Artık yeni şeyler söylemek lazım

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan bü­yüme stratejimizde en önemli aktör ihra­cat ise, en önemli özne de şüphesiz ihracatçı. İh­racatçıların yüzünün gülmesi için tek faktörün kur artışı olduğu düşüncesinden ise yavaş ya­vaş uzaklaşmak gerekiyor.

Enflasyonun ulaştığı noktaya kurların ulaşmayacağı ve kâr edebilmek için maliyetleri düşürebilmenin çok kolay olma­yacağı aşikar. Ama buraya takılmak ve kalmak da doğru değil.

Aslında sanıldığı gibi yalnızca teks­til sektörü değil, otomotiv ve kimya sektörlerin­de de ihracatta fiyat tutturma serzenişleri bir hayli fazla. Onlar da artan maliyetler ile fiyat tut­turamamaktan yakınırken, hizmet sektörünün önemli bir yerinde bulunan müteahhitlerimiz ise ucuz kaynağa erişememekten ve rakipleriy­le aralarındaki farkı sübvanse edememekten bir hayli dertliler. Bu sektörümüz dünyada en çok proje alan ikinci ülke konumuna ulaşmış ve ül­kemize önemli bir döviz getirisi sağlar durumda.

Rekabet açısından daha zor bir dönem

Ekonomideki sıkı para politikası ve OVP’ye ilişkin uygulamalar, enflasyonun önemli bir dü­şüş göstermeden gerek kurlarda gerekse kredi faizlerinde dikkate değer bir gelişmenin olma­yacağını işaret ediyor.

Öte yandan ensemizde al­ternatif güzergahlar arayışı ile her geçen gün ba­tı ülkelerine daha fazla yakınlaşan, 8 günde Av­rupa’ya ürün göndermeyi hedefleyen bir Çin’in varlığını da görmezden gelmemek gerekiyor. Or­ta Koridor hattı kısa süre sonra çok daha etkin kullanılırken, rekabet açısından daha zor bir dö­nemin başlayacağını kestirebiliyoruz. Bir önem­li kambur da yeşil dönüşüm ile sırtımızda oluş­mak üzere. Hem mali yük getirecek hem de ba­zı firmalarımız hazırlıklarını yapamazsa oyunun dışında kalacak.

Devleti bekleyen önemli adımlar

8/6/2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Tebliğ ile ihracatçı firmaların yurt dışı kaynaklı dövizlerinin TCMB’ye satışı sırasında, firmalar verecekleri taahhüt karşılığında, TL’ye çevrilen tutarın yüzde 2’si kadar döviz dönüşüm desteği alabileceği belirtilmişti.

Çok olumlu bir geliş­me, ama gelin görün ki yüzde 2 ihracatçılar için yeterli bir oran değil. Bu oranı artırmak, ihracat­çıları önemli ölçüde rahatlatacaktır. İhracatta halen devam eden döviz bozdurma zorunluluğu oranı olan yüzde 30’un döviz rezervlerinin iyi­ye gittiği de göz önünde bulundurularak yüzde 10’lar seviyesine indirilmesi, KOBİ’ler için sağ­lanan yüzde 2’lik kredi büyüme sınırının esnetil­mesi atılabilecek adımlar.

Dünyada globalliğin artması ile transit ticaret olanakları da gün geçtikçe artmaya devam ede­cek. Ancak mevzuatlarımız bu gelişmeyi karşıla­yabilecek düzeyde olmadığı gibi, transit ticaretin yapılması konusunda cazibe de sunmuyor. Lojis­tik üs avantajını iyi kullanarak bu alanda başarılı olmuş, örneğin Hollanda gibi ülkeler inceleyerek, gerek mevzuat gerekse lojistik yapılanmalarımı­zı ivedi olarak iyileştirmeliyiz.

Nakliyecilerin vi­ze probleminin dahi ihracatçılarımız için önem­li bir tehdit oluşturduğunu da eklemeliyim. İGE, İhracatı Geliştirme Merkezi’nin ihracat kredile­rine yönelik teminat sistemi mevcuttan çok da­ha geniş seviyelere taşınırken, başta Eximbank olmak üzere tüm bankaların ihracatçılara ucuz kaynaklı ve yeşil dönüşümü de düşünerek uzun vadeli kredileri acilen devreye alması lazım.

Radikal hareketlere ihtiyaç var

Tüm bu saydıklarımın önemi büyük, ancak bu dönemde ihracatçılarımızın pazarı kaybetme­mesi için her türlü fedakarlığın sağlanması ge­rekiyor. Bu dönemde yeni şeyler söylemek, yeni avantajlar sunmak gerekiyor. Vergi ve SGK yük­lerinin bu dönemde minimuma inmesi, borçların uzun vadelere yayılması, ihracatta sağlanan dev­let yardımlarının artması gibi radikal hareketle­re ihtiyaç var.

Örneğin, fuar destekleri yüzde 100 seviyelerine çıkartılarak tüm masraflar 2025 sonuna dek devletçe karşılanabilir. Ofis-mağa­za, tasarım, markalaşma, patent, e-ihracat ko­nularında çok özel destekler sağlanmalı, dahil­de işlemenin tüm üretici ihracatçılara doğrudan kullandırılmalı. Böylece ihracata yönelik ithalat maliyetleri azaltılmalı, bu firmalara muafiyetler sağlanarak ithalat maliyetlerindeki liman ve lo­jistik maliyetleri dahil tüm maliyetleri düşürül­meli. Bu konuyu neden sık dile getirdiğimi me­rak edenlere; bahsettiğim pek çok risk ihracat­çılarımızı kapıda bekliyor.

Katma değerli ürün ve markalı ürüne yönelinmeli diye hep söyledik, söylüyoruz; ancak unutmamak gerekirki onlar uzun vadeli planlar. Gün, günü kurtarma zamanı, yoksa bu günü geri getirmek imkansız hal alacak. Ticaret Bakanlığı elinden geldiğince çaba harcı­yor, ama maliye ve para politikalarımız bu çaba­ya eşlik etmek mecburiyetinde. Bu sebeple ben mesajımın en çok Sayın Cumhurbaşkanına ulaş­masını ve dikkatini çekmesini umuyorum. Zira 2025 sonuna dek acil tedbirler almaz isek, tüm konuşmalar ne yazık ki değersiz hale gelecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar