Ar-Ge merkezleri cezalandırılıyor (mu?)
Ar-Ge ve teknoloji teşvikleri çağımızın teşvikleri.
Gerçekte veya görünüşte, bütün dünyada vergi teşvikleri azalan bir eğilimle seyretse de, Ar-Ge teşviklerinin trendi aynı paralelde değil. Hatta artan bir eğilimle seyrediyor. Bu durum birçok ülke ile birlikte Türkiye'de de böyle. Biz de birçok ülke gibi, Ar-Ge ve teknoloji yatırımlarından daha fazla pay almak için yarışıyoruz.
Ar-Ge teşviklerinin geçmişi çok kısa olmamakla birlikte, bu alanda en önemli adım 5746 sayılı Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun'la atıldı. Bu Kanun'la yapılan düzenlemeler sonrasında teşvik, son derece etkin bir araç haline dönüştü.
Yeni Kanun'la kurulmaya çalışılan sistemin en önemli parçası, Ar-Ge faaliyetlerinin daha kurumsal bir yapıda yapılmasını amaçlayan Ar-Ge merkezi ile ilgili düzenlemeler.
Öteden beri faaliyetler proje bazlı olarak yapılır ve desteklenirken, yeni Kanun'la Ar-Ge merkezi kurulmasına, bu çatı altında yapılan faaliyetlerin de proje bazlı teşviklerdeki prosedüre tabi olmaksızın teşviklerden yararlanılmasına olanak sağlandı.
Ar-Ge teşviklerinin Ar-Ge merkezleri bünyesinde, daha kurumsal bir yapıda yürütülmesi amaçlanmakla birlikte, oluşturulan yapı adeta bu yapıyı cezalandırır bir niteliğe büründü. Kanun ve ikincil düzenlemeler yapılırken bu durum belki hiçbir şekilde öngörülmedi, ancak gelinen noktada ne yazık ki durum bu şekilde.
Aşağıda da özetleneceği üzere, Ar-Ge merkezleri kuruluşta oldukça zor koşulları yerine getirirken ve kuruluş sonrası yıllarda zaten rutin olarak denetlenirken, proje bazlı teşviklere göre daha dezavantajlı duruma gelebilmektedir. Bu durum Ar-Ge Merkezi kurmak yerine proje bazlı uygulamayı teşvik edebilmekte, tersinden ifade edilirse de Ar-Ge Merkezi kurulmasını cezalandırmaktadır.
Ar-Ge merkezinden neler isteniyor?
Ar-Ge Merkezleri gerek belge verilmesi aşamasında, gerekse de yıllık denetimlerde;
- Doktoralı personel sayısının artırılması,
- Ar-Ge personelinin başarısını ve motivasyonunu artırıcı mekanizmalar oluşturulması ve teşvikler sağlanması,
- Üniversitelerle işbirliği yapılması,
- Uluslar arası düzeyde gelişmelerin izlenmesi ve işbirliği olanaklarının kullanılması,
konularında yönlendirilmeye çalışılıyor, hatta zorlanıyorlar. Bu bilgilere Ar-Ge merkezlerinin rutin denetiminin başlangıcına esas olan Yıllık Faaliyet Raporlarında da yer veriliyor ve denetimde bu konuların önemli olduğu anlaşılıyor.
Uygulama isteneni destekliyor mu?
Ar-Ge merkezi belgesi alınması ve belge aldıktan sonra da denetimlerde yukarıdaki faaliyetlerin yapılması istenmesine karşılık, uygulama bu yapıyı desteklemiyor. Nasıl mı?
- Ar-Ge personeli Ar-Ge Merkezinin dışına çıktığı anda teşvikler duruyor. Doğrudan Ar-Ge faaliyetiyle ilgili olsa dahi, personelin Ar-Ge merkezi dışında geçen sürelere ilişkin ücretleri için gelir vergisi istisnası ve sigorta primi desteği uygulanmıyor. Gelir idaresi ve Sosyal Güvenlik Kurumu uygulaması bu şekilde. Ar-Ge merkezi Belgesi verirken ve denetlerken, dışa açık olun, sektörü ve sektördeki gelişmeleri takip edin deniyor ama örneğin Ar-Ge işi için bir üniversiteye, uluslar arası bir konferansı izlemek üzere bir başka ülkeye, hatta bir projenizi konuşmak üzere TÜBİTAK'a giden personelinizin buralarda geçen süreleri teşvik kapsamı dışına çıkartılıyor.
- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, daha doğrusu bu Bakanlık koordinasyonunda görev yapan Değerlendirme ve Denetim Komisyonu ve Hakemler, Ar-Ge personelini motive edecek mekanizmalar oluşturmanızı ve Ar-Ge personelini teşvik edecek bir ücret sistemine sahip olmanızı istiyorlar. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu yayımladığı genelgede, prim ve ikramiyelerin destek kapsamında olmadığını açıklıyor.
- Ar-Ge Merkezi düzenlemeleri, gerçek hayatı görmüyor, işin niteliğini dikkate almıyor. Teşviklerden tam olarak yararlanabilmek için Ar-Ge personelinin belirli saatlerde Ar-Ge Merkezine gelmesi, buraya tamamen bağımlı olarak çalışması ve zorunlu nedenlerle de olsa burayı terk etmemesi isteniyor. Oysa Ar-Ge faaliyeti karakteri itibariyle, en azından bazı işler için buna uygun değil. Özünde bu faaliyet yaratıcı düşünceye dayalı bir faaliyet olmasına rağmen sistem hiçbir esneklik göstermiyor. Yaratıcı düşünceyi, katı bir şekilde adeta hapishaneye çevrilmiş mekanlarla sınırlamak, çok doğru gözükmüyor. Özellikle sanayi Ar-Ge faaliyetinin desteklenmesinden bahsediyorsak, personelin Ar-Ge Merkezi dışına çıkması işin gereği de olabilir. Gerekli dokümantasyonun yapılması ve personelin Ar-Ge Merkezi dışına çıkmasının gerekli olduğunun izah edilmesi halinde, teşvikin sınırlanması için bizce bir neden yoktur.
- Ar-Ge Merkezi için ayrı elektrik, su ve doğalgaz sayacınız yoksa bu tür harcamalarınızı Ar-Ge indirimi olarak matrahınızdan düşemiyorsunuz. Proje bazlı olarak teşviklerden yararlanırsanız, bu tür giderleri dikkate alabilirsiniz ancak Ar-Ge Merkezi belgeniz varsa buna izin verilmiyor.
- Ar-Ge Merkezi için kira ödüyorsanız, kira tutarının matrahtan indirimi kabul edilmiyor. Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan düzenleme kapsamında proje bazlı olarak teşvikten yararlanıyorsanız bu mümkün ancak Ar-Ge merkezi iseniz nedeni anlaşılamaz bir şekilde bu olanaklı değil. Kaldı ki kullandığınız bina sizin mülkiyetinizde ise amortismanı kabul ediliyor, kiralamışsanız kira bedeli kabul edilmiyor.
- Ar-Ge faaliyetlerinin yürütmek için kullandığınız yabancı kaynaklar için ödenen faizler Ar-Ge indiriminde kabul edilmiyor. Buda kira giderlerinde olduğu gibi, Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında yapılan proje bazlı uygulamada mümkün.
Benzeri konu ve sorunları çoğaltmak mümkün. Ancak bir gazete makalesinin boyutunu aştığı için bunları özetlemekle yetinelim.
Acil yapılması gerekenler
Dokuzuncu Kalkınma Planında, 2013 itibariyle Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payının % 2 olması hedeflenmiştir. 2023 yılı hedefimiz ise % 3'dür.
TUİK'in son verilerine göre bu oran hala başlangıç noktasındaki orana çok yakındır ve hiçbir zaman binde 8 sınırını aşamamıştır.
Ar-Ge vergi teşviklerinden ve nakit desteklerden yararlanan kurum sayısı son beş-altı yılda hızla artmakla birlikte, Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payının beklenen düzeyde artmaması, sorunun kaynağının büyük kurumsal yapılarda aranmasını gerektirmektedir.
Bu eğilimin değiştirilememesi durumunda, 2013 hedefine ulaşılamayacağını şimdiden söylemek mümkündür. Bu eğilimi değiştirerek kısa vadede 2013 hedefine ulaşmak için öncelikle, çok geç olmadan mevcut yapıyı yeniden gözden geçirmek, varsa (ki çok sayıda var) teşviklerin etkin uygulanmasının önündeki engelleri ortadan kaldırmak ve başta yerel teşvikler olmak üzere sağlanabilecek yeni teşvikleri planlamak ve hayata geçirmek gerekmektedir.