Aşırılıklar kontrol kaybını hızlandırıyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türkiye ekonomisine ilişkin rakamlar ve piyasa eğilimleri belirsizliğin çok ciddi bir şekilde arttığına işaret ediyor. Bu durumu yalnızca küresel düzeyde riskten kaçınma ile veya buna bağlı olarak Türk Lirası’nın değer kaybı ile açıklamak pek mümkün olamıyor. Kamu harcamalarındaki artışa ve kredi hacmindeki yüzde 30’a yaklaşan yükselişe rağmen temel ekonomik verilerin durgunlaşıyor olması ilginç bir görüntü oluşturuyor. Tüketim ve yatırım yerinde sayıyor, dış ticaret hacmi daha fazla artmıyor, sınai üretim de benzer özellikler sergiliyor; işsizlik artıyor, ekonomi durgunlaşıyor. Belli ki finansal kesim ile reel kesim arasındaki aktarım mekanizmaları çalışmıyor ve dikatomi oluşuyor; durum böyle olunca yan tesir riski büyüyor ve beklentilerin bozulması önlenemeyecek gibi görünüyor.

Bu aşamada sormak gerekiyor; ya girişi kademeli olarak azalır, yeterli ve gerekli düzeyin altında kalır ise neler yaşanacak? Kredi hacmi ve kamu harcamalarındaki artış eski düzeyini koruyabilir mi? Veya koruyamaz ise finansal kesimde mi yoksa reel kesimde mi büyük dalgalanmalar söz konusu olur? Bu ve benzeri sorulara yanıt aramaya çalıştığımızda Türkiye ekonomisinin hızla yönetilebilir olmaktan uzaklaştığını görüyorsunuz. Gevşek para ve maliye politikalarının ekonomi üzerindeki olumlu etkisi azalıyor, yan tesir potansiyeli büyüyor.Asıl önemlisi değişik nedenlerle bu uyarı dikkate alınmıyor ve tedbirli olunamıyor. Finansal yapı bilanço dengelerini korumak adına artık modası geçmiş alışkanlıklardan vazgeçemiyor, siyasi irade ise seçim hesaplarına yenik düştüğü için basiretli olamıyor.

Birkaç yıl önce cari açığın büyümesini önlemek ve makul seviyelere gerilemesini sağlamak adına kredi hacmindeki artışa sınırlama getirilmeye çalışılmış, büyüme hedefleri geri çekilmişti. Bugün ise kredi hacmindeki çok yüksek oranlı artışa rağmen durgunlaşma eğiliminin güçlenmesi önlenemiyor, kamu harcamalarını hesapsızca artırarak gün kurtarılıyor; küresel koşullardaki olumsuz değişim büyük oranda görmezden geliniyor. Gerçekleri inkar ederek beklentileri yönlendirme çabası da umulan sonuçları veremiyor. Merkez Bankası’nın kredi hacmindeki artışa göre likiditeyi ayarlamaya çalışan anlayışı geçmişte kalıyor ve kontrolün kaybedildiği açığa çıkıyor. Daha önce yüzde 15 düzeyindeki kredi hacmi artışını engellemeye çalışanlar bugünkü yüzde 30’a yaklaşan fiili değişime hiçbir tepki veremiyor. Belki de cari açık artmadığı için sorun görünmüyor, gecikmeli yan tesir riskini hesaba katma lüksünü tüketmiş olmanın sonuçlarını yaşıyor!..

Bu yazıda belirtmeye çalıştığımız tuhaflık para talebinin istenmeyen yönde ve artık kontrol edilemeyen bir şekilde hızla değişmiş olabileceğini düşündürüyor!.. Döviz kuru, enflasyon ve faizler üzerindeki yükseliş yönlü baskının kademeli olarak büyüyebileceği olasılığının çok artığını hesaba katmak gerekiyor. İçerideki anormallik ve ağırlaşan sorunlar ile küresel düzeyde risk alma isteğinin azalış yönlü bir eğilime girmesi daha farklı düşünmeyi zorlaştırıyor. Bu durum yalnız finansal kesimi değil, hem kamuyu hem de diğerlerini çok olumsuz şekilde etkileyebilir. Bu büyüyen tehlikeyi görmezden gelmek çözüm değil, çaresizliktir…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar