Arazi de var, bilgi de… Ama…

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI ferit.parlak@dunya.com

Tarım Bakanları görev süreleri boyunca, öncelikli olarak dikkat çekiyor:

“Atıl arazileri hububat, baklagiller, yağlı tohumlar ve yem bitkileri başta olmak üze­re stratejik ürünlerin ekimi için değerlendi­receğiz…”

“Atıl arazileri 1 metrekare boş kalmaya­cak şekilde tohumu toprakla buluşturaca­ğız…”

***

Dikkat çektikleri diğer husus:

“Tarım alanları (arazi), mera ve orman alanlarının toplam büyüklüğü 78 milyon hektar…

Arazilerimizi koruyacağız, kullanacağız ve denge sağlayarak arazilerimizi geliştire­ceğiz…” “28 milyon hektarlık tarım arazi­mizde, 32 milyonun üzerinde tarım parseli mevcut; bu arazilerin veri tabanını oluştu­racağız ve toplulaştıracağız…”

***

Sonuç mu?

Sulayabildiğimiz ekili araziler, bugün iti­barıyla:

8 milyon hektarın biraz üzerinde…

***

Bu nedenle…

Örneğin:

İhraç ettiğimiz makarna ile unun buğda­yını ithal etmek zorunda kalıyor…

İşleyip ihraç ettiğimiz nohut, fasulye, mercimeğin yüzde 90’ını ithal ediyor…

Örneğin: Bakliyatta, yağda, şekerde mar­ket fiyatları, gelişmiş ülkelerin de üzerinde seyrediyor…

 VELHASIL

Yağ, bakliyat, yem gibi ürünlerdeki arz eksiğimizin iki önemli nedeninin, ‘Arazile­ri atıl bırakmak’, ‘Kullandığımız arazilerin büyük bölümünü ise verimsiz kullanmak’ olduğunu biliyoruz… (aracılar, navlun, iş­çi, girdi maliyetleri farklı yazı konusu)

***

Bu bilgi ve potansiyele rağmen:

Sayısı azalan ‘üretken’ çiftçimizi de, ‘kü­çük ölçeğe’ hapsediyoruz…

Maliyet düşürememesini, verimlilik ar­tıramamasını teşvik etmiş oluyoruz… Bu yolla sermaye/tasarruf/yatırım/teknoloji/ istihdam geliştirmesini de engelliyoruz…

***

Ve bu nedenle: Sağlık ve verimlilik için yeterince tüketemiyoruz; tüketebildiğimi­zi de pahalı tüketiyoruz; yabancı ile de re­kabet edemiyoruz…

Daha da tehlikelisi:

Sayısı oldukça azalan üreticilerimizi de kaybediyoruz/üretmekten soğutuyoruz…  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar