Artık yeni şeyler söylemek lazım
Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan büyüme stratejimizde en önemli aktör ihracat ise, en önemli özne de şüphesiz ihracatçı. İhracatçıların yüzünün gülmesi için tek faktörün kur artışı olduğu düşüncesinden ise yavaş yavaş uzaklaşmak gerekiyor.
Enflasyonun ulaştığı noktaya kurların ulaşmayacağı ve kâr edebilmek için maliyetleri düşürebilmenin çok kolay olmayacağı aşikar. Ama buraya takılmak ve kalmak da doğru değil.
Aslında sanıldığı gibi yalnızca tekstil sektörü değil, otomotiv ve kimya sektörlerinde de ihracatta fiyat tutturma serzenişleri bir hayli fazla. Onlar da artan maliyetler ile fiyat tutturamamaktan yakınırken, hizmet sektörünün önemli bir yerinde bulunan müteahhitlerimiz ise ucuz kaynağa erişememekten ve rakipleriyle aralarındaki farkı sübvanse edememekten bir hayli dertliler. Bu sektörümüz dünyada en çok proje alan ikinci ülke konumuna ulaşmış ve ülkemize önemli bir döviz getirisi sağlar durumda.
Rekabet açısından daha zor bir dönem
Ekonomideki sıkı para politikası ve OVP’ye ilişkin uygulamalar, enflasyonun önemli bir düşüş göstermeden gerek kurlarda gerekse kredi faizlerinde dikkate değer bir gelişmenin olmayacağını işaret ediyor.
Öte yandan ensemizde alternatif güzergahlar arayışı ile her geçen gün batı ülkelerine daha fazla yakınlaşan, 8 günde Avrupa’ya ürün göndermeyi hedefleyen bir Çin’in varlığını da görmezden gelmemek gerekiyor. Orta Koridor hattı kısa süre sonra çok daha etkin kullanılırken, rekabet açısından daha zor bir dönemin başlayacağını kestirebiliyoruz. Bir önemli kambur da yeşil dönüşüm ile sırtımızda oluşmak üzere. Hem mali yük getirecek hem de bazı firmalarımız hazırlıklarını yapamazsa oyunun dışında kalacak.
Devleti bekleyen önemli adımlar
8/6/2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Tebliğ ile ihracatçı firmaların yurt dışı kaynaklı dövizlerinin TCMB’ye satışı sırasında, firmalar verecekleri taahhüt karşılığında, TL’ye çevrilen tutarın yüzde 2’si kadar döviz dönüşüm desteği alabileceği belirtilmişti.
Çok olumlu bir gelişme, ama gelin görün ki yüzde 2 ihracatçılar için yeterli bir oran değil. Bu oranı artırmak, ihracatçıları önemli ölçüde rahatlatacaktır. İhracatta halen devam eden döviz bozdurma zorunluluğu oranı olan yüzde 30’un döviz rezervlerinin iyiye gittiği de göz önünde bulundurularak yüzde 10’lar seviyesine indirilmesi, KOBİ’ler için sağlanan yüzde 2’lik kredi büyüme sınırının esnetilmesi atılabilecek adımlar.
Dünyada globalliğin artması ile transit ticaret olanakları da gün geçtikçe artmaya devam edecek. Ancak mevzuatlarımız bu gelişmeyi karşılayabilecek düzeyde olmadığı gibi, transit ticaretin yapılması konusunda cazibe de sunmuyor. Lojistik üs avantajını iyi kullanarak bu alanda başarılı olmuş, örneğin Hollanda gibi ülkeler inceleyerek, gerek mevzuat gerekse lojistik yapılanmalarımızı ivedi olarak iyileştirmeliyiz.
Nakliyecilerin vize probleminin dahi ihracatçılarımız için önemli bir tehdit oluşturduğunu da eklemeliyim. İGE, İhracatı Geliştirme Merkezi’nin ihracat kredilerine yönelik teminat sistemi mevcuttan çok daha geniş seviyelere taşınırken, başta Eximbank olmak üzere tüm bankaların ihracatçılara ucuz kaynaklı ve yeşil dönüşümü de düşünerek uzun vadeli kredileri acilen devreye alması lazım.
Radikal hareketlere ihtiyaç var
Tüm bu saydıklarımın önemi büyük, ancak bu dönemde ihracatçılarımızın pazarı kaybetmemesi için her türlü fedakarlığın sağlanması gerekiyor. Bu dönemde yeni şeyler söylemek, yeni avantajlar sunmak gerekiyor. Vergi ve SGK yüklerinin bu dönemde minimuma inmesi, borçların uzun vadelere yayılması, ihracatta sağlanan devlet yardımlarının artması gibi radikal hareketlere ihtiyaç var.
Örneğin, fuar destekleri yüzde 100 seviyelerine çıkartılarak tüm masraflar 2025 sonuna dek devletçe karşılanabilir. Ofis-mağaza, tasarım, markalaşma, patent, e-ihracat konularında çok özel destekler sağlanmalı, dahilde işlemenin tüm üretici ihracatçılara doğrudan kullandırılmalı. Böylece ihracata yönelik ithalat maliyetleri azaltılmalı, bu firmalara muafiyetler sağlanarak ithalat maliyetlerindeki liman ve lojistik maliyetleri dahil tüm maliyetleri düşürülmeli. Bu konuyu neden sık dile getirdiğimi merak edenlere; bahsettiğim pek çok risk ihracatçılarımızı kapıda bekliyor.
Katma değerli ürün ve markalı ürüne yönelinmeli diye hep söyledik, söylüyoruz; ancak unutmamak gerekirki onlar uzun vadeli planlar. Gün, günü kurtarma zamanı, yoksa bu günü geri getirmek imkansız hal alacak. Ticaret Bakanlığı elinden geldiğince çaba harcıyor, ama maliye ve para politikalarımız bu çabaya eşlik etmek mecburiyetinde. Bu sebeple ben mesajımın en çok Sayın Cumhurbaşkanına ulaşmasını ve dikkatini çekmesini umuyorum. Zira 2025 sonuna dek acil tedbirler almaz isek, tüm konuşmalar ne yazık ki değersiz hale gelecek.