Arena'da aranan kan: Volkan

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

 

Şampiyonluk yarışında büyük öneme sahip derbide Fenerbahçe rakibini deplasmanda yenerek önemli ölçüde moral avantaj elde etti. Bu galibiyetin en önemli sonuçlarından bir tanesi de oynadıkları futbol ve aldıkları sonuçlar itibariyle figüran muamelesi gören Beşiktaş ve Trabzonspor'un birer değişken olarak yeniden denklemdeki yerlerini almaları olacak. Bu iki takım şampiyon olamasalar bile bir anlamda "şampiyonu belirleme" haklarını saklı tutacaklar.
Saha ve seyirci avantajına sahip Galatasaray'ın Fenerbahçe'den aldığı bu mağlubiyette birincil önemdeki "etken faktör" kaleci Volkan Demirel oldu. Volkan bu karşılaşmadaki performansıyla kaleciler için neden "takımın yarısı" ifadesinin kullanıldığı da örneklemiş oldu. Hatırlayacaksınız, bu maça ilişkin görüşlerimizi kaleme aldığımız son yazımızda derbinin gollü geçebileceğini hatta 90 dakika sonunda enteresan bir skorun ortaya çıkabileceğini savunmuştuk. Pazar gecesi Türk Telekom Arena'dan böylesi bir sonuç çıkmadıysa eğer, bu büyük ölçüde Volkan Demirel'in -kimi zaman tek başına kalsa da- inatçı direnişinin bir sonucu. Fenerbahçe'nin elde ettiği galibiyette bir başka faktör olarak Galatasaray teknik direktörü Fatih Terim'in beraberliği yeterli görmeyen agresif oyun anlayışını da gösterebiliriz. Elbette bir puanla yetinmeyen bu oyun tarzı için "Berabere kalsan Fenerbahçe'yi 5 puan arkanda tutacaktın" benzeri itirazlarını belirtenler de olacaktır ancak biz her zaman yapmaya çalıştığımız şekliyle ve oportünist felsefeden uzak bir yorumla Fatih Terim'in alkışlanması gerektiğini düşünenlerdeniz. Netice itibariyle Fenerbahçe hayati öneme sahip bir galibiyet almış olsa da bu sezon oynanan maçlar gösterdi ki, kora kor bir mücadelede Galatasaray daha ağır basan taraf. Bu sebeple Fatih Terim'i de "tez elden işi bitirmek" istediği için eleştiremeyiz.

Maçta her iki takım adına da futbolun gerekleri içerisinden başarılan ya da başarılamayan olgular göze çarptı. Örneğin Galatasaray topa ileride basarak sarı-lacivertli rakibindeki "Emre eksikliğini" çok iyi kaşıdı. Aykut Kocaman'ın Mehmet Topuz ve Caner Erkin'i göbeğe yaklaştırarak kullanması da bu soruna çare olmadı. Bunu başaran sarı-kırmızılı takımın kendi birinci ve ikinci bölgesinde alan hâkimiyetini kaybetmesi ise bir anlamda yenilgiye kılıf hazırladı. Genç stoper Semih'in sürati ve hamle zamanlamasıyla kısmen kapatabildiği açıklar az sayıdaki pozisyonda Galatasaray kalesinin tehlike yaşamasına neden oldu. Bu açıdan yapılacak bir değerlendirmede Alex De Souza'nın sakatlığı ve akabinde kenara gelişi sarı-lacivertliler için kayda değer bir handikap sayılabilir. Alex randımanlı biçimde sahada olabilse, çok daha fazla sayıda cezalandırıcı kontratak geliştirebilir ve bunlarda başrol oynayabilirdi. Şahsi fikrim bu önemli karşılaşmada Fenerbahçe'yi yoğun baskıya rağmen maçın içinde tutan meziyetin "baskı altında oynamaya yönelik mental hazırlık" olduğu yönünde. Hatta Volkan Demirel'in kişisel direnişinin takım içindeki diğer futbolculara da kısmen sirayet ettiği söylenebilir. Emre Belözoğlu sahada olsa Cristian ve Selçuk'un bir türlü kurmayı başaramadığı defans-ofans köprüsünü belki başarıyla kuracaktı ama maç içinde bu iki takım arkadaşı kadar sakin ve soğukkanlı kalabilecek miydi? İşte bu soruya yanıt vermek zor. Derbiden çıkan sonuçla şampiyonluk yarışının seyri değişti fakat Fenerbahçe Kadıköy'deki rövanşı "çantada keklik" görürse, büyük hata yapar.

Play-Off Beşiktaşlıya eziyet

Trabzonspor, Play-Off Şampiyonluk Grubu'nda sahasında ağırladığı Beşiktaş'ı Halil Altıntop'un attığı gol ile yenerek rakibiyle girdiği yarışta avantajı eline geçirdi. Maçı temel anlamda iki yönü ile incelemek mümkün. Birincisi, siyah-beyazlı ekip aleyhine devam eden hakem hataları, ikincisi ise sahadaki futbol. Geçtiğimiz hafta oynanan Beşiktaş - Galatasaray derbisine; orta hakem Hüseyin Göçek, yardımcıları hatta dördüncü hakemin anlaşılmaz yönetim tarzları damgasını vurmuş ve bu isimler maçın şirazesinden çıkmasında önemli ölçüde pay sahibi olmuşlardı. Trabzonspor - Beşiktaş karşılaşmasında nispeten daha başarılı bir yönetim görmekle birlikte, kritik anlarda kalkmayan ofsayt bayraklarının maçın seyrinde etkili olduğunu belirtmek zorundayız. Özellikle siyah-beyazlı ekibin yediği golde ofsaydın süzülememiş olması hataların Beşiktaş açısından "kabul edilebilir sınırlar" dışına çıkmaya başladığının göstergesi sayılabilir. Hoş, sahada izlediğimiz takıma "Kara Kartal" lakabını yakıştırmak ne denli zor ise Tayfur Havutçu ve öğrencilerinin Avni Aker'den galibiyetle ayrılmaları da o kadar zordu ama bunun hakemleri bağlayan bir tarafı yok. "Süper Final" denerek parlatılan organizasyona bu hataları yakıştırıyorlarsa o Türk futbolunun âli menfaatlerini titizlikle (!) düşünenlerin sorunu. Federasyon başkanının, MHK başkanının Beşiktaşlı olduğu; kurullarda siyah-beyazlı renklerin ağırlığının hissedildiği bu ortamda yapılan hatalar devam ettiği takdirde bugünden başlayan ama benim burada yer vermek istemediğim bazı senaryoların kulaktan kulağa fısıldanması söz konusu. İpucu mu? "Denize düşen yılana sarılır" atasözü Beşiktaşlılar için ne ifade ediyor?

Sahadaki futbola gelince; Trabzonspor takımı Şenol Güneş önderliğinde futbolun doğrularını elinden geldiği kadar oynamaya çalışıyor. Beşiktaş ise Tayfur Havutçu yönetiminde "Carlos Carvalhal'i mumla aramak" isimli bir tiyatro oyununu sahneye koyuyor. Hafta arası bu maçı analiz ettiğimiz yazımızda belirtmiştik. Tayfur Havutçu, Carvalhal'in sistemi ve oyuncu tercihleriyle devam ettiği sürece Beşiktaş için yeterliliği de takımdaki geleceği de tartışılacak. Biz spor medyası "asansör takım" nitelemesine aşinayız ama "asansör sportif direktör" akımının öncüsü bu gidişle Tayfur Havutçu olacak. Bugünlerde tüm Beşiktaşlıların birbirlerine sorduğu ortak soruyu sormak sanıyorum tüm meseleyi açıklığa kavuşturacak: "Madem hiçbir şey değişmeyecekti neden Carvalhal gitti, neden Tayfur Havutçu geldi?" Manchester United'ın efsane başkanlarından Louis Edwards, takımın 1973-74 sezonunda küme düşmesi üzerine oyunculara yüklü sayılabilecek bir prim dağıtır ve der ki: "İsmi Manchester United olan kulübün bu kadar kötü olması için özel çaba gerekir. Çok büyük bir iş başardınız." Teşbihte hata olmaz, Beşiktaş'ın da son 15 maçtaki görüntüyü vermesi için epey bir çaba harcanmış olması gerekiyor. Bu çöküş halinin elbet bir silkinişi olacak ancak göründüğü kadarıyla Şampiyonlar Ligi hedefi çok uzak ve "Avrupa Kupalarına katılamama" tehlikesi de mevcut. "Küçüleceğiz" söylemiyle göreve gelen Beşiktaş yönetiminin bu kulvardan gelecek muhtemel gelirleri kaybetmesi durumunda işi bir kat daha zorlaşacak. Fikret Orman ve ekibinin tüm hamleler için yeni sezonu beklemeleri çok rasyonel bir davranış tarzı değil. Neticede sahada görünen tablo yeni kurulmuş toplama bir takımın sezon başı kampındaki hali gibi.

