Asıl tehlike...
ANKARA'DAN / Taylan ERTEN [email protected] Türkiye asla hak etmediği ağır bir kriz sürecinde adım adım ilerliyor. Kriz her adımda biraz daha derinleşiyor. Bu, ciddi bir tehlike. Ama, daha ciddi bir tehlike var: Her adımda biraz daha derinleşen bu kriz gittikçe kontrolden çıkıyor. Sorulabilir: Kriz şu veya bu dinamiklerin tetiklediği bir kontrolden çıkma haliyse nasıl kontrol edilebilir? Böyle bir soru özellikle siyasi karakterli krizlerde anlamlıdır. Çünkü, siyasi krizlerin bizzat siyaset kurumunun eseri olduğu Türkiye pratiğinde, krizin yaratanlar tarafından çözülmesini beklemek saflıktır. Türkiye'nin siyasi tarihi yazar ki; siyaset kriz doğurucu sorunları çözme sanatı, değil yeni sorunlar üretme sanatıdır. Siyaset kurumu, krizleri gerektiğinde tüm aktörlerinin ortak akıl ve sorumluluğuyla çözmek için değil, krizleri çözümsüz hale getirmek için vardır. Ancak... Türk siyasetinde egemen "anormal" zihin modelleri ve yapılanma tersinden okunduğunda herhangi bir krizin onu yaratanlar dahil çözüm süreçlerine yönlendirilebileceği; İstenirse, bunun çok mümkün olduğu da anlaşılır. Bugünün Türkiye'sinde "yakıcı" ihtiyaç budur. Başta bu ülkenin esenliğinden, istikrarından bütünüyle sorumlu iktidar olmak üzere, siyasetin tüm bileşenlerini bekleyen "Acil görev" de budur. Çığırından çıkarmak Son birkaç gündür yaşananlar bir kere daha ve ne yazık ki şunu gösteriyor: Kriz, siyaset kurumunu "yönetir" güce erişmiştir. Kontrol, "krizin" eline teslim edilmiştir. Krizi "anayasal denge" ve konumları içinde yönetmekle yükümlü tüm siyasi kurumlar ülkenin içine sürüklendiği bu "zor dönemin" aşılmasına ellerinde gelen "olumlu" katkıları üretecek yerde, kriz sürecini adetâ "kendi seyrine" bırakmıştır. Oysa, Türkiye bu krizi sadece yargı kurumunun sırtına vurarak aşamaz. Bu yargıya da büyük haksızlıktır. Üstelik yargı, bir taraftan kendisine tevdi edilen meseleleri, davaları çözmeye çalışırken, diğer taraftan hırpalanıyor, yıpratılıyor... Bu, daha büyük bir haksızlıktır. Siyaset kurumunun tüm aktörleriyle seyrettiği bu şartlarda kriz, çığırından çıkmıştır. Türkiye'nin bugün yol gösterici, toparlayıcı; krizi demokratik çerçeve ve kurallar içinde kontrol altına alacak meşru siyasi referanslara ihtiyacı var. Ama, ara ki bulasın... Bul ki duyurabilesin... İş dünyasını TOBB'u, TÜSİAD'ı, ATO'su ve diğer odalarıyla; yani çatısı ve gövdesiyle harekete geçiren, sert tepkilere yönelten "refleks" çığırından çıkarılan, daha da çıkması için elden gelen yapılan bu krizin yarattığı çaresizlik duygusunun eseridir. İş dünyasından gelen tepki ve açıklamalar sadece bu kesimin değil kamuoyunun "nabzını" en güçlü biçimde yansıtıyor; hatta temsil ediyor. Duyan var mı?