Arjantin-IMF: “Bir daha asla deme! ”

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Prof. Dr. İhsan ERSAN - İ.Ü. İşletme Fakültesi Finans Anabilim Dalı Finans Yönetim

2000’li yılların bizimle beraber iki krizdaş ülkesinden biri olan Arjantin uzunca bir aradan sonra yeniden IMF’in kapısında! Yükselen Fed faizleri ile gelişen piyasalardan fon çıkışlarının hızlandığı konjonktür Arjantin’i son derece olumsuz etkiledi. Merkez Bankası'nın dört kez artış ile faizleri rekor düzeydeki yüzde 40’lara yükseltmesine, rezervlerini 10 milyar dolar eritmesine karşın pesonun yılbaşından beri değerinin beşte birinden fazlasını yitirmesi ve enflasyonun yüzde 25’lere çıkması Macri’yi 30 milyar dolarlık stand-by kredisi için IMF’e başvurmak zorunda bıraktı.

Macri’nin ikilemi ve 2001 krizi

IMF algısı ne var ki Arjantinliler için hiç de olumlu değil! Pesonun üçte ikisinden fazla değer yitirdiği, banka mevduatlarının dondurulduğu, emeklilerin birikimlerine el konulduğu, her beş kişiden birinin işini yitirdiği, protestolarda 20’den fazla insanın yaşamını yitirdiği, sadece üç haftada beş devlet başkanının değiştiği, baş sorumlusu olarak IMF’in gösterildiği 2001 krizini kısaca anımsayalım.

Güney Amerika’nın iki büyük ekonomisinden biri olan Arjantin 90’ların başında efsanevi maliye bakanı Cavallo yönetiminde “Konvertibilite Planı” ile Para Kurulu (Currency Board) uygulamasına geçmiş, Pesoyu dolara bağlamış, yüzde 4000’lere ulaşan hiperenflasyon yüzde 5’lere çekilirken, durgunluktan çıkılmış ve yabancı sermeye girişleri hız kazanmaya başlamıştır. Para Kurulu ile enflasyonu yenen Arjantin, doların değer kazanması ile dış rekabette olumsuz etkilenmiş, teknoloji ve verimlilikte gerekli adımları atamamış, Asya krizi sonrası güven bunalımı fonların hızla ülkeyi terk etmesi de sonun başlangıcı olmuştur. Yüksek ve cazip faize karşın rezerv para olarak dolar girişinin durması ülkedeki ekonomik durgunluğu had safhaya ulaştırmış, kamu çalışanlarının maaşlarını dahi ödeyemeyen hükümet çalışanlara sertifika vermek zorunda kalmıştır. IMF’nin son kredi dilimini serbest bırakmaması ile ülkede yaşam adeta durma noktasına gelmiş, dükkan yağmalamaları, protestolar, ölüm ve yaralanmalar sonrası Arjantin moratoryum ilan etmiştir. 11 Eylül 2001 sonrası değişen jeopolitik dengeler ile uluslararası alanda adeta yalnızlığa itilen Arjantin, düşen faizler, emtia fiyatlarının artışı, başarılı bir borç yeniden yapılandırma sonrası gelen not artışları ile toparlanmaya başlamıştır.

Bu kez farklı!

2015 sonunda göreve gelen Macri önceki Kirchner hükümetlerinden tabiri caizse tam bir ekonomik enkaz devralmıştır. Popülist uygulamalarla teşvik ve sübvansiyonlara boğulmuş, alacaklıları ile kavgalı, ekonomik verilerin tahrif edildiği, katı kambiyo denetimleri uygulayan, kamu açıklarının yüzde 5’leri aştığı bir ekonomi! Göreve geldikten sonra Macri ilk olarak kambiyo denetimlerini kaldırmış, ihracat vergilerini düşürmüş, alacaklılar ile anlaşma yoluna gitmiş ve piyasa dostu reformist bir yaklaşım sergilemiştir. Geçtiğimiz yıl Arjantin’in $2.75 milyarlık 100 yıl vadeli tahvil ihracına da yoğun ilgi olmuştur. 10 yılık ABD tahvillerinin yüzde 3’lük kritik seviyeyi aşması ile gelişen piyasalardan fon çıkışlarını tetikleyen süreçte Arjantin, Türkiye ve Rusya ile birlikte en olumsuz etkilenen ülke olmuştur. 2001 krizinden farklı olarak bu kez Arjantin’in konumunun oldukça farklı olduğunu belirtmek isteriz. Arjantin’in Kemal Derviş’i diyelebileceğimiz yeni Ekonomi Bakanı Dujovne’nin süper yetkilerle göreve getirilmesi piyasalar açısından olumlu karşılanmıştır. Ayrıca G20 Başkanlığı yanı sıra, terörizm ve uyuşturucu konularında sağladığı destek Trump ve Batı'nın ülkeye bakışını oldukça etkilemiştir. Beyaz Saray’a davet edilen Macri için Trump’ın “ülke ekonomisini dönüştüren vizyon “ tweet’i ’’ oldukça ilginçtir.

Kıssadan hisse

Son zamanlarda adı sıkça bizimle birlikte anılan Arjantin örneğinden kuşkusuz alınacak dersler vardır! Olumlu dış konjonktürden kaynaklanan gelişmeleri “kendinden menkul zannederek” yapısal reformları savsaklayan, popülist yaklaşımlarla geleceğinden yiyen ülkelerin kaderi ne yazık ki hep aynı olmakta, her tür felaketin nedeni olarak tabiri caizse ülkeden kovulan IMF’den sonunda medet umulmaktadır.

Ülkemizi ise seçim sonrası oldukça zor ekonomik koşullar beklemektedir. Yükselen enflasyon ve faizler, bozulan mali denge, art arda gelen not düşüşleri sonrası dış finansman olanaklarının giderek daraldığı günümüzde hangi yönetim iş başına gelirse gelsin, popülist söylemleri bir kenara bırakarak “kemerleri sıkmaktan” ve başta eğitim ile yargı olmak üzere yapısal reformlara hız vermekten başka çaremiz ne yazık ki yoktur! Umarız Arjantin gibi IMF kapısını çalmak zorunda kalmayız!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar