Artık seçim sonrasını konuşalım
Serhan Yenigün / Finansinvest
Piyasa oyuncuları, analistler ve yorumcular uzun süredir "seçim rallisi" bu yıl da olacak mı, olmayacak mı konusunu enine boyuna sorguluyor. Daha 12 Haziran seçimlerine bir aya yakın bir süre var ve bu zaman aralığında hem içeride hem de dışarıda köprünün altından çok sular akacağı kesin. Ancak, son dönemde Avrupa'da artan kredi kaygıları, IMF başkanlığı konusunda yaşanan sürpriz belirsizlik, Asya'da devam eden sıkılaşma adımları ve ABD'de artık yatırımcıları pek de tatmin etmeyen veriler gelmesi dış gelişmelerin TL varlıklara pek de yardımcı olmayacağını gösteriyor. Yurtiçinde satın alınacak hikaye bulmak ise bugünlerde dışarıda aramaktan bile daha zor. Merkez Bankası'nın yeni politikalarını sürdürme konusundaki kararlılığı, banka karları üzerinde artan baskı, dış ticaret açığı ve cari açıkta genişlemenin sürmesi, kredi notunun artırılmasına yönelik tahmin ve temennilerin giderek 2012 yılına ötelenmesi seçimler öncesinde yurtiçinde moralleri bozuyor. Böyle bir piyasa ortamında seçim rallisi beklentisinin artık oldukça zayıflayacağını, seçim sonrasına ilişkin senaryoların daha fazla fiyatlara gireceğini söylemek yanlış olmaz.
Seçimlerin ardından İMKB, tahvil-bono piyasaları ve TL'yi bekleyen temel parametrelere baktığımızda ise yukarıdakilere ek olarak biri içeride, diğeri dışarıda olmak üzere iki önemli konunun gündeme geleceğini görüyoruz. Bunlarda ilki yurtiçinde seçim sonrası artması beklenen "yeni anayasa" tartışmaları olacak. AKP'nin seçim sonrasında hızla gündeme getirmesi beklenen yeni anayasa konusunun içeride siyasi gerginliği artırma potansiyeli yüksek. Ancak, piyasalar açısından bundan daha önemle takip edilecek olan, anayasa odaklı konsantrasyonun ekonomi yönetimini ikinci plana itebileceği kaygısı. Cari açığın arttığı, ekonomide bazı önlemler gerektiren aşırı ısınma belirtilerinin olduğu bir dönemde Merkez Bankası'nın tek başına para politikaları ile mücadale etmesinin yeterli olacağını düşünmek zor. Bu nedenle, mali politikaların da mücadeleye destek vermesi, bunun için de kararlı bir ekonomi idaresinin gerektiğini düşünüyoruz. Seçim sonrası döneme işaret eden ve yurtdışında öne çıkacak kritik konu ise FED politikaları. FED'in Haziran ayında sona ermesi beklenen 600 milyar dolarlık tahvil alım programının ardından yılın ikinci yarısında nasıl bir politika izleyeceği, küresel likidite bolluğu, ucuz dolar, düşük faiz, yüksek sermaye akımları gibi son iki yılın parametrelerinin yeniden yorumlanmasına neden olacaktır.