“Arkadaşım Selim”

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

“40 seneyi geçti bugün de çalıştığım DÜNYA Gazetesi’nin kapısından gireli… Sirkeci’de, Ankara Caddesi’nden tırmanırken Cağaloğlu Yokuşu’na saptığınızda sağdan ilk sokak Cemal Nadir, ikincisi Narlıbahçe’dir… Bu daracık sokağın en sonundaki bina, o yıllarda DÜNYA Gazetesi’ydi…

Hukuk Fakültesi’nde ilk senemdi; Cumhuriyet Gazetesi’nin havasını kısa bir süre soluduktan sonra, çaylak bir gazeteci olarak DÜNYA’da çalışmaya başlamıştım…

Annemin ve dayımın kitap tutkusu bana da bulaştığından okumayı seviyordum… Başyazarı Attilâ İlhan olan gazetenin, Selim İleri yönetiminde her gün yayınlanan bir sanat sayfası vardı. Bu sayfada dönemin önemli edebiyat isimleri de yazıyordu… Selim İleri de ‘Ortalık’ adını verdiği köşesinde her gün kültür, sanat, edebiyat dünyasının nabzını tutan yazılar kaleme alıyordu…

Haber müdürünün karşısında öğrenci sıraları gibi dizilmiş masalarda oturduğumuz salonda, hemen solumdaki geçiş alanına paralel koyulmuş bir masaydı Selim İleri’nin yeri…

Merhabalaşıyorduk… Yakınlarda yayınlanan, Türk Dil Kurumu Ödülü’ne değer bulunan yeni romanı Her Gece Bodrum’u almış, okumaya başlamıştım… Yaşadığımız toplumun çelişkileri, doğa, bastırılmış cinsel istekler… Daha ilk sayfasından çizmeye koyulmuş, anlatım diline, kullandığı sözcüklere hayran kalmıştım:

‘…kırık camların çarpıştığı, sonsuz görüntülerle bezenmiş bir çiçekdürbününden izlenebilirdi her şey: ne çok ayrıntı… İşte sokaklar sonsuz gölgelerle, sayısız renklerle kuşatılmıştı. Sabahtı. Kavuniçiyle kırmızı arası bir renk egemenlik kurmak istiyordu. Önüne geçilemiyordu bunun.’
18 yaşına doğru yol alan bir gencin okuduğu kitaplarda yer alan burjuva ya da kentsoylu sözcükleri bu kez edebiyatta karşısına çıkmış, küçük burjuvanın kendisi ve dış gerçeklikle çatışmalarını düşünmeye başlamıştı…

Gazetede günler geçiyor, görmezlerin sorunlarını anlattığım ‘Görmezlik Yazgı Değildir’ gibi söyleşilerim yayınlanıyor; elektriklerin çok kesildiği o yıllarda mum üreticilerini konu alan röportajlar yapıyordum… Sirkeci’den satın aldığım Zenith fotoğraf makinesi ile çektiğim, banyolarını kendim yapıp karta basmaya çalıştığım fotoğraflar da gazete yayınlanmaya başlamıştı…

Bu arada kültürel etkinlikleri, özellikle tiyatroları takip etmeye çalışıyordum… Bir gün, Vasfi Rıza Zobu ile Bedia Muvahhit’in Atatürk Kültür Merkezi’nde bir söyleşileri olduğu haberini okuyunca onca cesaretimi toplayacak, Selim İleri’nin yanına gidip ‘İzleyip fotoğraf çekebilir miyim? Sayfa için ilginizi çeker mi?’ diye soracaktım… Neden olmasındı?!

Fotoğraflarım, altında birer satırlık anekdotlarla yayınlanacaktı sayfada… Sene mi? Ya 1977 sonuydu ya da 1978 başı…

Selim İleri okuma birikimim hızla genişleyecekti Cumartesi Yalnızlığı, Pastırma Yazı, Destan Gönüller, Dostlukların Son Günü peşpeşe kütüphanemdeki ve gönül dağarcığımdaki yerlerini alacaklardı…

Selim İleri, ‘aşk’, ‘ölüm’, ‘ayrılık’ gibi konuları yazıyordu ve bu konular, benim olağanüstü ilgimi çekiyordu…”

Selim İleri’nin TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı seçildiğini öğrenip arşivime, sararmış fotoğraflara, sararmış kâğıtlardaki tozlu notlara dalınca karşıma çıktı bir bölümünü alıntıladığım notlarım… Hatıra yazmayı sevmeyen ben, seneler seneler evvel bir “Selim İleri Günlüğü” tutmaya neden başlamıştım? Selim, benim için hem insan, hem edebiyatçı olarak öyle değerli ki…

Onları ve DÜNYA yıllarından gazetede birlikte çekilmiş (benim bugünkü yaşımdan çok daha genç Selim İleri’nin bulunduğu) tek fotoğrafımızı alıp fuar için hazırlayacağım Onur Yazarı kitabının ilk buluşması için Arnavutköy’e doğru yola çıktım… Daha önceleri de oturduğumuz; ondan, üzerinde çalıştığı kimi romanların daktilo ile yazılmış sayfalarını dinlediğim Arnavutköy’deki o balıkçıda atıldı geçtiğimiz günlerde biten kitabın temelleri… Adı, “Arkadaşım Selim.”

Kitap fuarında 11 Kasım Pazar günü saat 16.00’da Türkân Şoray’ın da katılacağı bir sohbette Selim İleri’yle kitabı konuşacağız, beklerim…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar