Aşılamayan duygusallıklar ve gerçekler!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türkiye ekonomisine ilişkin ilk çeyrek dönem rakamları, durumumuzun hızla kötüye gittiğine ve beklentilerin kalıcı olabilecek şekilde olumsuzlaştığına işaret ediyor. Büyüme yönünde herhangi bir sinyal alınamıyor, enflasyon ve işsizlik artıyor. Kırılganlık algısı güçlendikçe, fiyat ve finansal istikrarsızlık endişeleri yükselmeye devam ediyor. Yüksek düzeyli yan tesirler nedeniyle para politikasını gevşetemiyoruz, olumsuz rüzgarların etkisini azaltmak adına ve yerimiz çok dar olduğu halde maliye politikasını kullanarak meçhule koşuyoruz!

Böylesi dönemlerde, riskten kaçınma tercihinin temel eğilimler üzerinde belirleyici olması normaldir: Yüksek getiri arayışından uzaklaşılır. Geleceğe yönelik tüm stratejiler, yeni eğilimler ile uyumlu hale getirilmeye çalışılır. Girişte özetlemeye çalıştığımız tablo hem sebep hem de sonuç olarak karşımıza çıkar ve belirsizlik algısı bu açmazdan beslenir. 

Duygusal karakterli karar alıcılar ise benzeri durumlara genelde çok geç tepki verir: bu durum bazen işlerine yarar, bazen de canlarını çok yakar ve telafisi olanaksız kayıplara katlanmayı zorunlu kılar! Bu durumun, gerçeği anlama ve kavrama konusundaki yetersizlikten kaynaklandığını kabul etmezler; erkekliğin onda dokuzunun belirsizlikten kaçmaktan geçtiğini bilirler, ama gereğini yapamaz ve oldukları gibi görünmekten kaçınmak zorunda kalırlar. Durum kendiliğinden düzelmez ise bir şeyler yapıyormuş gibi görünerek, paniklerini gizlemeye ve çevrelerine güven vermek adına yeni hikayeler üretmeye çalışırlar! Ülkemizi yönlendiren etkili ve yetkili kesimlerin büyük bir kısmı, bu yetersiz davranış kalıbına abone durumdadır! 

Gerek bu yılın ilk çeyrek döneminde ülkemizde yaşanan ekonomik eğilimler, gerekse hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız duygusal ağırlıklı karar alma süreçleri olumlu düşünmeye izin vermiyor. Fırsat ile tehlikeyi, dost ile düşmanı ayırt etmekte çok ciddi sıkıntılar yaşıyor ve bu yetersizliğin kurbanı olmaktan kurtulamıyoruz. 

Yaklaşık üç yılı aşkın süredir küresel koşullar bozuluyor, gelişen ekonomilerin yeni lokomotif olamayacağı anlaşıldıkça güvensizlik büyüyor ve riskten kaçınma eğilimi güçleniyor. Ayrıca, Türkiye Ekonomisinin olumlu küresel koşullara aşırıya kaçan oranda bağımlı hale geldiği de biliniyor. Fakat ne siyasi irade, ne de iş dünyamız gereken basireti gösteremiyor: Rahat uyumak veya çaresizliği gizlemek adına, giderek büyüyen tehlikeyi görmezden geliyor! Sarsılanlar, yapay gündem ve masallarla birbirini oyalıyor ve ülke insanını aldatma yarışına girmekten kaçınamıyor! Değişen koşullara tepkisizliği besleyen eğilimler, bu kez başımızı çok ağrıtacak gibi görünüyor. 
Sormak gerekiyor: bu yılın ilk yarısında büyüme sıfır olur ve Genel Seçimler sonrası ikinci yarıda negatif düzeylere geriler ise neler yaşamak zorunda kalırız? Bu durum enflasyon ve işsizlik konularında yeni ve çok tehlikeli ufuklara yelken açılması anlamına gelmez mi? Döviz kuru ve faizler yıkıcı olabilecek şekilde yükselmez, bilançolar yıpranmaz mı? Dış ticaret hacmi ve cari açık sert bir şekilde daralırken, bütçe açığı sıkıntı yaratmaz mı? Koşulların size uymasını beklemenin sonucu, daha farklı olabilir mi? 

Biliyorum, bu soruları okuyunca keyfiniz kaçıyor ve yok olmaz deyip bu olumsuzlukları zihninizden kovmaya çalışıyorsunuz! En azından, bugüne kadar öyle yaptınız! Teselliyi benzer hatayı yaparak olduğundan farklı görünmeye çalışan ve ağzı iyi laf yapanların söylemlerinde aradınız! İktidar sahiplerinin her türlü gerçeği eğip bükebileceğini düşüncesinin etkisi altında kaldınız! Gerçekdışı olduğu sırıtan temel varsayımları ve sürdürülebilir olmayan eğilimlerin muhtemel sonuçlarını, yeterince sorgulamadınız!

Artık kafamız çok karışık: boşa koysak dolmuyor, doluya koysak almıyor. Piyasalardaki eğilimlerin yönüne göre bazen umutlanıyor, bazen de tutuluyor ve ne yapacağımızı bilemez hale geliyoruz. Kısa vadeli ve geçici eğilimler tarafından yönlendiriliyoruz. Umduğumuz gelecek ile bu yaklaşım ile bulabileceğimiz arasındaki farkın çok büyük olabileceğini kabul edemiyoruz!
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar