Artan risk faktörlerine karşı temkinli olunmalı
Banu ERİŞ - FİNANSINVEST
Geçtiğimiz yılın sonlarını hatırlarsak küresel bazda birçok parametre piyasaları olumlu yönde etkilemekteydi. ABD ekonomisi ılımlı büyüme sinyalleri veriyordu, Avrupa’da alınan önlemlere bağlı olarak mali açıdan sorunlu ülkelere dair stres hafiflemiş ve faizler gerilemeye başlamıştı, yurtiçi tarafta makro göstergeler benzer ülkelere göre daha sağlıklı bir tabloya işaret ediyor ve not artırımı beklentileri de piyasaları destekliyordu. Bugüne baktığımızda olumsuz parametre ve risklerin ağırlığının arttığını görüyoruz.
ABD Merkez Bankası (Fed) geçen yılın son toplantısında tahvil alım programını önümüzdeki dönemde azaltacağına dair ilk sinyali verdi ve sonraki açıklamalarında piyasaları yeni duruma alıştırma çabasını sürdürdü. Fed’in tahvil alımlarını azaltması büyümedeki iyileşme ve fazla likidite ihtiyacının azalmasından kaynaklansa da, piyasaların alıştığı likidite bolluğunun azalacak olması kaygı yaratıyor. Avrupa geneline yayılan bir stres olmasa da bu hafta Portekiz’de ortaya çıkan siyasi karışıklık ülke faizlerinin hızlı bir şekilde yükselmesine ve ülkenin OMT’ye (Avrupa MB’nın sorunlu ülkelere yönelik tahvil alım programı) başvurmak zorunda kalabileceği yorumlarına yol açtı. Öte yandan Mısır’da Cumhurbaşkanı Mursi yandaşları ve karşıtları arasındaki gerginliğin artmasıyla ordu yönetime el koydu. Mısır’daki gelişmeler, hem siyasi tansiyon, hem de ekonomik yansımaları açısından risk teşkil ediyor. Demokratik bir ortama geçilememesi ve gerginliğin sürmesi halinde ticaret üzerinden ekonomi üzerinde olumsuz etki yaratabileceği gibi, petrol fiyatlarında görülebilecek olası bir sıçrama dış dengeler üzerinde de baskı yaratabilir.
Türkiye özelinde ise not artırımı gibi olumlu beklentiler geride kalırken, risk faktörlerinde bir artış söz konusu. Makro tarafta geçtiğimiz aylarda ılımlı bir seyir izleyen ve Nisan ayında %6,1 civarına gerileyen yıllık TÜFE’nin Haziran ayında %8,3’e sıçraması olumsuz bir sürpriz yarattı. Merkez Bankası’nın son açıklamalarında enflasyonda artış görüleceğini belirtmiş olmasına karşın, beklentilerin oldukça üzerinde olan rakam yıl sonu enflasyon beklentilerinin yukarı yönde revize edilmesine neden olabilir. Gezi Parkı protestoları ile artan tansiyon düşmüş olsa da, son dönemde bono faizlerinin yükselişi ve risk primindeki artışla hisse değerlemelerinin aşağı yönde revize edildiğini görüyoruz. Bunların yanı sıra Fed’in tahvil alımlarını azaltacağı yönündeki beklentiler özellikle gelişmekte olan ülke piyasalarından çıkışlara neden oluyor. Yurtdışı ve yurtiçi gündemin karışık görünümüne bağlı olarak piyasalarda volatilite bir süre daha devam edebilir. Orta vadeye dair olumlu beklentiler sürse de kısa vadede hisse senedi ve emtia piyasalarında temkinli kalınmalı.