Asıl bu göstergelerde ilk 10’a girebilmek lazım
G20 ülkelerinde her yıl sırasıyla değişen ev sahibi ülke rolü, bu yıl Türkiye’de. Ekonomi bakanları ile merkez bankası başkanları yeni yılın ilk toplantısı için İstanbul’dalar. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), dünyada ekonomi reformları ve kalkınma sorunları üzerine hazırladığı yıllık raporunun tanıtımını, G20 toplantısı vesilesiyle dün İstanbul’da yaptı. Büyümeye geçiş – Ekonomi Politikası Reformları –2015 başlıklı raporun sunumunu OECD Genel Sekreteri Angel Gurría, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile birlikte yaptı.
344 sayfalık raporda G20’nin gündemindeki politikalar başta olmak üzere dünya ekonomisindeki durum, reformlar açısından irdeleniyor ve çeşitli öneriler ortaya konuyor. Raporda OECD ülkelerine ilişkin bir çok sosyal ve ekonomik gösterge de karşılaştırmalı olarak yer alıyor. G20 üyesi olmakla övünen ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hayalleri pazarlayan Türkiye’nin bu göstergelere göre, 34 üyeli OECD içindeki yeri şöyle:
Türkiye kişi başına gelirde sondan ikinci ve 34 üye ülkenin üstte yer alan yarısının ortalamasının ancak yüzde 39’una ulaşabiliyor. Eğitim sisteminin lise düzeyindeki öğrenciler arasındaki başarısını ölçen PISA testinde Türkiye sondan üçüncü durumda. Eğitim ve mesleki eğitim göstergelerinde ya sonuncu, ya sondan ikinci durumda. Sağlık harcamalarının milli gelire oranında yine son sırada. Üstelik OECD verilerine göre sağlık harcamalarının milli gelire oranı, 2007’de yüzde 6.04 iken 2012’de yüzde 5.39’a gerilemiş. Türkiye’nin istihdam oranı, en yüksek 17 üye ortalamasının 33 puan altında ve son sırada. Türkiye’de ortalama ücret, asgari ücretin yüzde 44 üzerinde. Ortalama ücretin asgari ücrete en yakın olduğu ülke Türkiye. Sendikalaşma ve toplu sözleşme kapsama oranında da Türkiye en son sırada.
Türkiye, G20 içine alınmış olmasıyla övünüyor. Her yıl sırasıyla yapılan bir dönem başkanlığı bile bir başarı gibi sunuluyor. Ama bu verilere şöyle bir baktığımızda Türkiye’nin ekonomik ve sosyal göstergelerde hiç de övünülecek bir yerde olmadığını görüyoruz. AKP hükümeti özellikle 2011 seçimlerinden bu yana 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi bir siyasi slogan olarak kullanıyor. Bu sloganın hangi yolla, nasıl gerçekleşeceğinin ikna edici bir açıklaması yok. Kişi başına gelir, 7 yıldır 10 bin dolarlardan 11 bin dolar düzeyine çıkamadığı için bu slogan da siyasi bir hamasetten öte gidemiyor.
Ama bu göstergelerin bize gösterdiği asıl önemli nokta, sadece büyüklüğün pek bir anlamı olmadığı, asıl önemli olanın kalite olduğu. Ekonominin toplam büyüklüğü ne olursa olsun asıl önemlisi, bu tabloda gördüğümüz göstergelerdeki yerimiz.
İşte asıl hedef, bu göstergelerde dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmek olmalı.