Arkadaki sebze bahçesi
Bir haber
Taze taze topladığınız domates, salatalık ve marulla yaptığınız salataya doyum olmaz. Bu zevke üreticiler varıyor. Evinin arka bahçesi olanlar da bunu yapabiliyor. "Ama bu işi biz şirkette yapıyoruz" diyeni duyarsanız şaşırtıcı gelebilir. The Wall Street Journal'ın bir haberine göre Amerika'da yeni bir uygulama başlamış. Bazı şirketler arka bahçelerini sebze bahçesi haline getirip çalışanlarına açıyorlarmış.
Örneğin Fred Haberman'ın Minneapolis'te bir "halkla ilişkiler ve markalaşma" şirketi varmış. Haberman geçen yıl 10 bin dolar harcayarak şirketin arka bahçesini sebze bahçesi haline getirmiş ve 30 çalışanına açmış. Bir de yarı zamanlı bir bahçıvan tutmuş. Çalışanlar bahçeyi ekip biçiyorlarmış. Fred, "Bu bahçenin etkisi müthiş oldu" diyor. Şöyle devam ediyor, "Gayri resmi toplantıları orada yapıp işleri çözüyorlar. Çalışanlara bir heyecan geldi. Müşterilerimiz arasında organik tarım yapanlar var. Çalışanlarımız toprakla uğraştığından bu yana bu müşterilerle iletişimleri daha da iyileşti.
Bir başka örnek Indiana, Bloomington'dan. Sheryl Woodhouse-Keese, Twisted Limb Paperworks LLC adlı firmanın sahibi. Ofis binalarının arkasındaki 140 metrekarelik yeri 600 dolar harcayarak bir bahçe hailen getirmiş; buraya 10 çeşit faydalı ot ve 22 çeşit sebze ekmişler. Şirketin dört çalışanı evlerine buradan sebze ve faydalı ot götürüyormuş. Sherly "Çalışanlarımın mutfak bütçelerini hafifletmiş olmak beni mutlu ediyor" diyor. Bu mevsim çıkan patates ve domatesin pazar değeri 2 bin 400 dolarmış.
Bir yorum
"Zorunluluk, buluşların anasıdır" derler. Ekonomik kriz ve dolayısıyla çalışanların mutfak giderlerine yardım kaygısı, arka bahçeyi bir üretim gücü olarak devreye sokmuş. Küçük firmalar "arka bahçelerini" sebze bahçesine çevirmişler. Bu, yaratıcı bir çözüm.
Arka sebze bahçeleri ile aslında bir taşla birkaç kuş daha vuruluyor. Çalışanların bütçesine katkı vurulan kuşlardan biri, ama belki de en küçüğü. Bir diğer yararı iletişime ve takım ruhuna katkısı. Ofisin kapalı havasının dışında, mis kokulu domates toplarken en stresli konuları bile daha rahat tartışabilirsiniz. Ofiste sizden bilgi saklayan kişiyi, hıyar ekimi konusunda vereceğiniz bilgi ile bahçede yumuşatabilirsiniz. Belki utanır, sizden bilgi saklamaya kalkmaz. Ortak çaba ile bahçeden aldığınız ürünü görünce takım çalışması konusundaki uyduruk açık-hava eğitimlere gitme gereği kalmaz.
Şirketlerin yarattığı sebze bahçelerinin asıl büyük yararı çalışanın sağlığına. Aşık Veysel'in değişi ile "Benim sadık yarim kara topraktır." Toprakla uğraşmak insanı rahatlatır. Ofis ortamında her türlü manyetik alanın içinde statik elektrik dolan kişi toprakla uğraşınca bu yükten kurtulur. Bahçe ile uğraşırken eğilip kalkarak günlük bedensel alıştırmasını yapar. Ektiklerinin meyvesini almak kişiyi mutlu eder. Böylece çok ufak bir yatırımla işveren, çalışanın sağlığını desteklemektedir. Sağlıklı çalışan, verimli çalışan demektir. Mutlu çalışan, çevresine mutluluk saçar. Mutluluk, bulaşıcıdır.
Bu sözünü ettiğimiz uygulamalar Amerika Birleşik Devletleri'ndendi. Bizim ülkede yapılabilir mi? Denemeden, deneyeni görmeden bir şey söylemek zor. Ancak her hayırlı uygulamaya "Orda olur, bizde olmaz" mantığı ile bakan 'bay olumsuzlar'ı duyar gibiyim. "Bizde olmaz, bizimkiler bahçeyi kaytarma için kullanır, gider orda yatar. Bizde olmaz; ürünün paylaşımında sorun çıkar. Bizde olmaz; genel müdür en iyilerini yer armudun. Bizde olmaz; daha ne ekelim konusunda anlaşamaz insanlar. Bizde olmaz; olmaz işte, Türkiye'nin şartları farklıdır."
İnsan kaynağına yaklaşımda niyet çok önemlidir. Çalışanın önemli olduğu kavranınca onu elde tutmak, motive etmek için çaba harcıyor insan. Yönetimler çalışana arka bahçede sebze bahçesi gibi maliyeti yüksek olmayan, ama katkısı yüksek bir uygulamayı bulabiliyor. Önemli olan insanın önemine inanmak ve onu memnun etmeyi aklına koymak. Türk'ün pratik zekası daha özgün uygulamalar da bulabilir.