Ar-Ge’de personel hızlı, harcama yavaş

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Ar-Ge bulgularını yatırıma dönüştüren şirketlere 3.5 milyon TL hibe, 6.5 milyon TL de faiz desteği olmak üzere toplam 10 milyon TL’ye kadar finansman imkânı sağlaması, sahada yaşanan bir sorun açısından şüphesiz olumlu fakat gecikmiş bir adım.

Ekonomi kamuoyunda ilgi katsayısı hızla artan Ar-Ge konusunu hemen her meselede olduğu gibi sabit bir çerçeveye hapsederek eskittiğimiz için uygulamada farklı yönleri, boşlukları görmek, sorunları çözmek zorlaşıyor. Bu konuyu elektronik sektöründe uluslararası çalışan sanayici çevresiyle ne  zaman konuşsam mevcut uygulamayla ilgili başlıca şu yakınmaları dinliyorum.

Devletin desteklerle ilgili kurumlarında çok başlılık, karmaşık ve zaman tüketen bürokratik işlemler ve kurumlar arasındaki eşgüdümsüzlük. (2) Finansman destek yetersizliği. Ar-Ge temelli teorik olabilirliği yüksek bir projede, bırakın seri üretimi, araştırma fazından prototip fazına geçiş bile mümkün olamıyor. Bunlar, devletin genel Ar-Ge politikasındaki tasarım ve uygulama sorunları. Elden geçirilmesi ve çözülmesi gereken sorunlar.

Hazırlıkları süren “Yatırım Destek Programı” ise  Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından “tek kapı” yöntemiyle yürütüleceği için bürokratik sorunlar asgariye indirilebilir.Programın Ar-Ge’yi prototipten üretime aktarmada gerek içerik gerekse finansman yönünden ne ölçüde yeterli olacağı ise sahada görülecek.  

Yüzde 13’e on binde 2 

Ekonominin, özellikle de sanayinin Ar-Ge enerjisini artıracak her türlü girişim ve destek olumlu ve önemli. Bunların başında Ar-Ge için ülke gayrisafi milli hasılasından ayrılan toplam kaynak gelir ama nitelikli araştırma işgücü de GSYİH payı ve devletin destek ve katkılarıyla birlikte altyapıyı tamamlar.

Bu noktada Ar-Ge/GSYİH payındaki artış ile hâlen kamu, özel sektör ve üniversiteler kapsamında istihdam edilen Ar-Ge personeli sayısındaki artışı karşılaştırmak ilginç olabilir.Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2011 yılı esaslı araştırmasına göre, tam zaman eşdeğeri cinsinden Ar-Ge personeli sayısındaki artış yüzde 13.5. Buna karşılık, GSYİH’den Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan toplam paydaki artış sadece on binde 2; 2010 yılında yüzde 0.84, 2011’de yüzde 0.86.

Bu, son derece dengesiz bir ilişki. Nasıl yorumlanabilir? Belki şöyle: Ya kamu- özel sektör- üniversite bağlamında Ar-Ge personeli sayısında gereksiz bir şişkinlik söz konusu. Ya da, tüm söylem ve hedeflere rağmen yüzde 1’e çıkarılamayan GSYİH kaynağı çok tutumlu kullanılıyor! O zaman da şu soru: Bu ihtimal geçerliyse kazanımlar nerede?

Umut KOBİ’lerde mi?

TÜİK’in araştırmaları Türkiye’nin Ar-Ge yapılanması konusunda dikkati çeken bilgiler veriyor. Bunlardan biri şu: 2010 yılı verilerine göre, ekonominin çeşitli alanlarında yapılan harcamaların yaklaşık yüzde 15’i KOBİ’lere ait. Aynı yıl itibarıyla  tam zaman eşdeğeri cinsinden toplam 81 bin 792 olan Ar-Ge personeli sayısının yaklaşık yüzde 24’ü de KOBİ’lerde istihdam edilmiş.

Yine TÜİK’in 2011 yılı araştırmasına başvuracak olursak; KOBİ’lerin yaklaşık yüzde 51’i yenilik faaliyeti yürütmüş. Yüzde 35’i teknolojik,  yüzde 42’si teknolojik olmayan yenilik üstünde çalışmış. Teknolojik yenilik kapsamında yüzde 33’ü ürün veya süreç yenilikleri gerçekleştirmiş. Yüzde 5’inin faaliyeti ise yarıda kalmış. 

Bütün bunlar, firma ölçekleri ve imkânları dikkate alındığında özellikle küçük işletmeler açısından geleceğe dönük anlamlı göstergeler. KOBİ dünyasının bu verilerde şekillenen Ar-Ge başarım düzeyi  yeterli olmasa da nihai sonuçları bakımından da ümit verici. Ar-Ge politikalarındaki tasarım ve uygulama sorun ve boşlukları gide-rildikçe kaynak-harcama verimliliği de artacak.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013