Arap Baharı: Demokrasi arayışı mı, yolsuzluğa isyan mı?

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Arap Baharı ile sadece Ortadoğu'da değil, Wall Street'ten Rusya'ya dünya genelinde yeni bir protesto kültürü doğdu. Yaşanan dönüşüm süreci bölgedeki kadınlar için ayrı bir önem taşıyor. 

Tunuslu Kadın Araştırmaları ve İnsan Hakları Profesörü Khadija Arfaoui, "Devrimden önce her şey yasaktı. Devrimden sonra her şey haram" diyor. Ürdün İnsan Hakları Kliniği Direktörü Dr. Lina Shabeeb ise "Arap devrimleri gerçekten demokrasi ve eşitlik  arayışı mıydı? Yoksa yolsuzluğa karşı bir ayaklanma mıydı?" sorusunu gündeme getiriyorlar.

KAGİDER ve Konrad-Adenauer-Stiftung tarafından düzenlenen bölgesel çalıştayda bir araya gelen Arap Baharı'nın kadın aktivistleri, kanaat önderleri ve girişimcilerinin hem fikir olduğu birçok konu var. Bu kapsamda Ortadoğu'ya dair çizdikleri resim şu:  "Arap devrimlerinin bir lideri yoktu. Bunlar organize hareketler değildi, fakat sonunda her yerde kazanan İslamcılar oldu. Çünkü Arap halkı, yolsuzluğa, diktatörlere isyan etti. Eşit gelir dağılımı istedi. Bugüne kadar başarısız olan rejimlere son vererek, bu kez de İslamcı partileri denemek istedi; fakat siyasi İslam'ın bu derece güçlenmesine dair endişeler de yok değil."

Konrad-Adenauer-Stiftung Türkiye Temsilcisi Dr. Colin Dürkop, "Arap Baharı ile yeni bir protesto kültürünün doğuşuna ve hızla benimsenmesine tanıklık ettik" diyor. Nitekim protestolar Ortadoğu'dan tüm dünyaya yayıldı. Wall Street'i İşgal Et hareketinden Rusya'da yaşanan gösterilere kadar, dünyanın her yerinde halk sokaklara döküldü. Time Dergisi 2011 için Yılın İnsanı Olarak meydanlarda başkaldıran protestocuları seçti.

KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gülden Türktan'ın dediği gibi, "İlk kez dünyanın yükselen lider gücü sokaktaki insanlar olarak ilan edildi. Bu, ciddiye alınması gereken bir durum. Sosyal ortam o kadar kırılgan ki, bölgenin kadınları olarak bizler hak ettiğimiz eşitlik seviyesi için ısrarcı olmalıyız."

Peki Arab Baharı bölgedeki kadınların geleceğini nasıl etkiledi ve etkileyecek? Kadınlar bu süreçten yarar sağlayabilecekler mi? İşte bölgede yaşanan değişimin içinden gelen kadınların ilginç yorumları: 

"Devrimden önce her şey yasaktı, şimdi her şey haram"

Kadın Araştırmaları ve İnsan Hakları Profesörü Khadija Arfaoui (Tunus)

"Tunus'ta ateşlenen Arap Baharı'nın birinci yılını kutladık. Bu devrimin lideri yoktu. Arkasında siyasi parti yoktu. Yarım asırlık diktatörlük rejimi altındaki Tunus halkı, ilk kez kendisini bu derece birlikte hissetti. Yaşanan sosyal bir reformdu; daha sonra siyasi bir reforma dönüştü. Tüm bölgede yol açtığı domino etkisi sonucunda, bir demokrasi hareketine dönüştü. Şu anda Rusya'da bile insanlar sokaklarda. Ortadoğu'da bu sürecin kazananları İslamistler oldu. Bundan sonra neler olacak çok dikkatli bir şekilde izlemek gerekiyor; çünkü gerçek olan şu ki,  diktatör rejimlerin hakim olduğu devrimden önce her şey yasaktı. Devrimden sonra her şey haram."

"İslamı doğru anlatacak eğitimli Müslümanlara ihtiyacımız var"

Ürdün İnsan Hakları Kliniği Direktörü Dr. Lina Shabeeb

"Arap devrimleri gerçekten demokrasi ve eşitlik arayışı mıydı? Yoksa yolsuzluğa karşı bir ayaklanma mıydı? Biz aslında yolsuzluğa karşı ayaklandık. Yolsuzluğa dur demek isteyen insanlar başlattı bu hareketi. Bugün bölgede kaos yaşanmasının nedeni ise, Arap Baharı'nın organize bir hareket olmamasından kaynaklanıyor. Bu durumdan karlı çıkan siyasi İslam oldu. Dengesiz güç dağılımı, yolsuzluk İslamcılara yaradı. Mısır ve Tunus'un geleceğinden umutluyum, fakat Ürdün için durum farklı. Ürdün'de aşiret rejimi var. Arap dünyasına hakim olan İslamcı partiler, ılımlı olduklarını söylüyorlar, fakat hiçbiri ılımlı değil aslında; fakat farklı partilerin olmaması, insanları çaresiz bırakıyor. Öte yandan, devrimde yer alan kadınlar, kendi haklarını savunmaktan çok, annelik sorumluluğu ile hareket ettiler. Kadınların çok büyük bir bölümü haklarından haberdar bile değil. Sonuç olarak, İslamcı partilerin iktidara gelmesi, bir Müslüman olarak beni endişelendiriyor. Bu partiler kadını güçlendirmeyecek. Müslümanların büyük bir bölümü eğitimsiz. İslam, İslami partilerin yansıttığından çok farklı. Bunu anlatmak için de iyi eğitimli Müslümanlara ihtiyacımız var."

Kadının siyasi katılımının artması için üç temel konu

Almanya Marburg Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Claudia Derichs'e göre Arap Baharı 1998 yılında Endonezya'da yaşananları hatırlatıyor. Müslüman bir ülkede yaşanan bu demokratik devrim sonrasında kadınların durumunun nasıl değiştiğinin incelenmesi gerektiğine dikkat çekiyor Derichs'e göre, kadınların siyasi hayata katılımlarının artması için üç temel konuya dikkat etmek gerekiyor:

- Kota yetmez, kadının sesi yükselmeli: Kadınların parlamentodaki sayılarından çok, çıkarabildikleri ses ve bu sesi ne derece duyurabildikleri önemli.

- Başarılı koalisyonlar oluşturulmalı: Parlamentodaki kadınlar ile kadın hareketi destekleyen sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği var mı? Siyasetteki kadınlar siyasi kadın hareketini destekliyorlar mı; kadın hareketi ile bağlantılı hareket ediyorlar mı?

- Dönüşüm sürecinde ve sonrasında aktif olmak: Kadınlar devrim sürecinde, resmi olmayan ortamlarda son derece aktifler, fakat karar alma süreçlerinde, yasal oluşumlarda yeterince etkili olamıyorlar. Geçiş süreci olduğu kadar, sürecin sonunda da kadınların aktif olmaya devam etmeleri, mücadeleden vazgeçmemeleri gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar