Ara malı ihracatı ve ithalatı…
Dün gazetemiz Dünya'da yer alan ve arkadaşımız Naki Bakır tarafından hazırlanmış bulunan "Sanayinin İthal Girdi Bağımlılığı Sürüyor" başlıklı bir haber yer aldı. Haberde, ithalatta en büyük payı 56.2 milyar dolarla "sanayi için işlem görmüş hammaddeler" başlığı altında ithal edilen hammaddelerin aldığı belirtiliyordu. Bize ilginç gelen diğer bir detay da haberin içerisindeki çizelgede yer alan " İhracat" başlığı altında duruyordu. Burada " Hammadde (ara malları)" başlığında yer alan ihracat tutarı ise 50.5 milyar dolar olarak görülüyordu.
Burada ilgimizi çeken nokta da hem ihracat hem de ithalat kalemlerinin birbirlerine aynı sayılabilecek kadar yakın olmalarıydı.
Görünen o ki biz kendimize gerekli olan hammadde ve ara mallarını üretmiyor veya üretemiyoruz, öte yandan başka ülkelerin ihtiyacı olan hammadde ve ara mallarını üretip onlara ihraç ediyoruz. Bir aralar hükümet politikası olarak duyurulan bir haberde, ithal edilen ara mallarına yönelik yatırımların hızlandırılması için desteklerin yönlendirilmesine ve arttırılmasına karar verildiği belirtiliyordu. Umarım bu destekler geciktirilmeden verilir, verilen destekler sanayicilerimize zamanında ödenir ve beklenen ithal ikamesi faydası ekonomimizde hissedilir.
Bu arada bu çerçeveden olmak üzere, ihracatçının rekabet gücünü arttırmak amacı ile uygulamaya konulmuş olan ve "DİİB" kısaltması ile anılan "Dâhilde İşleme İzin Belgesi" uygulamalarına da değinmek istiyoruz. İhracatçının uluslararası piyasalarda geçerli fiyatlardan hammadde ve ara malı kullanımını sağlayan bu uygulamanın çok faydalı olduğunu vurgulamamız gerekli. DİİB uygulaması kullanıldıkça ortaya çıkan aksamalar ve görülen eksiklikler de giderilmeye çalışıldıkça daha da başarılı olacağına inanıyoruz. Bu DİİB uygulamalarını kullanan ve iyi bir performans sergileyen ihracatçıların işlemlerinin daha kolay yapılabilmesinin sağlanması da çok olumlu. Ancak çok fazla olmasa da görülen kötüye kullanımların engellenmesi amacıyla getirilen tedbirlerin, bu uygulamaya yeni başlayanlar için sıkıntı yarattığı ve bazen de vazgeçirici olduğunu söylemek gerek. Burada, iyi niyetli ihracatçıyı sıkıntıya sokacak uygulamalar yerine, kötüye kullanmaya kalkanları ciddi boyutta ve hızla cezalandırma ve hatta bu şirketlerin kurucu ve yöneticilerinin bir daha ihracat yapabilmelerini imkânsız kılan tedbirlerin alınması daha caydırıcı olacaktır diye düşünüyoruz. Gelelim ithal edilen hammadde ve ara mallarının ihracatla ilgisine.
Dünyanın en büyük ekonomilerine baktığımız zaman, ithalat rakamlarının da büyük olduğunu görüyoruz. Hele Japonya, Hollanda, İsviçre vb. gibi doğal kaynakları kısıtlı ülkelerin ithalatlarının yüksekliğine karşın ihracatlarının daha yüksek olması, her zamanki gibi katma değer konusunu gündeme getiriyor.
İthalat her zaman olacaktır ve olmalıdır da. Her şeyi üretmek zaten söz konusu değil. Sadece bizim için verimli olanları üretip, kalanını daha uygun koşullarda temin eden yerlerden tedarik etmek daha ekonomik olacaktır. Tabii burada ulusal stratejik çıkarların ihmal edilmemesini de derkenar olarak belirtmek isteriz.
Önemli olan, ne olursa olsun ithal ettiğimiz eşyanın ekonomimize katkısının ne olabildiğinin göz önünde bulundurularak, gereken tedbirlerin buna uygun olarak alınması. Kuşkusuz tüm iktidarlar bunun böyle yapılması gerektiğini belirtmektedir amma gerçek uygulamaların nasıl olduğunu, bunu gözlemleyip inceleyen arkadaşlarımızın yorumuna bırakalım.
Enerji ile ilgili ithalatları dışarıda bırakırsak, ihracatçılarımızın ne kadar ithalat yaptığını ve bu ithalatlar karşılığında ne kadar katma değer konularak ihracat yapıldığını merak ediyoruz.
Hele yerli ürün kullanımını arttırıyoruz diyen bazı sanayicilerin satın aldıkları girdilerin, başka birileri tarafından ithal edilmiş olduğunu düşünürsek, net katma değer hesabı biraz eziyetli olacağa benzer doğrusu.
Yerli ürün kullanacağız diye kendimizi sıkıntıya sokmak gerekli değil, ihracatımızda ülkeye ne kadar katma değer girdisi sağlıyoruz, bunun hesabı şart.