Artık hiçbir bahane kalmadı
Anayasa Mahkemesi, AKP için "Evet, suçlu olduğuna karar verdik, ama bu seferlik yalnızca cep harçlığını keseceğiz, dikkatli ol" uyarısı yapmakla yetindi. Hazine yardımının yarısının kesilmesi AKP için önemli bir sorun oluşturmaz. Burada önemli olan, Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinin 10'unun, AKP'nin, "laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiği" görüşünde birleşmesidir. Kararın, partinin kapatılmaması yönünde oluşması; ancak, 10'a 1 gibi ezici bir çoğunlukla bir anlamda iddianamenin kabul görmüş olması bundan sonra AKP'nin iddia konusu icraatlarında bir değişiklik yaratır mı, göreceğiz. Ama, başka şeyleri de göreceğiz.
Partinin kapatılması istemiyle 14 Mart'ta dava açıldığından beri, bu girişimin Türkiye'ye ne kadar zarar verdiğini dinledik. Faizler yükselmiş, borsa düşmüş, yabancı yatırımcı gelmekten kaçar olmuş, insanlar önünü göremediği için iç piyasada durgunluk had safhaya çıkmış vs. vs. Dün de belirttik; Türkiye ekonomisini hiç bilmeyen, hiç izlemeyen biri, bu görüşleri dinlese sanırdı ki bu ülkenin ekonomisi 14 Mart'tan önce harika gidiyordu, açılan davayla her şey ters yüz oldu.
Şimdi hiç bahane kalmadı. Birileri tutup, "14 Mart'tan beri öyle kayıplar verdik ki, şimdi bunları telafi edebilmek, işleri yoluna koyabilmek için zaman gerekir, geçmişteki ivmeyi yakalamak çok kolay olmayacak" gibi görüşlerin arkasına saklanmaya çalışırsa şimdiden söyleyelim çok komik duruma düşer.
Madem Hazine'nin borçlanma faizinin yüzde 17'den yüzde 21-22'lere gelmesinin nedeni kapatma davasıydı; buyurun faizi yeniden 17'lere indirin.
Madem yılın ilk çeyreğinde yüzde 6.6 olan büyümenin ikinci çeyrekte yavaşlaması dava yüzündendi; buyurun üçüncü çeyrekte büyümeyi hızlandırın.
Madem yılın ilk beş ayındaki doğrudan yabancı sermaye girişi geçen yılın yarısı düzeyinde kaldı; buyurun temmuzdan sonraki dönemde girişi hızlandırın, yeni rekorlar kırdırın.
Madem iç piyasadaki durgunluk davadan kaynaklanıyordu; buyurun iç piyasayı canlandıracak adımlar atın.
Bunların hiçbirini gerçekleştirmek kolay olmayacak. Çünkü bu gelişmelerde davanın etkisi öyle ileri sürüldüğü ölçüde değildi ki.
Şimdi AKP'nin elinde iki tarafı keskin bir kılıç var. Anayasa Mahkemesi kapatma kararı verseydi, zaten pek iyi gitmeyen ekonomik tablo bu ortamda daha da bozulacak ve mazlum durumuna düşecek AKP'ye bir de misyon yüklenecekti: "Ekonomiyi başkaları yürütemiyor, AKP'siz olmuyor." Oysa şimdi kapatma kararı yok, dolayısıyla AKP'nin elindeki tüm kozlar alınmış durumda. Hem de ne alınma... Anayasa Mahkemesi'nin 10 üyesi AKP'yi suçlu buluyor; 11 üyenin 6'sı parti kapatılmalı diyor; ama nitelikli çoğunluk oluşmuyor. Öyle bir tablo ki, "AKP kapatılmasın" diyen üyeler azınlıkta kalıyor.
İktidar partisini zor bir dönem bekliyor. Tüm dünyada bozulan ekonomik dengelerden Türkiye de nasibini alıyor. Ama eğer kapatma gerçekleşmiş olsaydı, ekonomik tablodaki bozulma tümüyle bu karara bağlanacak, "Bakın, partimiz kapandı, Türkiye ekonomisi ne hale geldi" görüşünü çok sık duyacaktık. Şimdi, elde gerekçe kalmadı; arkasına saklanılacak bir bahane kalmadı. Buyurun, ekonomiyi daha iyi hale getirin!