Aşağıya sarkmış meyveler bitti üst dallara uzanma vakti geldi

Erkin IŞIK
Erkin IŞIK GLOKAL EKONOMİ [email protected]

Geçtiğimiz yıl başlatı­lan ekonomik istikrar programı, önemli kazanım­lar sağlamış olmakla birlikte, bu kazanımlar görece düşük maliyetle ve beklenenden ol­dukça hızlı bir şekilde elde edildi.

Önümüzdeki dönem­de makroekonomik istikrarı sürdürmek için katlanılması gereken birim maliyetler ve gösterilmesi gereken çaba ar­tacak. Bu durum, hem toplu­mun hem de ekonomi yöneti­minin sabrının test edileceği bir sürece girdiğimizi çok net bir şekilde gösteriyor.

Kamunun döviz riski 330 milyar doları gördü

2019’da başlayan ve 2023 ortasına kadar farklı yoğun­luklarla uygulanan düşük fa­iz-istikrarlı döviz kuru po­litikasının sürdürülemez olduğu ortaya çıktı. Bu dö­nemde, özel sektörün döviz talebi kamu bilançosundan karşılanabildi. Buna bağlı olarak, kamunun toplam dö­viz riskinin Haziran 2023 itibariyle 330 milyar dolara ulaştığını hesaplamaktayım.

Bu riskin 205 milyar dolar­lık kısmı TCMB’de (KKM, vadeli döviz işlemleri dâhil) bulunmakta olup, geri kalan 125 milyar dolarlık döviz ris­ki ise ağırlıklı olarak Hazi­ne’nin döviz cinsinden borç­larından oluşuyor.

Haziran 2023 itibariyle 330 milyar dolar seviyesine ulaşan kamunun toplam dö­viz açık pozisyon riski, uy­gulanan istikrar programı­nın etkisiyle bu sene hazi­ran ayında 186 milyar dolara, temmuz ayında ise 165 milyar dolara indi.

Haziran ayı itiba­riyle açıklanan verilere göre, şirketlerin döviz açık pozis­yonu yıllık bazda 34 milyar dolar artarken, bireylerin dö­viz yatırımları (DTH, KKM, döviz cinsi menkul kıymet­ler) 65 milyar dolar geriledi, özel bankaların pozisyon faz­lası ise 1.7 milyar dolar azal­dı. Kamunun döviz pozisyo­nundaki 143 milyar dolarlık iyileşmenin 101 milyar dolar­lık kısmı, özel sektörün döviz riskini artırması ile sağlan­dı. Kalan iyileşme ise yaban­cı yatırımcıların portföy yatı­rımlarındaki artışa dayandı.

115 milyar dolarlık risk daha azaltılmalı

Bu arada mevcut tablo, ka­mu bilançosunda 2020 yıl so­nundaki döviz riskine benzer bir görünüm arz ediyor. Ka­munun top­lam döviz açık pozisyonunun 2018 öncesin­de 50 milyar dolar civarın­da seyretti­ği göz önüne alındığında, mevcut durumdan 115 milyar dolar daha fazla bir azaltıma ihtiyaç duyulduğu anlaşılı­yor ki kamunun döviz riskini azaltarak bilançosunu daha sağlıklı bir hale getirmesi, ül­kenin kredi riskinin düşme­sine ve döviz kurunun orta-u­zun vadede istikrar kazanma­sına katkı sağlayabilsin.

Fitch’in son kredi notu ar­tırma kararında da kamu bi­lançosundaki bu iyileşme etkili oldu. Ancak Fitch, bu­rada anlattığımız gibi, gele­cekteki kazanımların daha zaman alacağını öngörerek, görünümü nötr olarak değer­lendirdi.

Döviz yatırımcısı yapısal iyileşme bekliyor

Faiz oranlarındaki artışa rağmen dövizde kalmayı ter­cih eden yatırımcıların, yük­sek getirilerden ziyade ya­pısal iyileşmeler beklediği­ni de unutmamak gerekiyor. Bu çerçevede, para politika­sındaki sıkılaşmaya kamu maliyesinin de eşlik etme­si, gerekli bütçe tedbirleri­nin alınması ve bütçe açığı­nın hedefler doğrultusunda yavaşlatılması kritik önem taşıyor. Programın uygulan­maya devam etmesi ve so­nuçlarının görülmeye baş­lanması, daha geniş bir kesi­min programa olan inancını artırır. Burada “sabır” kilit bir faktör olarak öne çıkmak­tadır. Erken faiz indirimi, mali tarafta beklenen ölçü­de sıkılaşma sağlanamaması ya da gelirler politikasından yeterli desteğin alınamama­sı gibi riskler, programın ba­şarısını tehlikeye atabilecek unsurlar arasında yer alıyor.

Daha gidecek yolumuz çok…

Enflasyon tarafına da kısaca değinmek gerekirse, döviz po­zisyonlanma tercihlerindeki dönüşüm, kurların kontrol al­tında tutulmasına imkân ver­di. Bu doğrultuda, temel mal enflasyonu son üç aylık mev­simsel düzeltilmiş ortalama­da %0.5 seviyesine kadar geri­ledi. Ancak, hizmet enflasyo­nu hâlen ortalama %4, toplam TÜFE temel eğilimi ise %2.5 civarına geriledi. Bu yıllık baz­da %35 civarında bir enflasyo­na işaret ederken eylül ayına ilişkin ilk fiyat gözlemlerimiz, bu eğilimde henüz bir iyileş­me olmadığını gösteriyor. Do­layısıyla, enflasyonu buradan daha da düşürmek için katla­nılması gereken maliyet daha ağır olacak.

İlerleyen dönemde istikrar programının olumsuz yanla­rı olan ekonomik yavaşlama­nın etkileri daha belirgin ha­le gelecek. Bu nedenle, prog­rama aynı kararlılıkla devam etmek zorlaşacak. Ancak ka­mu bilançosunda biriken risklerin tamamen bertaraf edilmesi, düşük enflasyon ve dengeli bir makroekonomik görünüme ulaşmak için hâlâ gidecek yolumuz var. Gele­cek kazanımların daha yavaş gerçekleşmesi ve sabrı zorla­ması muhtemel. Ancak prog­ramın tersine dönmesi du­rumunda, bugüne kadar elde edilen önemli kazanımların hızla kaybedileceğini ve baş­langıç noktasına benzer bir noktaya geri dönülebileceği­ni de unutmamak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar