Aş ve iş yaratmayan "paçoz tartışmalar …"

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Douglas C.North'dan Daron Acemoğlu'na oradan Hywel Ceri Jones'e "kapsayıcı" ve "sömürücü", "içermeci" ve "dışlayıcı", "sürdürülebilir" ve "sürdürülemez" diye nitelenen "kurumların" maddi ve kültürel zenginlik üreterek yaşamı kolaylaştırmadaki etkin ve belirleyici rolü herkes tarafından kabul ediliyo

Kurumların zenginlik üretimindeki önemi anlatılırken kullanılan nitelemeler arasında "kapsayıcı ve sömürücü kurumlar" kavramı öne çıkıyor. Bu iki niteleme, maksadı daha bütünsel anlamamıza yardımcı oluyor. Bu açıdan bakıldığında "kapsayıcı kurumların gücü" beş ayrı bileşeniyle açıklanıyor:
1. Fırsat eşitliği ve eşit hakların gücü
2. Paylaşımcı ortak aklın gücü
3. Katılımcı yönetim anlayışının gücü
4. Sistem kapasitesinin gücü
5. Kendini yeniden üretebilmenin gücü

Özgür düşünceye söylem özgürlüğü değer katar
Kapsayıcı kurumların gücünü yaratan bileşenler arasında insan-odaklı olan, bireyin rolünü ve konumunu öne çıkaran "fırsat eşitliği ve eşit hakların tanınması" konusunun çerçevesini bu yazı kapsamında çizmeyi deneyelim.
Bireyin fiziki ve düş gücünü etkin ve verimli kullanabilmenin temel güdüsü, bireyin özgür düşünme sınırlarını genişletmektir. Özgür düşünmenin önüne konan her engel, çevresine çekilen her çeper, kurum yapılarının içine hayat katan birey enerjisinin israf edilmesine yol açar.
Zihinlerimiz her zaman özgürdür; öğretilen değerlerin koşullandırmaları zihinsel özgürlüklerimizi zorlamamışsa, kendimize her soruyu sorabilir; sorunun yanıtını da kendi özgür irademizle verebiliriz.
Kurumlarda "fırsat eşitliği ve eşit hakların" yarattığı gücü sınırlayan asıl engel "özgür anlatımın kısıtlanmasıdır". Anlatım, toplumsallaşmanın ilk adımıdır; bir fikri kitlelerin zihninde meşrulaştırmanın olmazsa olmazıdır. Önyargılar, yerleşik doğrular, kalıp düşünceler ve kör inançlar özgür anlatım gücünü sınırlar. İnsanların özgür anlatım güçlerini sınırlayan örgütlerde, ortak akıl tabanının genişletilmesi, kitle zihninde meşrulaştırma çabaları, kitle desteğinin sağlanması ve kitle enerjisinin zenginliğe dönüştürülmesinin verimliliği azalır.
Doğal sınırlarının sonuna kadar özgür olan insan zihni, kendi öznel genellemelerini başkaları ile paylaşarak "kitle desteği" sağlamak için "özgür anlatıma" ihtiyaç duyar .Özgür anlatımın asıl önemli etkisi, "aykırı düşüncelerin tez, antitez ve sentez" açılımı ile düşünce sınırlarını genişletmesidir. Özlü bir biçimde anlatmak gerekirse, zihinsel özgürlük, söylem özgürlüğü ile "değer" üretebilir.
Kurumsal gelişmenin yaygınlaşmasını, derinleşmesini ve etkinleşmesini istiyorsak; kurumsal gelişmeyi içselleştirerek kaynak verimini artıracaksak, en küçük işyerinden, çok uluslu bir şirkete, oradan devlet örgütlenmelerine kadar her yerde çalışanların düşüncelerini ifade edebilmelerinin önünü açmalıyız.
Kurum kültürü üzerinde araştırma yapanların vurguladıkları gibi, bir örgütün raporları, medyaya yapılan açıklamalar, resmi söylemleri, duvarlara asılan sloganları asla "kurumsallaştığının" göstergesi değildir. Kurumun sorunları tartışılırken, en alt kademedeki çalışanla, en tepedekinin bir arada bulabilmeleri ve düşüncelerini hiçbir korkunun gölgesini düşürmeden özgürce anlatabilmeleri kurumsallaşmanın gerçek göstergesidir.

Kaliteli fikrin değeri
Endüstride makinelerinin birbiriyle iletişime geçebilmesi aşamasına geliniyor. Yaratıcı-yenilikler ve otomasyon sıradan, hatta vasat eğitimli iş gücünü sistem dışına itiyor; bu eğilim giderek güç kazanıyor. Verimlilik savaşı, yaratıcı-girişimcilik ekseninde iş süreçlerini ve işgücü profillerini sürekli geliştirmeyi gerektiriyor.
Satıcı piyasaların görece gerileme süreci hızlanırken, alıcı piyasaların egemenliği giderek artıyor.
Ulaşabilirlik ve erişebilirlik sınırları zorlanıyor; her türlü mal ve hizmet, dünyanın neresinde olursa olsun insanların önce zihinlerini, sonra caddelerini ve sokaklarını işgal edebiliyor.
Mal ve hizmet kadar, insan ve değerlerinin akışkanlığı da artıyor.
Mal kapitalizmi yerini hızla entelektüel kapitalizme bırakıyor.
Örgütlerin zenginliğini banka hesapları, yarattıkları cirolar belirlemiyor; ortaya koyabildikleri ve yaşama tanışabilir projeler, o projelerin arka planını oluşturan "kaliteli fikirler" oluşturuyor. Kaliteli fikirler, kirlilikten arındırılmış net bilgilerin, güncel gerçeği algılayan birikimin beslediği sezgilerle birlikte kullanabilme yeteneğini geliştirmeyi de gerektiriyor.

Eşit haklar tanıma
Hangi toplum yurttaşlarına, serbest ve adil bir piyasada "şans eşitliği" yaratabiliyorsa, o toplum sürdürülebilir büyüme ile gelişmeyi güven altına alabiliyor.
Hangi toplum, yurttaşlarına "eşit haklar tanıyor"; yurttaşların "girişimci enerjilerini" bir "değere" dönüştürmenin kanallarını açık tutuyorsa, o toplum hızla orta gelir tuzağını aşarak, gelişmiş toplumlar arasındaki yerini alabiliyor.
Hangi toplum, sorunlara fırsat eşitliği ve eşit haklar gücü odağından bakıyor; "açık ve demokratik ilişkiler ağı" oluşturuyorsa, kapsayıcı kurumlar yaratmanın gerek şartlarından birini yerine getirmiş oluyor.
Hangi toplum, entelektüel sermayenin yarısını oluşturan "kadın nüfusun iş yaşamına girmesini" öncelikli bir politika olarak benimsiyor; uygulamalarında olumlu sonuç yaratıyorsa, azgelişmişlik ayıbını aşarak, gelişmiş toplumlar kervanına katılabiliyor.
Hangi toplum, yeraltı ve yerüstü varlıklarını, fiziki sermayesini, insan kaynağını ve teknolojiyi etkin biçimde koordine ediyor; "çıktısı girdisinden daha büyük sonuçlar" yaratıyor; yarattığı sonucun da "rakibin sonuçlarından daha büyük olmasını" sağlıyorsa, o toplum birikim yeteneğini koruyarak, uzun dönemli geleceğini güven altına alabiliyor.
Kapsayıcı kurumların çok temel bileşeni olan " fırsat eşitliği ve eşit hakların gücünü" yaratan etkenleri netleştirmeden; istihdam arttı, istihdam azaldı tartışmalarını yapmanın değeri de, anlamı da yerli yerine oturmuyor. Herkese geçimini sağlayacağı bir iş yaratmanın en etkin yol ve yöntemi üzerinde bir ortak akıl yaratmayı merkez düşünce edinmiş tartışmalara, yazıp çizmelere yönelmeliyiz. Alev Alatlı ve İlber Ortaylı'nın bileşen ve bağlamlarını ayrıntılarıyla açıkladıkları "paçoz tartışmaları" aşmalıyız.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar