Asgari kurumlar vergisi uygulaması getiriliyor
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Bloomberg TV’de yapmış olduğu açıklamada Avrupa Birliği uygulamasına benzer olan asgari kurumlar vergisi uygulaması getirileceğinden bahsetti. Konuyla ilgili yasal düzenleme çalışmaları belli ki hâlihazırda devam ediyor.
AB uygulaması
Avrupa Birliğinde 2024 yılından itibaren uygulamaya konulan asgari kurumlar vergisi uygulamasının temel felsefesi bahsedelim. Avrupa Birliği uygulamasında AB konsey direktifinde yer alan asgari kurumlar vergisi uygulaması çok uluslu şirketleri hedef almakta ve bunun için bir ciro üst sınırı bulunmaktadır.
Bu üst sınır çok uluslu şirketin konsolide cirosunun 750 milyon € ve üzerinde olmasıdır. Çok uluslu şirketin birden fazla ülkedeki bağlı ortaklıkları ile beraber toplam cirosu 750 milyon Euro’yu aşıyorsa ve bağlı şirketlerin bulunduğu ülkedeki kurum kazancı üzerinden %15’in altında bir vergilenme yapılmışsa; ortaya çıkan fark verginin holding merkezinin bulunduğu ülkenin almasına imkan vermektedir.
Türkiye’de durum
Türkiye, asgari kurumlar vergisi uygulamasına yabancı değil. 90lı yıllarda bir nevi asgari vergilemeyi öngören ve adı da asgari kurumlar vergisi olan bir uygulama vardı. Bu uygulamada bazı kazançlar bakanlar kurulu kararlarıyla istisna tutulabiliyordu. Zaman içerisinde bakanlar kurulu kararları ile vergiden istisna tutulan kazançlar vergiyi anlamsız hale getirmiş ve 1994 yılında uygulama tamamen yürürlükten kaldırılmıştı.
Öyle zannediyorum ki, Türkiye’de yeniden getirilmesi planlanan asgari kurumlar vergisi uygulaması, bu iki uygulamanın karması şeklinde olacak. Çünkü Avrupa Birliği uygulamasındaki çok uluslu şirketler için belirlenen 750 milyon Euro konsolide ciro Türk Lirası cinsinden bugün için yaklaşık 26 milyar TL. bir ciroya işaret etmektedir. Bu ciro miktarını aşabilen holding sayısının çok fazla olmadığını varsaydığımızda önemli bir mükellef grubu bu uygulama kapsamı dışında olabilecektir.
Hedeflenen asgari kurumlar vergisi ile vergi hasılatında bir miktar artış sağlamak ise, bu durumda Türkiye için biraz karma bir uygulama halinde olabilecek demektir. Burada da gündeme vergi oranı konusu çıkacaktır. Çünkü, Avrupa Birliğinde toplam vergi yükü %15’in altında kalan kazançlar hedeflenmektedir.
Bu hesaplamada kazancın kaynak ülkeden holding merkezine transferindeki stopaj da dikkate alınmaktadır. Birden fazla amaca hizmet eden bir düzenleme yapılacak ise; bizde toplam %15 oranı korunsa da halen yürürlükteki %10 kar dağıtımı stopajı dikkate alınarak, efektif kurumlar vergisi oranı olarak %5’in altına düşmemesi şeklinde uygulama belirlenebilir. Kaldı ki, yurt içinde de gerçek kişi ortaklara kar dağıtımı sırasında yine %10 stopaj söz konusudur.
Bazı istisnalar yine de konulabilir
Geneli ilgilendiren bir asgari kurumlar vergisi uygulaması düşünülüyorsa, bilançonun dibinde oluşan ticari kardan %5’lik efektif bir vergi alınması yeterli olacaktır. Uygulamada bazı istisnalar yine de konulabilir. Örneğin yatırım indirimi uygulaması.
Amaç; yatırım, istihdam ve ülke kalkınmasına katkı olduğuna göre kapsam dışı tutulabilir. Yatırım indirimi uygulamasının istisna tutulmasının gerekliliğini örnekle açıklayacak olursak, altıncı bölge teşviklerinden yararlanan bir kurumun halen ödediği kurumlar vergisi oranı %2,5’ iken böyle bir uygulama geldiğinde vergi yükü bir anda ikiye katlanabilir.
Bu durum yatırımların fizibilitesinin bozulması ve sonucunda da yatırım ve istihdamın olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Bizim şu an için aklımıza gelen en önemli etken bir yandan mevcut istikrar programı yürütülürken gerekli sağlam finansman kaynağı sağlanırken, diğer yandan da ülkenin kalkınma, yatırım ve istihdamına olumsuz etki oluşturulmamasıdır. Bu nevi istisnaların, en azından Cumhurbaşkanı yetkisini alınarak uygulanabilmesi sağlanabilir.