Başrolde Holmen vardı

Spor Toto Süper Final Avrupa Ligi Grubu ikinci maçında Bursaspor, kendi sahasında İ.B. Belediyespor'u konuk etti. Bursa Atatürk Stadı'nda oynanan karşılaşmayı Ertuğrul Sağlam'ın talebeleri 3-2 kazanarak ikinci maçlarında ilk galibiyetlerini almış oldular. İ.B. Belediyespor maçın henüz başında öne geçmesine rağmen avantajını koruyamadı ve ikinci maçında da galibiyetle tanışamadı. Karşılaşmada Bursaspor'a galibiyeti getiren golleri 25. dakikada Samuel Holmen (k.k), 35. dakikada Sestak ve 49. dakikada Turgay Bahadır kaydetti. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ise 7. dakikada Doka ve 90. dakikada Holmen'in iki golüne rağmen sahadan mağlubiyetle ayrılmaktan kurtulamadı. Avrupa Ligi'ne katılma hedefiyle Süper Final'de mücadele eden Bursaspor, böylelikle Sivasspor maçında aldığı ağır yenilgiyi İBB karşısındaki galibiyetle telafi etti. Bu sonucun ardından Bursaspor Avrupa Ligi Grubu'nda 28 puana yükselirken İstanbul Büyükşehir Belediyespor ise oynadığı iki maç sonrası puanını 26 yaptı. İ.B. Belediyespor Teknik Direktörü Arif Erdem, maç sonu yaptığı açıklamada "Bursaspor'un gücü belli ama biz de iyi takımız. Bursapor ile başa baş ve keyifli mücadele etmek beni mutlu etti." cümleleriyle görüşlerini açıkladı.

Puanları paylaştılar

Süper Final Avrupa Grubu 2. hafta mücadelesinde Eskişehirspor ile Sivasspor kozlarını paylaştı. Atatürk Stadı'nda oynanan mücadele 1-1'lik eşitlikle sona erdi. Kırmızı-siyahlıların golünü 45. dakikada Batuhan Karadeniz kaydederken, Sivasspor'un golünü ise 63'te Jakup Navratil attı. Ev sahibi ekip karşılaşmanın ilk yarısında oldukça etkili bir performans sergiledi. Rakibine topla oynama imkânı vermeyen Ersun Yanal'ın öğrencileri 11 gol pozisyonuna girdi. 45. dakikada sahneye çıkan Batuhan Karadeniz, skoru değiştiren isim oldu. İkinci yarıda Sivasspor'da teknik direktör Rıza Çalımbay, Kadir Bekmezci'yi oyundan alırken, Mehmet Nas'ı sahaya sürdü. Dakikalar 63'ü gösterdiğinde takımın yıldız ismi Erman Kılıç'ın asistinde Navratil'in golü eşitliği getirdi. Kalan sürede her iki takımın da çabaları yeterli olmayınca karşılaşma beraberlikle tamamlandı. Öte yandan konuk takımda Kıvanç Karakaş 89. dakikada gördüğü kırmızı kartla oyun dışında kaldı. Bu sonucun ardından Eskişehirspor puanını 27'ye yükseltirken, Sivasspor ise puanını 29 yaptı. Bursaspor evinde İBB engelini geçmesine rağmen, Sivasspor liderliğini sürdürdü. Play-Off 3. haftasında Eskişehirspor sahasında Bursaspor'u konuk ederken, Sivasspor ise İ.B. Belediyespor deplasmanında ter dökecek.

 

PLAY-OFF GÜNLÜĞÜ      
Kadro Değeri Yaş Ortalaması     
Galatasaray:121.500.000 Euro (28 Futbolcu)Galatasaray: 27.4    
Fenerbahçe:128.050.000 Euro (27 Futbolcu)Fenerbahçe: 26.2    
        
Süper Final Şampiyonluk Grubu      
TakımlarOGBMAYP
Galatasaray21013242
Fenerbahçe22004140
Trabzon21011231
Beşiktaş20020328
        
Süper Final Avrupa Ligi Grubu      
TakımlarOGBMAYP
Sivasspor21105129
Bursaspor21013628
Eskişehir20202227
İstanbul20113426

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016