ulaşılan pazarlar çok daha çeşitli. Sektörün oyuncuları geçmişe kıyasla çok daha etkili.
Ama, verilen mesajların özgül ağırlığında önemli bir erozyon söz konusu.
Daha büyük, daha süslü, daha güzel mesajların karşılığında, elde edilen katmadeğer bu olmamalı.
Örneğin, OSD’nin açıkladığı ve yanda yer alan haberdeki verilerin bize yansımaları…
Dış ticaret dengesinde artı vermek iyi bir şey. Ama bu artış maalesef ihracat artışından yakalanamıyor. İhracat yerinde sayarken ithalat yapmadığımız için yakaladığımız artış aslında önemli bir yapısal soruna dikkat çekmiyor mu? Bütün veriler AB kaynaklı bir düzelme olmadığı taktirde önümüzdeki dönemin de yılın ilk yarısı gibi çok parlak geçmeyeceğini ama buna da şükür kıvamında bir altı ayın bizi beklediğini gösteriyor.
İç pazarın artması otomoiv sektörünün yüzünü güldürecek bir gelişme olacaktır. Lakin, satılan her 10 otomobilden 7 tanesini dışarıdan ithal eden bir pazar yapınız varsa bu durum şu an için övünülen dış ticaret dengesini olumsuz etkileyecektir.
Bugün Türkiye ihracatını yüzde 10 artırmış, ithalatını yüzde 3 azaltmış ve bu sayede dış ticaret açığını yüzde 25 azaltabilmiş. Bu dengenin çok kritik olduğu konusunda sanırım herkes hemfikirdir.
Eğer piyasalarda yeniden güven havası eserse ki esmesi bekleniyor herkesin malumudur ki ithalatın artış hızı, ihracatı geride bırakacaktır.
İşte tüm bu dengelerin ortasında otomotiv sektörünün konuya kuşbakışı bakması ve sorunların çözümünde somut adımları atması gerekiyor.