Aslolan rekabetçilik gücüdür

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Işletmeler içinde, devletler için de büyüklük önemlidir, ama yeterli değildir. Aslolan sürdürülebilir rekabet gücünün büyümenin odağında yer almasıdır. Ürettiğimiz ürünlerin değer zinciri içersinde   bize düşen payın  yüksek olmasıdır. O nedenle 2000 yılında Dünya'nın 30. sıradaki büyüklükteki Ekonomisi iken, 10 yıl sonra 16. yükselmesi önemlidir ancak yeterli değildir. Aynı şekilde 2000 yılında rekabetçilikte de 30. sırada iken o alanda da paralel olarak yükselmemiz gerekirdi. Yükselmek bir yana on yılda rekabetçilikte 61. Sıraya geriledik. Aynı şekilde insani gelişmişlik endeksinde de çok gerilerdeyiz.    

Siyasetçiler özellikle iktidardakiler gelişmelerin olumlu olduğunu belirtirken de,  ileriye dönük hedeflerini ortaya koyarken de çoğunlukla ülkemizin dünya ekonomileri içersindeki büyüklüğünden söz ediyorlar.

2000 yılında GSYİH büyüklüğümüzün Dünya ulus ekonomileri sıralamasında 30. sırada bulunmamıza yol açarken, on yıl içinde 14 basamak yükselerek 16. sıraya yükseldiğimizi övünçle ifade ediyorlar. Cumhuriyetimizin 100. Yılı için hedeflerinin Dünyanın en büyük on ekonomisi içersinde yer almak olduğunu da yine övünçle belirtiyorlar. Bu son on yıldaki gelişmede, 2023 için ortaya konulan hedefte önemlidir.

Ama bu noktada "Yeterli midir?" sorusunu da sormamız gerekir. Ama bu soruya vereceğimiz yanıt içersinde başta Dünya sıralamasında rekabetçiliğimiz olmak üzere başka unsurların da ele alınması ve oralardaki durumumuzu da ortaya koymamız gerekir.

Son 10 yılda ekonomimiz 14 basamak yükselerek 30. sıradan 16. sıraya yükselirken, rekabetçilikte bunun aksine bir gerileme göstermiştir. 2000 yılında büyüklüğümüz gibi rekabetçilikteki sıramız dünya 30.'luğuydu. On yıl sonra 2010 yılında ise 61. sıraya gerilemiş durumdayız. İnsani gelişmişlik endeksinde de gerilerdieyiz. Bu durum büyümedeki övünülecek başarımız yanında, rekabetçilikte düşünmemiz gereken, önemle ele almamız gereken bir tablo yaşandığını ortaya koyar.

Son yıllarda bu konuda çalışmalar da yapılıyor. Sanayi  Bakanlığının Türkiye Sanayi Strateji Belgesi bunlardan birisi.  Bir süre önce 72 eylem planı 3 stratejik hedef içerir şekilde açıklanan plan, orta ve yüksek teknolojide Avrasya'nın üssü olma vizyonu içersinde ele alınmıştı. Becerileri sürekli geliştirmek, orta ve ileri teknoloji ihracatının artırılması, düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçilmesi gibi üç amaç sıralıyor. Saktörel sanayi politikalarının geliştirilmesi ve sektörel rekabet edebilirlik analizlerinin düzenlenmesi gibi hedefler de ortaya koyuyor.  Geçen Cuma günü Bakanlık müsteşar yardımcısı Niyazi İlter, 43 katılımcının yer aldığı bir ortak akıl toplantısında belgeyi işadamları, öğretim üyeleri, gazetecilerle birlikle ele aldı. Eleştirileri dinledi. Olumlu bir diyalog yaşandı.

16 Bölgesel Kalkınma ajansı kurulmasıyla da yerel gelişmenin rekabetçiliği artırması için yapılması gerekenler de gündeme alındı.  Bu da rekabetçiliğin artırılması yönünden önemli bir adımdır.

Ancak, bu iki önemli adımda kamu ağırlıklı ve bürokratik içerikli olmaktan henüz kurtulabilmiş değil. O nedenle iş dünyasıyla diyalog içersinde geçen Cuma toplantısında olduğu gibisivil ağırlıklı uygulamaların artırılması yolunda adımlar atılması gerekir.  Ancak, bu tür sivil katkılar ile rekabetçiliğimizin artması sağlanabilecektir.

Doğaldır ki, bütün bu çabaların üstünde ülkemizin temel kalkınma stratejisinin, toplumun bütün katmanlarının görüşlerinin alınmasıyla oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Temel kalkınma stratejisi bir devlet politikası olarak gerçekleştirilebilirse, siyasi partiler ya da Hükümetler kendi dönemlerinde bunun sınırları içersinde katılımcılığa dayalı politikalar üretebilecektir. Bu da ülkemizin sürdürülebilir büyüme yakalamasına, Dünya ekonomisi içinde daha önde büyüklükle yer almasını sağlamanın yanında, sürdürülebilir bir rekabet gücü elde etmesini de ortaya çıkarabilecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar