Antrepolarda yeni dönem

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Geçtiğimiz haftalarda mevzuatta yapılan değişiklikler ile antrepolardaki mevcut teminat sistemi iptal edilerek malların vergileri tutarında teminat sistemine geçilmesi yönünde bir değişimin var olduğuna hep birlikte şahit olduk. Beklenti, bundan sonra antrepo açmanın da daha zor olacağı yönünde. Yine antrepolarda devam eden Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirleri'nin (YGM) görevlerinin iptal edilmesi ve geçmişte olduğu gibi bu görevin gümrük memurlarına devredilmesi hususu da uygulamaya girdi. Yanı sıra limanlara getirilen konteynerlerin başka Geçici Depolama Yeri'ne konulmasının ve antrepo rejimi kapsamında antrepolara akaryakıt konulmasının yasaklanması da yürürlüğe giren değişiklikler arasında.

Dış ticaretin kalbinin attığı İstanbul'daki duruma bir göz atacak olur isek, edinilen bilgiye göre İstanbul'da 216 adet genel antrepo mevcut. Yine edinilen bilgiye göre 1 milyon metrekarelik de bir kullanım alanı söz konusu. Ve antrepoların bir hayli yoğun olarak kullanıldığı ve doluluk alanının çok yüksek olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Dolayısı ile özellikle teminat sistemindeki değişiklik açısından konuyu irdelediğimizde, yoğun bir antrepo kullanımının olduğunu, üstelik ihracat yapma amaçlı hammaddeyi de ithal edebilmek için antrepolardan yoğun bir şekilde istifade edildiğini söylemek mümkün. Yeni sistem ile teminat verme yükümlülüğünün mal değerinin vergileri, hatta onun da yüzde yirmisi oranında üzerinde olduğu düşünüldüğünde, ithalat yapan firmaları zor günlerin beklediğini söylemek pek de gerçek dışı olmayacaktır. 

Bu durumda, mevzuatta herhangi bir geri adım atılmadığı taktirde teminat vermekte zorlanacak olan firmaların nasıl bir yol izlemesi gerektiğine de göz atmak lazım. Bu durumdaki firmalar, ürünlerini geçici depolama yerlerine koymak zorundalar. Ancak yine İstanbul'a göz attığımızda, mevcut geçici depolama alanının toplam elli bin metrekare ile sınırlı olduğunu belirtmek gerekiyor. Fiziki koşulların ise antrepolar düzeyinde olmadığını da göz önünde bulundurmak önemli olacaktır. 

Ağırlıklı olarak durumu özetlemeye çalıştığım bu yazımda, çok yoruma girmemeye özen gösterdim, zira objektif olarak ortaya ne tür bir tablonun çıktığını resmetmeye gayret ettim. Ancak şu bir gerçektir ki, lojistik üs olabilmeyi ve coğrafi avantajımızı daha fazla kullanabilmeyi her daim dile getirdiğimizi bir kez daha hatırladığımızda, bu uygulamaların dış ticareti zora sokması muhtemeldir. Bürokratların, gerek mükelleflerin, gerekse sivil toplum örgütlerinin konuya olan yaklaşımlarını her zamanki gibi dikkate alacaklarından ve yine sağduyunun galip geleceğinden hiç şüphem yok. Belki de ölümü görüp, sıtmaya razı olunması gibi bir durumla da karşı karşıya olabiliriz, bekleyeceğiz, göreceğiz.

Saygılarımla...
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar