Artan riskler karşısında gıdada yeterliliğimiz
Dünyada giderek artan siyasi gerilimler ve küresel krizler, gıda güvencesinin önemini her geçen gün daha da artırıyor. Bu nedenle, ülke olarak, gıdada yeterliliğimizi daha sıklıkla değerlendirmek ve geç kalmadan gerekli adımları atmak durumundayız.
Birçok stratejist, dünyada ilan edilmemiş bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın başladığını iddia ediyor. Rusya ile Avrupa’nın halihazırda savaş halinde olduğunu birçok uzman dile getiriyor. Öte yandan, Uzak Doğu’da ve Ortadoğu’da artan tansiyon, her an, geri dönülmez bir kıvılcımı ateşleyebilir.
Bunun yansımalarını altın fiyatlarının yanı sıra Çin ve Hindistan başta olmak üzere birçok ülkenin, özellikle buğday ve pirinç stoklarını artırmalarında, gıda ihracatlarına sınırlama getirmelerinde görebiliyoruz. Çin, dünya buğday stokunun yarısını elinde bulunduruyor. Engellerin en aza indirilerek dış ticaretin artırılmasının tüm ülkelerin avantajına olduğunu dış ticaret teorileri söylerken küresel krizler, ülkelerin kendi içlerine kapanarak öncelikle temel gıdada yeterliliği sağlayabilme yönünde politikalar izlemelerini zorunlu kılıyor.
Bitkisel ürün denge tabloları Geçen yıl bu zamanlarda da DÜNYA Gazetesi’nde, “Gıdada kendimize yeterli miyiz?” başlığıyla konuyu tartışmıştık sizlerle… TÜİK, 2023 yılına ait bitkisel ürün denge tablolarını açıkladı. TÜİK, yayınladığı bültende, ürün denge tablolarının, tarımsal ürünlerin arz kaynaklarını ve kullanım şekillerini belirli bir referans dönemi boyunca karşılaştırarak ayrıntılarıyla ortaya koyan tablolar olduğunu belirtiyor.
Yine aynı bültende yeterlilik derecesi konusunda şu ifadeler yer alıyor: “Bir bölgenin kullanılabilir üretiminin (iç üretim) o bölgenin talebini ya da yurt içi kullanımını (insan, hayvan ve endüstrinin bütün ihtiyaçlarını) ne ölçüde karşılayacak durumda olduğunu gösterir. Değerin, 100'den küçük olması, üretimin yurt içi talebi tam olarak karşılayamadığı durumu temsil eder.
100'den büyük olan bir değer, iç ihtiyaçları geçen, ihraç edilebilir ve/veya stoklanabilir miktarların varlığını gösterir.” Son olarak ürün denge tablolarının, 2022 yılı üretim miktarları esas alınarak 2022-2023 piyasa dönemine göre hesaplandığı notu düşülüyor. Yağlı tohumlar dışında iyi durumdayız Bültende değerlendirmeler, tarla ürünleri, meyveler ve sebzeler ana gruplarında yapılmış.
Gıda güvencesi bakımından tarla ürünlerinin daha kritik öneme sahip olduğunu, bu grupta ise tahılların ve nihayet tahıllar içinde de buğdayın en hassas ürün olduğunu söyleyebiliriz. Tahıllar ortalamasında yeterlilik derecesi, önceki yıla göre daha iyi bir düzeye yükselmiş (yüzde 80,3’ten yüzde 92,3’e). Tahıl grubunun en önemli ürünü olan buğdayda yeterlilik derecesi yüzde 95,9 olup, uzun yıllar ortalaması düzeyindedir.
Nohut, yulaf, pamuk, patates ve çavdarda yüzde 100’ün üzerinde olan yeterlilik, şeker pancarında, sözleşmeli üretimin doğal sonucu olarak tam yüzde 100 olarak görülüyor. Yağlı tohumların tamamında kritik düzeyde açığımız var. Ayçiçeği (yüzde 51,3), kolza (yüzde 47,9) ve soyada (yüzde 5,2) son derece düşük yeterlilik seviyesindeyiz. Sebze grubunun tamamında kendimize yetiyoruz (yüzde 111,3). Domates ve hıyar, en yüksek yeterlilik dereceleri olan sebzeler. Meyvelerde en yüksek yeterlilik derecesi, geçen yılki yüzde 560,9’un oldukça üzerinde bir değer ile fındıkta (yüzde 683,5) gerçekleşti.
Yüzde 501,0 ile incir ikinci ve yüzde 390,6 ile kayısı üçüncü sırada yer aldı. Turunçgiller grubunun tamamının kendine yeterli olduğu bültenden anlaşılıyor. En düşük olan ceviz (yüzde 80,6) dışında meyvelerde yeterlilik düzeyimiz oldukça iyi. Ülkemizde bu yıl buğday ekim alanlarının genişlemesi ve üretimin rekor kırabileceği ihtimali, bu stratejik ürünün depolanmanın önemini, lisanslı depoların kapasitelerini artırma mecburiyetini ortaya koyuyor.